LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Ayhan Işık Sendromu ya da plaj içkileri

Aileler çocuklarını türlü çeşitli yollularla korumaya çalışırlar. O koruma çabalarının başrolünde hep bir hikâye vardır. Benimkiler mallarını bildiğinden, bana sürekli olarak Ayhan Işık’ın hikâyesini anlatır, güneşin altında içki içtiği için beyin kanaması geçirdiğini söylerlerdi, başıma yanı şey gelmesin diye... Babam için hava hoştu, alkolle ilgili bu kural onun için sakıncasızdı, çünkü ’güneş batmadan içki içilmez’cilerdendi.

Yıllarca boşa uyarmış olmalılar beni; en sevdiğim içki, öğle içkisidir. Hem içmeye, hem ayılmaya bolca vaktim varken neden bunu değerlendirmeyeyim ki?

Özellikle öğle rakısı, kışın ve baharda, açık ara, sarhoşluğun en iyi yoludur. Ama yazın plajda içilen içkinin yeri başka.

Plajda ilk akla gelen buz gibi bira ve patates tava. Özellikle çok tavsiye edilen Pilsener tarzı biralar, ferah ferah, deniz kenarı için ideal.

Bira kadar olmasa da, son yıllarda modanın da etkisiyle roze şaraplar ve aslında roze şarap olup da adından başka bir farkı olmayan ‘blush’lar, plajların en iyi şarapları olabilir. Ben roze şarapları özellikle kızartmalara çok yakıştırıyorum. Sarmısaklı yoğurda benzemeyen namuslu bir taratorla servis edilen bir midye tava ya da bol sarmısaklı, domates soslu patlıcan kızartmanın yanında roze şahane oluyor. Bazıları o soslu patlıcan kızartmaya ‘çıltik’ diyorlar; benim gibi bazı oburlar da hiç sorgulamadan mideye indiriyor bu yemeği. 
Ama rozelerin belki de en önemli özelliği, tek başlarına, yanlarına bir eşlikçi istemeden, keyifle içilebiliyor olmaları. Yazın, deniz kıyısında, sıcak bir öğleden sonra biraz serinlemek ve lezzetli bir şeyler tüketmek istiyorsanız, sizi roze şarap kadar tatmin edecek bir lezzet bulmanız zor.

Bir de şaraptan yapılma bir kokteyl var ki, bu sıcaklarda en iyi ve lezzetli seçimlerin başında geliyor belki de.

Kışın, şarabın içimizi ısıtan hali olan sıcak şaraptan bahsetmiştim; şimdi de, içimizi ferahlatan bir versiyonundan bahsedeceğim: Sangria.

Kırmızı şarap, meyveler ve romla yapılan bir kokteyl olan sangria, rengini kırmızı şaraptan, adını ise İspanyolcada kan manasına gelen ‘sangre’den alıyor.

Serinlemeye en çok ihtiyaç duyan yerlerden biri olan İspanya’nın meşhur ettiği bir kokteyl bu Klasik tarif gayet basit:

Bir limon, bir misket limonu ve bir portakalı ince, yuvarlak dilimler halinde doğrayıp derin bir sürahiye koyun. İçine yarım bardak rom ve yarım bardak toz şekeri boşaltın. İki saate yakın bir süre buzdolabında bekletin. Dolaptan çıkardıktan sonra, meyveleri bir kaşıkla ezerek, özlerinin daha da çok çıkmasını sağlayın. İki bardak soğuk portakal suyu ve bir şişe kırmızı şarap ekleyin. İşte sangrianız hazır!

Elbette, bu tarife sadık kalmak zorunda değilsiniz. Aslında bu da, tıpkı sıcak şarap gibi, elde kalmış ya da vasat kaliteli şarapları daha keyifli bir şekilde tüketmek için bulunmuş yollardan biri. Dolaptaki, yarım kalmış bir şarabı ya da içerken çok keyif almadığınız bir sofra şarabını bu şekilde değerlendirebilirsiniz.

Rom yerine votka, armut, elma, çilek gibi farklı meyveler, şeker yerine bal kullanmak gibi, damak tadınıza uyacak şekilde birçok değişiklik yapabilirsiniz.

Ayhan Işık sendromundan uzak, uzun uzun, keyifle içmek için bu düşük alkollü içkileri tercih etmenin önemli olduğunu hatırlatarak, şerefe!