2012’nin En iyi Uyuşturucuyla Savaş Hikâyeleri

StoptheDrugWar.org’un editörü Phillip Smith, istatistikler ışığında, 2012 yılında “uyuşturucu savaşları” siyasetinde önemli değişiklikler olduğunu, fakat olay, uygulamaya geldiğinde, herkesin bunu bir “iş” olarak gördüğünü yazdı. Halit Yerlikhan çevirdi.

Philip Smith

Kimi açılardan 2012 yılı, uyuşturucu trafiğine dönük küresel çapta icra edilen yasakçı politikalar gözlerimizin önünde çökmekteyken, söz konusu politikalarda dramatik, heyecan verici bir takım değişikliklerin yaşandığı bir yıl oldu. Kimi açılardansa ciddi bir değişiklik yaşandığı söylenemez. Marijuana yasağı ölümcül bir biçimde yara almış durumda; ancak kolluk kuvvetleri geçen yıl tüm dünyada 750 bin ton esrar ele geçirdi. Amerika’nın hapishane-odaklı çılgınca politikası devam etmekteyken, uyuşturucuyla ilgili suçlardan tutuklanan insan sayısı, başkaca bir suçtan tevkif edilenlerin sayısını halen geride bırakıyor. Uyuşturuculara ilişkin yeni bir paradigmanın tesis edilmesi yönünde gürültülü bir biçimde ifade olunan talep, şimdiye dek konuşma, ifade etme düzeyinin ötesine geçebilmiş değil.

Uyuşturucu yasağı paradigması sarsılıyor, fakat halen çözülmekten, çökmekten uzak. -- Daha enteresan bir dönemin eşiğindeyiz. Aşağıda 2012 yılının en mühim uyuşturucu politikaları haberlerinden söz edeceğim.

1. Colorado ve Washington Marijuana Kullanımını Yasallaştırdı!

Colorado ve Washington’daki seçmenler Kasım ayında ulusal marijuana yasağı politikasında muazzam, tarihsel açıdan oldukça mühim bir delik açtılar. Son birkaç yıldır Alaska’da, eyalet anayasasının mahremiyete ilişkin maddelerine dayanarak, şahısların evlerinde sınırlı miktarda marijuana bulundurmalarına izin veriliyordu. Kasımdaki seçimlerle beraber ilk kez bir eyalette seçmenler, marijuana kullanımının yasallaşmasını sağlamış oldu. Bu karar tüm dünya basınında yankı uyandırdı. Sebebi makul ve malum: Uluslararası uyuşturucu politikalarının bir numaralı müsebbibi olan Birleşik Devletler’deki  iki eyalette seçmenler, esrar yasağına son verdiler.

Değişiklik kalıcı olacağa benziyor: Federal hükümet bu iki eyaletin yasal marijuana ticaretini yönetmesi ve vergilendirmesi durumunda sesini yükseltebilecek olsa da, pek az yorumcu Colorado ve Washington’ın marijuana bulundurmayı yeniden kriminalize etmeye zorlanabileceği görüşünde. Her iki eyalette de bir miktar marijuana bulundurmak serbest. Colorado’da altı adede kadar marijuana bitkisi yetiştirmek yasal. Tüm bunlar, Washington’ın ani bir hamlesi yahut Colorado anayasasındaki başka bir madde mani olmazsa, aynen devam edecek. Colorado ve Washington’dan gelen haberler, marijuanaya dönük yasakçı politikanın sonunun başlangıcına işaret ediyor.

2. A.B.D.’de Marijuananın Yasallaşmasına Dönük Destek Şahikasına Vardı

Colorado ve Washington değişimin müjdecisi olsalar da, bir bütün olarak ülkenin, en azından kamuoyu anketlerine bakılacak olursa,  bu iki eyaletin pek de gerisinde kaldığı söylenemez. Marijuananın yasallaşmasına yönelik kamuoyu desteği tüm yıl yüzde 50 civarındaydı. Gallup’un geçtiğimiz sonbaharda yapmış olduğu anket, desteğin hızla yükseldiği ve yüzde 50’ye vardığını gösterdi. Gallup bu ay verilen desteğin yüzde 2 oranında azaldığı, yüzde 48’e düştüğünü tespit etti. Ancak bu orandaki bir düşüşün anketin hata payı aralığı içerisinde olduğunu da eklemek gerekiyor.

Geçen ay kamuoyuna duyurulan başkaca dört anket daha, seçimden bu yana uyuşturucunun yasallaşması yönündeki halk desteğinin arttığını gösteriyor. Bir ankete göre destek yüzde 47 oranındayken, diğerine göre yüzde 51, bir başkasına göre yüzde 54, berikine göre yüzde 57’yi buluyor. Batı ve kuzeydoğu eyaletlerinde yaşayanların büyük bir çoğunluğu marijuananın yasallaşmasından yana. Anketlere göre yasallaş-tır-ma karşıtlığı en çok yaşlı seçmenler arasında kabul görürken, daha genç seçmenler ot kullanımının serbestleştirilmesinden yana.

Quinnipac anketörü Peter Brown, yaptıkları ankette, marijuananın serbest bırakılmasını savunanların oranının yüzde 51 olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: ‘Bu, Quinnipac Üniversitesi’nin yapmış olduğu ilk ulusal anket olduğu için sonuçları geçtiğimiz yıllarla mukayese etme olanağımız yok. Ancak şunu söylemek mümkün: Genç seçmenlerin üçte ikisinden fazlasının serbestleştirmeden yana olduğunu düşünecek olursak, marijuananın yasallaşmasının eli kulağında olduğunu ifade edebiliriz’.

3. Uyuşturucuyla Savaşa Küresel Reddiye

Bu yıl uyuşturucu yasağına alternatif politikalar geliştirilmesi yönündeki uluslararası çağrılar, daha gür bir biçimde dile getiriliyor. Konu, Latin Amerika Uyuşturucu ve Demokrasi Komisyonu’yla, Küresel Uyuşturucu Politikaları Komisyonu’nun çalışmalarına vasıtasıyla, Nisan ayında Kolombiya’daki Amerika Kıtası Zirvesi’nin, Haziran ayında Washington’daki AIDS Konferansı’nın ve Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Meclisi’nin gündemine girdi.

Her ne kadar yeni bir paradigmaya ihtiyaç duyulduğu yönündeki çağrılar, Avustralya ve Birleşik Krallık’taki ilgili komisyonlar da dahil, bütün dünyada yankı uyandırıyor olsa da, bu yıla Latin Amerikalı muhaliflerin damgasını vurduğunu söyleyebiliriz. Uyuşturucu yasağını tatbik etmenin doğurduğu ağır maliyeti ilk elden gözlemleyen Kolombiya Başkanı Santos, Guatemala Başkanı Perez Molina, Kosta Rika Başkanı Chinchilla, -hatta artık- Meksika Başkanı Calderon’un da aralarında bulunduğu bölge ülkelerinin liderleri, mevcut uyuşturucu politikalarının alternatiflerini tartışmak için bu baharda bir konferans tertip edilmesi çağrısında bulunuyor. Artık bu liderlerin eleştirileri, yalnızca kendilerinden önceki başkanlara ve onların icraatlarına yönelik olmaktan çıkmış durumda.

Her ne kadar alternatif bir paradigmanın teşkil edilmesi yönündeki bölgesel çağrıya icabet etmese de, Uruguay Başkanı Mujica, ülkede marijuana ticaretinin serbestleştirilmesi yönünde adımlar atılması arzusunda bulunduğunu deklare ederek, status quonun sarsılmasına sebep oldu (Uruguay’da marijuana bulundurmak zaten suç değildi). Bu plan akamete uğramış olsa da, öneri ve bu öneriye verilen tepkiler değişim talebinin kuvvetlenmesine yaradı.

4. Meksika’da Uyuşturucu Savaşları

Yasakçı politikaların sonucu olan Meksika’daki şiddet sarmalı mevcudiyetini muhafaza ediyor: Calderon dönemi boyunca 50 binin üstünde, belki 100 binden fazla insan öldü. Bütün ölümlere, Calderon’un uyuşturucu baronlarını hedef alan stratejisine, askeriyenin meseleye büyük çaplı dahline ve bu askeri kampanyayı desteklemek için harcanan yüz milyonlarca dolara rağmen, ülkenin kuzeyinde uyuşturucu, güneyindeyse silah ve para akışı büyük ölçüde kaldığı gibi devam ediyor.  Meksika ve Orta Amerika’nın bir bölümü an itibariyle devletle iktidar mücadelesi veren silahlı suçlulara yataklık ediyor.

Ölü ve yaralı sayısı Irak ve Afganistan’da yaşananlar ölçeğinde, kamu güvenliği ağır yara almış durumda. Calderon’un uyuşturucuya yönelik gayrimeşru savaşı, uyuşturucu yasağına karşı çıkanlar için iyi bir örnek teşkil ediyor. Status quoya dönük alternatifler ve neden bir alternatife ihtiyaç duyduğumuz tartışılırken, Meksika bir numaralı emsal olarak temayüz ediyor.

Meksika’da yaşanan uyuşturucu savaşları, şair ve kederli bir baba olan Javier Sicilia tarafından kurulan Barış ve Adalet Kervanı isimli canlı ve dinamik bir sivil toplum hareketinin fitilini ateşledi. Geçen sene Meksika’yı karış karış dolaşan Sicilia ve onunla aynı yola baş koymuş Meksikalı aktivistler, bu yaz üç haftalık bir yolculuk için sınırı aşıp, Birleşik Devletler tarafına geçtiler. Bu yolculuk, sınırın güneyinde ne olup bittiğine ilişkin farkındalığın düzeyini arttırmaya hizmet etti.

5. Uyuşturucu Savaşı Mahkûmlarının Sayısı Azalıyor

Yakınlarda Amerikan Adli İstatistik Kurumu, Birleşik Devletler’de eyalet ve federal hapishanelerde uyuşturucuyla ilgili suçlardan ötürü tutuklanmış insan sayısının, 2011 sonunda bir önceki yılda olduğu gibi azaldığını açıkladı. Hükümlü sayısı ve oranında da azalma var. 10 yıl önce Birleşik Devletler hapishanelerinde yarım milyona yakın insan bulunmaktaydı. Şu an bu sayı, halen korkunç olsa da 330,000’e dek düşmüş vaziyette. Yine bir on yıl önce uyuşturucuyla ilgili suçlardan tutuklanan insan oranı, tüm mahkumların sayısının yüzde 20 ila 25’iyken, bugün bu oran yüzde 17’ye düşmüş durumda.

Bu düşüş büyük oranda, bütçelerini dengeleme zorunluluğunu federal hükümetten daha çok hisseden eyaletlerin ceza yasaları ve sistemlerindeki değişikliklerden kaynaklanıyor. 2008’deki iktisadi krizle birlikte, vergi mükelleflerinin devlet ve eyaletlere sağladığı kıt kaynakları şiddet içermeyen uyuşturucu suçları ve suçlularıyla mücadeleye ayırmak, mali ve siyasi olarak savunulamaz hale geldi.

Federal hükümet bir istisna teşkil ediyor. Her ne kadar geçen sene eyalet hapishanelerindeki tutuklu nüfusu azalmış olsa da, federal hapishanelerin nüfusu yüzde 3.1 oranında artış gösterdi. Bu hapishanelerdeki suçluların yaklaşık 95.000’i uyuşturucuyla ilgili bir suçtan içeride. Federaller uyuşturucuyla ilgili mahkûmiyetlerin yaklaşık üçte birinden sorumlu.

Başkan Obama uyuşturucudan hüküm giymiş mahkûmları affetmek suretiyle hatasını telafi etmeyi seçebilirdi, ancak bu, Başkan Obama’nın şimdiye kadar kullanmayı hiç tercih etmediği, tercih etmekten hoşlanmadığı bir seçenek oldu. Bir kokain alışverişinde oynadığı tali bir rolden ötürü geçtiğimiz 20 yılını hapishanede geçiren orta yaşlarında bir siyahi olan Clarence Aaron, bunun için iyi bir aday olabilirdi. California ve başka eyaletlerden pek çok aktivist, federal hapishanelerde çürüyen tıbbi marijuana sağlayıcılarını affetmesi için Obama’ya çağrıda bulunuyor. Eğer Obama bu yıl bu mevzuya ilişkin birşeyler yapacaksa, bunu şu birkaç gün içerisinde yapacaktır.

Bu yıl ilham verici zaferler ve -hepsini kazanmadığımız- zorlu mücadeleler yaşadık. Fakat uyuşturucu yasağıyla geçen bir yüzyılın ardından, durum değişmeye başladı: Üstelik sadece burada, yasağın en kuvvetli müdafii olan A.B.D.’de değil. Yürünecek daha çok yol var; ancak şeytanın bacağının kırıldığını düşünmek yanlış sayılmaz. Artık 2012’yi geride bırakıp, önümüzdeki seneye odaklanabiliriz.

 

İngilizceden kısaltarak çeviren Halit Yerlikhan. Yazının orijinali için tıklayın

Phil Smith, Drug War Facts ve Stopthewar.org’u yayımlayan DRCNet’in editörlerindendir.

 

Kategoriler

Şapgir