YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Yerel seçimler, muhalefet, medya

AKP’nin İstanbul adayı Murat Kurum, İliç faciası nedeniyle biraz yara almış gibi görünse de AKP ve MHP seçmeni için böyle bir gündem maddesi yok. İstanbul’da DEM Parti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi aday gösterdi. Beştaş gibi güçlü bir ismi aday göstererek CHP’nin adayı İmamoğlu’nun işini zorlaştırdılar, bu bir olgu. Ancak DEM Parti seçmeni de uzun süredir ‘yedek lastik’ durumunda olmak istemiyor, bu da ayrı bir olgu. Propaganda faaliyetleri ise gayet eşitsiz biçimde devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan her gün bir tesis açıyor ya da bir vesileyle konuşma yapıyor.

31 Mart Yerel Seçimleri için adaylar netleşti. Zaten bir süredir devam eden propagandalar artık daha da hız kazanacak, şüphe yok. Merakla beklenen gelişmelerden biri CHP’nin Hatay’da mevcut başkan Lütfü Savaş’ı aday gösterip göstermeyeceğiydi. Zira Savaş, 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde Hatay’da protesto edilmiş, öncesinde de faaliyetlerinin Hatay halkı tarafından benimsenmediği yazılıp çizilmişti. CHP yine Lütfü Savaş’ı aday gösterdi ya da göstermek ‘zorunda kaldı’. Böyle diyoruz, çünkü CHP yönetiminin Savaş dışında bir aday bulamadığı, üstelik Savaş’ı çekilmeye ikna edemediği anlaşılıyor.

İstanbul’da ise DEM Parti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi aday gösterdi. Pusulada sadece Beştaş’ın ismi yer alacak. Bu karar geçen hafta netleştiyse de DEM Parti’nin aday listesini, son gün olan 20 Şubat Salı günü son dakikada YSK’ya yetiştirmesi bir heyecan dalgası yarattı. Önce “YSK kabul etmeyebilir” haberleri yayıldıysa da gece saatlerinde bir sorun olmadığı ortaya çıktı. Ancak o belirsiz dakikalarda bol bol “DEM Parti CHP’yle yeniden mi anlaştı, bilerek mi geç başvuru yaptılar?” yorumları yapıldı. Çünkü DEM Parti ile CHP Esenyurt için anlaşmıştı. ‘Kent Uzlaşısı’ (DEM Parti CHP ile varılan mutabakatları böyle adlandırıyor) son dakikada daha da ileri bir aşamaya taşındıysa, acaba DEM Parti adayını geri mi çekmişti bu tuhaf yolla?

Hayır, böyle olmadığı ortaya çıktı. Ancak tüm bu tartışmalar DEM Parti açısından çetrefilli bir duruma işaret ediyor. Beştaş gibi güçlü bir ismi aday göstererek CHP’nin adayı İmamoğlu’nun işini zorlaştırdılar, bu bir olgu. Ancak DEM Parti seçmeni de uzun süredir ‘yedek lastik’ durumunda olmak istemiyor, bu da ayrı bir olgu. 2019 yerel seçimlerinde HDP, CHP’ye destek verdi, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Kılıçdaroğlu desteklendi. Kürt seçmenler bu stratejiyle hiçbir kazanım elde edemediklerini düşünüyorlar. Siyasette yeniden bir ‘özne’ olma talep ve beklentisi var ama bu beklentinin adresi olan AKP hiç oralı değil. 

İYİ Parti, daha önce de sık sık yazdığım gibi CHP’yle mücadele ederek bir yere varmaya çalışacak. Partinin genel başkanı Meral Akşener, CHP’yi hedef alan açıklamalarını sürdürüyor. Bu siyasetin kendisine ne kazandıracağı belirsiz, çünkü Akşener, İmamoğlu ya da Yavaş cumhurbaşkanı adayı olsun diye ortalığı birbirine katmış bir siyasetçi. “Şimdi ne değişti?” sorusu soruluyor haklı olarak. 

AKP’nin İstanbul adayı Murat Kurum, İliç faciası nedeniyle (Çevre Bakanı olduğu dönemde bölgedeki madene verilen izinler kastediliyor) biraz yara almış gibi görünse de AKP ve MHP seçmeni için böyle bir gündem maddesi yok. Hatta MHP Genel Başkanı Bahçeli, facianın sorumlusu Anagold şirketine bile sahip çıktı. Kurum ise bir gün puşi takmak, bir gün de ülkücü bozkurt işareti yapmakla meşgul. 

Propaganda faaliyetleri ise son 10 yılın seçimlerinde görüldüğü gibi gayet eşitsiz biçimde devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan her gün bir tesis açıyor ya da bir vesileyle konuşma yapıyor. Bunların hepsinde CHP’yi suçluyor. Ve tüm bu konuşmalar en az 20 haber kanalında başından sonuna kadar canlı olarak yayınlanıyor. Buna bir de Murat Kurum’un program, faaliyet ve konuşmalarını ekleyin. Yani Erdoğan’ın hışmından korkan büyüklü küçüklü tüm haber ve prime-time kanallarında gece gündüz AKP propagandası var. Buna CHP’ye muhalefet eden irili ufaklı partilerin kendilerine bu kanallarda normal zamanlarda rüyalarında göremeyecekleri kadar geniş yer bulmasını da ekleyin. 

CHP ve İmamoğlu ise Halk TV, Sözcü TV gibi kanallarda kendilerine yer bulabiliyor. Belki “Sosyal medyada durum farklı, orada daha dengeli bir durum var” diyeceksiniz ama Türkiye’de seçimler hâlâ belli başlı televizyon kanalları üzerinden izleniyor, toplumun bir kesimi bu kanallara tepkili olsa da birçok evde ve işyerinde kafamızı çevirdiğimizde gördüğümüz tek şey Erdoğan’ın konuşması. 

Velhasıl, propaganda açısından yine son derece eşitsiz bir seçime gidiyoruz. Kim ne diyor, ne vadediyor sorusuna gelemedik. O da başka haftaya.