‘Zenginden alır fakire veririm, cezam neyse de çekerim’

Dostoyevski ‘Suç ve Ceza’ romanında, “Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar” der. Gazeteci Aral Moral yeni kitabında işte bunu yapıyor. Kıbrıs’ta neredeyse bir şehir efsanesine dönüşmüş olan ‘Tavuri’ lakaplı dolandırıcının hikâyesini, onu tanıyanların ağzından, kendi yaptığı söyleşiler ve gazetelerde Tavuri hakkında çıkmış olan haber ve köşe yazıları eşliğinde sunuyor kitabında.

RANA ŞENOL

Dostoyevski ‘Suç ve Ceza’ romanında, “Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar” der.  Gazeteci Aral Moral yeni kitabında işte bunu yapıyor. Kıbrıs’ta neredeyse bir şehir efsanesine dönüşmüş olan ‘Tavuri’ lakaplı dolandırıcının hikâyesini, onu tanıyanların ağzından, kendi yaptığı söyleşiler ve gazetelerde Tavuri hakkında çıkmış olan haber ve köşe yazıları eşliğinde sunuyor kitabında. Böylece Tavuri’yi (gerçek adıyla Mustafa Serttaş) tanımamıza vesile olurken, bir yandan da Kıbrıs’ta 1974’ten bu yana var olan ganimet kültürüne, ülke sosyolojisine ve siyasetine de ayna tutuyor. 
 
Kıbrıs’ta onu sevmeyen yok gibi
 
İstanbul’un efsanevi dolandırıcısı Sülün Osman gibi, Fransızların roman kahramanı Arsen Lüpen gibi bir karakter 1964 doğumlu Tavuri de.  Lâkabı Rumcada ‘şeytan’ demek, ama adam nasıl bir şeytansa Kıbrıs’ta onu sevmeyen yok gibi! En büyük özelliği zenginden alıp fakire vermesi, yakalandığında suçunu hemen kabul etmesi ve insanları soyarken de dolandırırken de sadece zekâsını ve iknâ kabiliyetini kullanması, asla zora, şiddete başvurmaması. 
Onu tanımayanlara kendini farklı kimliklerle tanıtmasıyla meşhur Tavuri’nin kâh zengin bir iş adamı, kâh milletvekili rolüne bürünerek yaptığı dolandırıcılıklar var kitapta. Onu çok iyi tanıyanları bile bir punduna getirip kandırdığı, soyduğu olmuş. Fakat her defasında bunu öyle bir üslûpla yapmış ki, o kişiler kendi yaşadıkları akıl tutulmasına şaşarak hoş bir anı olarak anlatıyorlar bu hikâyeleri kitapta. Dolandırdıkları arasında eski Kıbrıs Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos gibi isimler de var. 
 
Neredeyse herkesin herkesi tanıyabileceği denli küçücük bir adada, 30 yılı aşkın süre (yeşil hattın hem kuzeyinde hem güneyinde) hırsızlık ve dolandırıcılık yapabilmek büyük başarı.  Ada insanının temiz kalpliliğinin, saflığının, iyi niyet ve güveninin bir sonucudur belki Tavuri’nin bunca yıl defalarca hapse girip çıkmış olmasına rağmen bu işlerden asla yılmamış olması. Kanmaya müsait bu kadar insan varken niye vazgeçsin ki? 
 
Bir de tabii, 1974’ten sonra güneydeki evlerini terk etmek zorunda kalıp kuzeydeki Rum evlerine yerleşen; başkalarının malı, mülkü, yatağı, yorganı ile yaşamlarını sürdürmeye mahkûm edilen; terk edilmiş evlere girip ihtiyacı olan eşyayı almakta hiçbir beis görmemiş olan insanlar coğrafyasında (ki Tavuri de 12-13 yaşında ilk bu şekilde başlamış hırsızlığa), onun ayıplanmak yerine ‘bizim evin hırsızı’ muamelesi görmesi de bir etkendir belki onun bu işleri bırakamamasında. Kitapta bir yazısına yer verilen Prof. Mehmet Hasgüler’e göre Tavuri, ‘toplum şuurunun yarattığı bir ayna.’ Belki de o yüzden adada bu denli seviliyor…
 
Gazeteci-yazar Serhat İncirli bu kitapla ilgili olarak, “Hiç çalışmadan; hep başkasına ait olanı çalarak bunu geçim ve yaşam kaynağı haline dönüştürmek… İşte 1974 sonrası Kıbrıslı Türk toplumunun, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ve ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin özeti budur. (…) Üretimden kopan — koparılan bir toplum… Hazıra ve kolaya alıştırılan bir toplum… Yasadışı ilişkiler… Kandırılan, dolandırılan bir nesil ve karartılan bir gelecek. Ve sonuçta tükeniş… Tıpkı Tavuri gibi… Tavuri ile 1974 sonrası kuzey Kıbrıs çok benziyor. (…) Sevgili Aral çok iyi bir iş ortaya çıkardı” diyor. Kendisine tamamen katılıyorum.
 
Cumhurbaşkanı olsaydı…
 
30 yılda toplam 405 suçtan mahkeme huzuruna çıkmış, 13 yaşından bu yana yüzlerce kez tutuklanmış, her salıverilişinde iki aydan fazla dışarıda kalamamış; hem içeride hem dışarıda çevirdiği dolaplarla romanlara konu olabilecek nitelikte maceralara imza atmış bu adam için 2012 yılında Ediz Tuncel’in ‘Star Kıbrıs Gazetesi’nde yazdıklarıysa bir hayli güldürdü beni: “Bugün memlekette başkanlık sistemi olsa, Tavuri de başkan adayı olsa, hiç tartışmadan gider Tavuri’ye oy verirdim… Bu memleketi hizaya getirmek için bir Tavuri iktidarı yeter! Bir hafta içinde Hristofyas’ı görüşme masasında don-gömlek, cas cavlak bırakır, Kıbrıs meselesini kökünden temizler (…) ‘Dolandırıcılık Yüksek İhtisas Mektepleri’ni adanın her köşesinde açar, zaten hırsızlar, tecavüzcüler, sahtekârlar cenneti olan memleketin adını da ‘Kıbrıs Türk Korsan Devleti’ olarak değiştirir… mesele biter.”
Gündemin kasvetiyle yorgun düşmüş zihinlerini dinlendirmek için zevkli ve kolay okunur bir kitap arayanlara Aral Moral’ın ‘Tavuri’sini öneriyorum. Hep siyasetçilerin yolsuzluklarını okuyacak değiliz ya! Sefalet içinde büyüyen zeki bir çocuğun ‘dürüst’ bir hırsız olma hikâyesi çok daha ilginç ve eğlenceli.  

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ