Avrupa ekonomisi için karar vakti

Avrupa'daki borç krizi üzerine tartışmalar sürerken, Euro bölgesinin kurtuluşu olarak görülen Avrupa İstikrar Mekanizması’nın akıbeti 12 Eylül günü Almanya Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararla belirlenecek. Avrupa ekonomik bütünleşmesi üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Durmuş Özdemir, Avrupa’nın yaşadığı krizi AİM çerçevesinde AGOS’a değerlendirdi.

FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr

Dünya ekonomi gündeminin büyük bir bölümünü Avrupa’nın yaşadığı borç krizi kaplıyor. İktisatçılar krize çözüm olabilecek muhtemel senaryolar üzerine yoğun tartışmalar yürütüyor. Diğer yandan, Euro bölgesinin kurtuluşu olarak görülen Avrupa İstikrar Mekanizması’nın (AİM) akıbeti 12 Eylül günü Almanya Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararla belli olacak. Avrupa Birliği’nin Euro bölgesine dâhil olan ülkelere kısa süreler içinde borçlanma kolaylığı sağlayan geçici bir acil eylem planı hâlihazırda bulunmakta. AİM’nin ise kalıcı bir çözüm olması bekleniyor. Bu sayede gelecekte yaşanabilecek benzer krizlerin daha derinleşmeden önüne geçilmesi planlanıyor. 

Ekonominin tüm aktörleri Almanya Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar konusunda tedirgin, zira alınacak tavsiye karara göre Avrupa Birliği’nin geleceği üzerine farklı senaryolar oluşacak. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Avrupa ekonomik bütünleşmesi üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Durmuş Özdemir, Avrupa’nın yaşadığı krizi AİM çerçevesinde Agos’a değerlendirdi.

Sorun yapısal

Özdemir’e göre AİM gibi bir ihtiyaç AB ülkelerinin yapısal sorunlarından kaynaklanan ciddi bütçe açıkları ve borç miktarlarındaki yükselmeden doğdu. AİM ile bu tür sorunlar yaşayan ülkelerin kullanabileceği bir fon oluşturmak amaçlanıyor. Bu fona en çok katkıyı yüzde 27 ile Almanya veriyor. Fransa yüzde 20, İtalya ise yüzde 18’lik bir paya sahip. İngiltere, Euro’ya dâhil olmadığı için herhangi bir katkısı yok. AİM’nin hayata geçebilmesi için Euro bölgesindeki tüm ülkelerin oluşumu desteklemesi gerekiyor.

Özdemir, AİM’nin sadece iktisadi bir yapı olarak algılanmaması gerektiğine dikkat çekiyor, çünkü “AB’nin derinleşmesi için finansal birliğin de sağlanması lazım, fakat bu durum çözülmesi daha zor konuları beraberinde getirecek, bu da ülkelerin devletçilik ve sosyal devlet anlayışına kadar dayanacak.” Özdemir’e göre, AİM gibi bir yapının işlerlik kazanabilmesi için Euro bölgesine mali kriterlere uyan ülkeler dâhil olabilmeli. Bu da Euro bölgesinin yeniden tanımlanması anlamına geliyor. Özdemir bu konuda “Avrupa bunu yapar mı? Bence hayır, her zaman olduğu gibi geçici çözümler arayacaklar. AİM yapısal sorunlara çare olamayacak, ancak yırtığa geçici bir yama olabilecektir” görüşünde.

AB’nin geleceği

AİM’nin kabul edilmemesi ise başka bir anlama geliyor. Özdemir, yaşanabilecek bu sürecin AB için sınav niteliğinde olacağını düşünüyor. AİM’nin Almanya Anayasa Mahkemesi tarafında uygun bulunmaması, AB’nin geleceği için istemeden de olsa bir dönüm noktasına, bir nevi birliğin niteliğini tayin edecek bir karar aşamasına dönüşebilir.

Özdemir’e göre, her iki durumda da Euro bölgesine mali kriterlere uyum sağlayan ülkeler dâhil olmalı, diğer üyeler ise bölge dışına çıkmalı ve ancak yapısal sorunlarının üstesinden geldikten sonra kabul edilmeli.

Bu süreç ister istemez Türkiye ekonomisini ve AB’ye üyelik sürecini olumsuz yönde etkileyecektir. Özdemir, Türkiye’nin de üyelik konusunda çok istekli davranmadığına vurgu yapıyor. “AB Türkiye için şu an daha çok iktisadi bir ortak konumunda ve işin siyasi kanadı giderek zayıflıyor. Kriz nedeniyle ilişkilerin ticari boyutu da daraldı.” Özdemir zaman zaman Başbakan tarafından dile getirilen farklı siyasi yönelimlere de dikkat çekiyor. Örneğin Brezilya, Hindistan, Rusya, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS’e yakınlık ya da Yeni Osmanlıcılık gibi düşünceler… Özdemir’e göre AB her zaman Türkiye’nin ticaret ortağı olmuş ve olacaktır, fakat bundan ötesi için önümüzdeki süreci izlemek gerekiyor.

Kategoriler

Güncel Dünya Gündem