Yunanistan’da Naziler yükselişte

Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizle birlikte yükselişe geçen Neo-Nazi Altın Şafak Partisi’ni ‘Dimokratia’ gazetesi muhabiri Kostas Kadunis Agos için kaleme aldı.

KOSTAS KADUNİS 

“Altın Şafak üyeleri Politeknik Üniversitesi’ni işgal eden öğrencilerle çatışmaya girmek üzere, üniversiteye doğru ilerliyor.” Bu olay 90’lı yılların ortalarında yaşanmıştı; televizyon haberlerinde Altın Şafak’ın adını ilk kez o zaman duymuştuk. 1973’te, üniversite öğrencilerinin ayaklanıp 1967’den beri Yunanistan’ı yönetmekte olan cuntaya ilk yumruğu vurduğu 17 Kasım’ın yıldönümünde yapılan bir protesto gösterisiydi, söz konusu olan. 90’lardan bu yana çok şey değişti. Değişmeyen şey, dört ya da yedi yılda bir, iki büyük partinin iktidarı birbirinden devralması. Üç yıl önce Yunanistan’ı vuran iktisadi krizin değiştirdiği şeylerden biri de bu oldu. İnsanlar hem merkez sağı (Nea Dimokratia – Yeni Demokrasi), hem de merkez solu (PASOK) sorgulamaya başladı.

Aynı dönemde, her ay, Asya ve Afrika’dan gelen binlerce kaçak göçmen Yunanistan’a girmeye devam ediyordu. Bu insanlar, Atina’nın merkezindeki belli bölgelerde gettolar oluşturdular. Bu semtlerde suç oranlarının yükselmesi, bazı semt sakinlerinde milliyetçi dürtülerini harekete geçiriyordu. Altın Şafak’ın sahneye çıkacağı ‘zemin’ hazırdı.

Altın Şafak 2010 yerel seçimlerinde Atina’da oyların %5,29’unu alarak belediye meclisine bir üyesini sokmayı başardı. Bu, daha önceki seçimlerde oy oranı hep %1’in altında kalmış olan bir parti için büyük bir ilerlemeydi. Altın Şafak’ın lideri Nikos Mihaloliakos’un, meclisin ilk toplantılarından birinde, siyah gömlekli takipçilerinin refakatinde, gülerek Nazi selamı vermesi medyada dehşet uyandırsa da, bu sahne iki gün sonra unutulmuştu.

İktisadi kriz halkın hayatını günden güne zorlaştırırken, medya hâlâ suç ile yasadışı güç arasındaki ilişkiye odaklanıyordu. Kitlesel protesto gösterilerinin ardından, iki büyük parti, sağcı LAOS partisiyle birlikte bir koalisyon hükümeti oluşturdu ve piyasalar, IMF ve ülkenin Avrupa’daki neoliberal ‘müttefiklerinin’ zorlamasıyla, dünyada herhangi bir ülkede şimdiye dek görülmüş en sert kesintileri uygulamaya soktu.

Bu, Yunanistan’daki bildiğimiz siyaset sahnesinin sonu ve Altın Şafak’ın, Haziran ayında yapılan seçimlerde oyların %7’nin biraz fazlasını kazanarak parlamentoya girmesine giden yolun başlangıcı oldu. Partiye oy verenlerin çoğunluğunu genç ya da çok yaşlı, düşük ya da orta düzeyde eğitim almış, işsiz seçmenler oluşturuyordu.

Altın Şafak’ın seçim kampanyası, sol partiler gibi, iktisadi alanda alınan sert önlemlerin reddi, ama daha da yoğun olarak, göçmenlere yönelik “Ortalığı temizlememiz için bize oy verin” sloganı üzerine kuruluydu. Altın Şafak, o zamandan beri, bir yeraltı örgütü değil yasal bir parti olarak Yunanistan’ın birçok şehrinde teşkilat kurdu. Milletvekili seçilmiş olanlar da dâhil olmak üzere, parti üyeleri, göçmenlere saldırmak ve polismiş gibi, bu kişilerden belgelerini talep etmekle suçlanıyor  

Medya, ancak o noktada Altın Şafak’ın karanlık geçmişini gözler önüne sermeye başladı. Partinin 1980’lerden beri yayımlanan resmi yayın organında Hitler’e ve Nazi Almanyası’na pek çok kez övgüler düzülmüş, ırkçı “beyaz güç” göndermeler yapılmış, hatta eşcinselleri ve engellileri ikinci sınıf insan olarak nitelendiren yazılar yayımlanmıştı. Altın Şafak’çıların kullandığı sert dil parlamentoya da girdi. Altın Şafak, kendini resmen ‘ultra-millyetçi’ olarak tanımlayan bir parti. Ancak partinin lideri, kısa süre önce, çoğunluğunu dazlaklar gibi gençlerin oluşturduğu bir dinleyici kitlesine yönelik olarak yaptığı bir konuşmada, kolunu kaldırıp Nazi selamı vererek “Bu eller bazen böyle selam verebilir ama temizdir, hiçbir zaman çalınmamıştır” dedi.

Bu arada solcular, komünistler ve anarşistler, Altın Şafak’ın saldırılarını ve toplumda yarattığı terörü durdurmak amacıyla bir cephe oluşturuyor. Son Gallup anketleri, partinin oylarının %10’un üzerine çıktığını gösteriyor. Ve, Yunanistan’da, günlük konuşmalarda ‘iç savaş’ terimi yeniden kullanılmaya başladı. Ancak bazıları, Altın Şafak’ın, bizzat neoliberal sistem tarafından, halkın iktisadi krize verdiği tepkiyi azaltmak için kullanıldığı görüşünde. Gerçek şu ki, ‘demokrasinin beşiği’ olan ve yakın geçmişte Nazilerden çok çekmiş olan Yunanistan’da, bugün totaliter bir hareket var.

Kategoriler

Güncel Dünya