'Ermenilerin sunduğu ekonomik katkıların bilinmesini istedim’

‘XV. Yüzyıldan 1915’e Türkiye’de Ermenilerin Ticari-Ekonomik Faaliyeti’ başlıklı iki dilli kitabı ile gündeme gelen ekonomi kültürü kuramcısı Khaçadur Dadayan, “Kitapta, Ermeni-Türk ekonomik işbirliğiyle ilgili belgeler var” dedi.

‘15. yüzyıldan 1915’e Günümüz Türkiye’sinde Ermenilerin Ticari-Ekonomik Faaliyeti’ başlıklı ve Ermenice-Türkçe iki dilli kitabı ile  gündeme gelen ekonomi kültürü kuramcısı, araştırmacı-yazar Khaçadur Dadayan ile söyleştik. Kitabıyla iki halk arasındaki diyaloğa hizmet etmeyi arzulayan Dadayan, kapsamlı çalışmasının içeriğini bizlerle paylaştı.

HASMİK BOĞOSYAN*

•          Öncelikle böyle bir  kitap hazırlama düşüncesi nasıl doğdu?

Kitabın yaratılması düşüncesi tesadüf değil. Uzun yıllardan beri Ermenilerin yüzyıllardır uğraşı alanı olan ticari-ekonomik tarihini araştırıyorum. Günümüzde yaklaşık 80 ülkede Ermenilerin ekonomi kültürünü incelemiş, bu konuda yüzlerce makale ve onlarca kitap yayınlamış ve bir o kadar da yayınlanmamış çalışmalara sahip biriyim. Ticari-ekonomi kültürü, Ermeni halkının yarattığı uygarlık değerlerinden olup ulusumuzun oluşum ve gelişiminde en önemli bileşenlerden biridir. Biz, Ermenilerin ticari-ekonomik faaliyetleri hakkında Herodot’un ‘Tarih’ eserinden bu yana tam 25 yüzyıllık bir yazılı tarihe sahibiz. Bu devasa ticari-ekonomi tarihi mirasını koşullu olarak Doğu Ermeni (Pers İmparatorluğu ve Rusya Çarlığı) ve Batı Ermeni olarak ikiye ayırabiliriz. Sonuncusu zaten klasik Ermeni diasporasının temelini teşkil etmektedir. Ben oldum olası Batı Ermeniliği’nin finans kapitalinin temelini kalıcı olarak aydınlatmayı amaçlıyordum. Bu yılın başında ve sadece USAID-Avrasya Fondasyonu’nun sunduğu maddi olanaklar ve Ermenistan Endüstriyel ve İşverenleri Birliği, Ermeni-Türk Ekonomik İlişkiler Komisyonu’nun uzun yıllardan beri başkanı olan Arsen Ğazaryan’ın çabaları sonucunda bu kitabın yayımlanması gerçekleşti. Derleme çalışmam, 8 ay gibi kısa bir zaman içerisinde hazırlanarak basıldı.

•          Bu kitapta sizce neler başarıldı, neler başarılamadı ?

“Erkeğin doğurabilmesinin tek yolu yaratmaktır” diye bir atasözü var. Yaratılan her iş bir doğumdur ve bu yaratılan ürün, doğduktan sonra kendi başına yaşamaya başlar, o artık size değil, kamuya aittir. Son kitabımın yayımlanmasından bugüne bir-iki ay kadar zaman geçmiş olduğundan, şimdi benim için ‘evladımı’ takdir edebilmek daha kolay.

Kitapta 55 Ermeni kaynağı temel alınarak günümüz Türkiye’sinin 40 şehrinde Ermenilerin ticari-ekonomik faaliyetlerine dair belgeli bilgiler sunuldu. En önemli 28 şahıs ve onlara ait firmalar hakkında veriler, 22 finans şirketi, fabrikalar, şirketler, ticari kuruluşlar, üretim alanlarının sunumuna ek olarak 60 adet dönem reklam ilanı ve 236 tane de fotoğrafa yer verildi. Bu anlamda bütün bu bilgi ve belgelerin bir arada yer almasını, derlenip toplanmasını başarı sayıyorum tabii... Kitabın önsözünde bu derlemenin kendimiz ve karşımızdakini tanıma amacı güttüğünü yazdım. Bu ne anlamına geliyor? Bence halklar arasında varolan sorunlar, bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Ben, bu kitapla soydaşlarıma atalarının çalışkanlığını, ekmeğini taştan çıkarma beceri ve yaratıcılıklarını gösterme, kendi halklarına yararlılıklarının yanında, yaşadıkları ülkeye de ne kadar fayda sundukları gerçeğiyle tanışma olanağı sağladım. Üstelik uzun yıllar devlet darphanesinin müdürlüğünü yapmış Bezciyan ve Düzyanlar, meşhur Dadyanlar, İbranosyan kardeşler, yüzlerce amira, tacirler, fabrika, ticarethane ve finans kuruluşlarının sahiplerinden sadece küçük bir kısmına bu kitapta yer ayırabildim. Bu çalışmamla Türkiye’deki okurların, bugün ulusal azınlık olarak yaşayan soydaşlarımın yaşadıkları ülkenin ekonomik gelişimine sunduğu katkıları öğrenip tanımalarını arzuladım, bu bağlamda kitapta Ermeni-Türk ekonomik işbirliğiyle ilgili kanıtlar sunmam tesadüf değil.

Gelelim sorunuzun ikinci kısmına, benim için belki de başarısızlık sayılabilecek ve üzücü bulduğum bir gerçekten de söz etmek isterim. Çalışmanın gerçekleşmesi için yararlanılan maddi kaynak bu işin teknik bileşeni olmaktan öte, pek sınırlıydı. Maddi olanakların yeterli olması halinde, bu derlemeyi varolduğundan çok daha detaylı bilgilerle, sadece özetle değinilen yerleşim yerlerini daha geniş bir tanıtımla zenginleştirmek olanaklı olurdu tabii... Sosyal yaşamın tüm bileşenleri hakkında çok değerli veriler bu çalışmanın dışında kaldı ne yazık ki. Bu durum için gerçekten çok üzülüyorum.

Günümüz Ermeni ve Türk okuyucularının yüzyıllar süren ortak tarihsel bir geçmişin bu yanıyla tanışarak, klişeleşmiş veya dogmatik sloganlarla hareket etme yerine, birbirlerini dinleyebilme ve karşısındaki insanlar hakkında fikir sahibi olmak için kendi şahsi tecrübelerine dayanmalarını diliyorum, çünkü arzulanan diyalogun sadece bu sayede kurulabileceği düşüncesindeyim. Bu anlamıyla kitabımın böyle bir amaca hizmet edeceğini de ümit ediyorum.

* Yerevan ‘DUR’ Çokkültürlü Sivil Toplum Kuruluşu’ndan

Kategoriler

Güncel Ermenistan