“Balyanların geleneği Mimar Sinan’a ve yüzyıllar öncesinin Ermeni mimarlarına kadar gidiyor”

Ermenistan’da mimarlık alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Aşot Haygazun Krikorian'la, Balyan ailesi arşivi üzerine gerçekleştirdiği çalışma ve Ermeni mimarlık tarihi üzerine konuştuk.

YETVART DANZİKYAN
PAKRAT ESTUKYAN

Ermenistan’da mimarlık alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Aşot Haygazun Krikorian’ın  Balyan ailesi arşivi üzerine gerçekleştirdiği çalışma Doğu Ermenicesi diliyle yayınlandı. 550 sayfalık renkli ve büyük boy kitap Osmanlı’nın son dönemi mimarisine damga vuran Balyan Ailesi’nin İtalya’da ortaya çıkan arşivi üzerine son derece kapsamlı bir çalışma. Projeler, çizimler, eskizlerin yanısıra arşive belki de asıl damgasını vuran saraylarda yer alması düşünülmüş, masa, koltuk, avize, sehpa, perde gibi objelerin de Balyanların atölyesinde en ince ayrıntısına kadar ve hayranlık verici biçimde çizilmiş olması. Kitabın Türkçe baskısı da sanat tarihçisi Dr. Elmon Hançer tarafından yeni belgeler ve kaynaklarla yayına hazırlanıyor. Bu baskının önümüzdeki aylarda yayınlanması bekleniyor. Krikorian geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. Kendisiyle kitabı ve Ermeni mimarlık tarihi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Şöyle başlayalım. Bu kitabın hikayesi nasıl başladı?

Hikaye aslında şöyle başladı. Türkiye’deydim. Dolmabahçe Sarayı’nı görmeye gitmiştim. Merhum Sarkis Seropyan da vardı. Rehber grupları gezdiriyordu. Türk bir grupla birlikte geziyorduk. Seropyan dedi ki “Sen sesini çıkarma, bir şey olursa ben sana çeviririm.” Bir salona geldik. Biri sordu, dedi ki “Bu muhteşem binayı kim yaptı?” Rehber dedi ki “Bilmiyor musunuz, İtalyan Balyani kardeşlerdir.”  Seropyan dedi ki “Gördün mü, yine söylemiyorlar” “Tamam” dedim. Ben o zaman Balyanları biliyordum tabii Ermenistan’da ansiklopediler bahseder ama hep aklımdaydı. Balyanlar hakkında ne bulmalıydım ki kanıt olsun. Sonraki yıllarda, 2000’lere geliyorduk, yani bu olaydan 5 -6 yıl sonra, İtalya’da Venedik Bienali’ne gittik, Ermeni mimarlığını temsil ediyorduk. Oradan İtalyalı Ermeni mimarlarla buluşmaya gittik, bir mimarı gördük, dedim ki “Balyanları arıyoruz çünkü İtalyan diyorlar, Türk diyorlar vs” Adam gülmeye başladı, dedi ki “Eğer boş vaktiniz varsa benim eve gidelim bir kahve içelim.” Olur, dedim ilk fırsatta gittim. Evin içinde kahve içiyoruz farkettim ki adam bir şeyler söylemeye çalışıyor, huzursuz, aklında bir şey var. Sonra dedi ki “Bir dakika seni yalnız bırakacağım.” Başka odaya girdi sonra elinde bir sandık  ile geldi, önüme koydu ve dedi ki “Aç”

Baktım ve sonra sordum, “Bu nedir, nereden geldi?” Ortaya çıktı ki Balyanların arşivi var orada. Sonra bütün hikaye ortaya çıktı. Bu kişinin büyükbabası Trabzonlu. İstanbul’a gitmiş oradan Roma’ya gitmiş,  mimarlık okumuş geri dönmüş ve Sarkis Balyan’ın ofisinde çalışmaya başlamış. 2. Abdülhamit zamanında Bulgaristan’a gidiyor, döndüğünde Sarkis Balyan ölmüştür. Arşivi alır ofisten, İtalya’ya götürür. 2 sene sonra geri gelir ailesini götürür, ki zaten çoğu ölmüştür. Ve bu şekilde arşiv İtalya’ya gelir, evde saklanır. Hep düşünür ki arşivi nereye vermeli? Ermenistan’a vermeyi ister ama o zamanki şartlar gereği bunu yapamaz. 2. Dünya savaşı vs . 1960’larda, ölmeye yakın,  yine mimar olan oğluna der ki “Bunu Ermenistan’a  teslim edeceksin”. O da başarılı olamaz. Ermenistan’a teslim etmeye. Ve  o da kendi oğluna verir, Armen Güreğyan’a. Evinde kahve içtiğim mimar işte bu Armen’dir. 

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Kategoriler

Dosya Orta Sayfa