İnkâr değil, ikrar değil, önce idrak

Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay, Hasan Cemal’in ‘1915 Ermeni Soykırımı’ adlı kitabını bugünkü köşesinde ele aldı. Alpay’ın ‘İnkâr değil, ikrar değil, önce idrak’ başlıklı yazısı şöyle:

Hasan Cemal, ‘1915 Ermeni Soykırımı’ başlığını taşıyan son kitabında (Everest Yayınları, Eylül 2012), kısaca ‘Ermeni sorunu’ olarak andığımız “Osmanlı Ermenilerine ne oldu?” sorusuyla yüzleşmesinin serüvenini anlatıyor.

Serüven, 18 Şubat 1985’te Cumhuriyet gazetesinde bu konuda kaleme aldığı ve Ankara’nın (‘karşılıklı katliam’ şeklinde özetlenebilecek) resmî görüşüne bağlı ilk yazıdan, 31 Mart 2011’de Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles’ta yaptığı konuşmada Osmanlı Ermenilerinin başına geleni bir ‘soykırım’ olarak nitelediği konuşmaya uzanıyor.

Kitap, çeşitli yönlerden dikkate değer. Bir yönü, yazarının Ermenileri tehcir kararı alan son Osmanlı hükümetinin çekirdeğini oluşturan Enver, Talat ve Cemal paşalar üçlüsünden olup 1921’de Tiflis’te Ermeni milliyetçileri tarafından, intikam amacıyla öldürülen Cemal Paşa’nın torunu olması. Cemal Paşa’nın anılarından şu alıntının yaşananları bir ölçüde açıkladığı söylenebilir: “Ermeni tehcir ve katli meselesiyle ben zerre kadar ilgili değilim. Tehcir kararı verildiği zaman müzakerelere katılmadığım gibi katl’leri engelledim. Tehcirin yapılmasından sonra göçmenlere azami yardımlarda bulundum. Fakat acaba İstanbul’da bulunsaydım, Doğu Anadolu vilayetlerinde ve ordunun gerilerinde geçen olayları bilerek müzakerelere katılsaydım, tehcir kararına onay vermeyecek miydim? Burasını şimdi takdir edemem… Hayır efendiler, hayır! Bu milletlerin her ikisini de haksız yere itham etmeyiniz; asıl kabahat bunlarda değil, bunları birbirlerine böyle alçakçasına saldırmaya teşvik eden Moskof siyasetindedir… Moskof, Ermeni’yi Türk’e musallat etti. Türk ‘ölmemek için Ermeni’yi öldürmek lazımdır’ fikrine düştü…”

Kitapta altı çizilen bir bilgi, Türkiye’deki ulusalcılar açısından büyük değer taşıyan bir köşe yazarı olan (rahmetli) İlhan Selçuk’un ölünceye değin annesinin Ermeni olduğunu saklama ihtiyacını duymuş olması. Bu ayrıntı, Türkiye’de Kemalist ideolojinin nasıl sadece devleti toplumun tarihi üzerine şal örtmeye değil, bireyleri de kendi kökenlerini gizlemeye yönelttiğinin çarpıcı bir örneği olma açısından önemli.

Kitabın başka bir önemli yanı, Türkiye’de aydınların ülkenin temel meselelerini tartışırken, tabuları göğüslemede ne denli cesur olabildiklerinin yeni bir örneğini vermesi. Kitabın hemen en çok satanlar listesine girmesi ise, konuya artan ilginin ne boyutlara ulaştığının bir işareti. Kitap hakkında kovuşturma açılmamış olması da, bugün Türkiye’de bir yandan hükümete muhalif görüşlerin ifadesi üzerinde baskılar artarken, öte yandan tabuların yıkılması yolunda alınan yolun bir göstergesi olarak görülebilir.

Osmanlı Ermenilerinin başına gelen kasıtlı bir soykırım mıdır, yoksa imparatorluğun dağılma sürecinde yaşanan trajedilerin en büyüğü mü? Nazilerin Yahudilere yaptıklarıyla, İttihatçıların Ermenilere yaptıkları aynı kefeye konabilir mi? Ermeni milliyetçilerinin ayaklanmaları, neredeyse tüm Ermenilerin cezalandırılmasını nasıl haklı kılabilir? Bu ve başka temel soruların daha uzun süre tartışılmaya devam edeceği muhakkak.

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Ermenilerinin başına gelen Büyük Felaket’ten dolayı özür dilemesini, el konulan malları tazmin etmesini, dileyen aile üyelerine yurttaşlık vermesini savunuyorum. Ne var ki, yaşananların soykırım olarak kabulünde ısrar edilmesini, büyük çoğunluğuyla Türkiye’nin Osmanlı Ermenilerinin başına gelen Büyük Felaket’le yüzleşmesinin önünde ciddi bir engel olarak görüyorum. Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın beşte birini işgal altında tutmasının ve bir milyona yakın Azeri’yi kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşürmüş olmasının da Türk-Ermeni uzlaşmasının önündeki başka bir engel olduğuna kaniyim.

‘Osmanlı Ermenilerine ne oldu?’ sorusunun aydınlatılmasına büyük katkıda bulunan ve bu yüzden ırkçıların örgütlediği bir cinayete kurban giden değerli meslektaşımız Hrant Dink, “İnkâr değil, ikrar değil, önce idrak…” demişti. Bu söz geçerliliğini yitirmiş değil..

Kategoriler

Güncel Basın