Komünizmin ‘i’ hali

Nicedir yerleşik bir algımız var: Nasıl ki tabiatta vahşi orman kanunu varsa, insanın kurguladığı modern hayatta da vahşi kapitalizm kanunları vardır ve bu, ister sevelim ister sevmeyelim hayatın doğal kanunudur. Bu yerleşik algı, küresel kapitalizmin ve neo liberal politikaların insanlığın ulaşacağı son nokta gibi kavranılmasına neden oluyor.

TEVFİK KALKAN

Nicedir yerleşik bir algımız var: Nasıl ki tabiatta vahşi orman kanunu varsa, insanın kurguladığı modern hayatta da vahşi kapitalizm kanunları vardır ve bu, ister sevelim ister sevmeyelim hayatın doğal kanunudur. Bu yerleşik algı, küresel kapitalizmin ve neo liberal politikaların insanlığın ulaşacağı son nokta gibi kavranılmasına neden oluyor. Bu algının aksine dile getirilen her fikir, tartışılmadan, münasip bir hor görme yöntemi kullanılarak küçümseniyor. 
 
Sürekli hatırlatılan geçmiş
 
Bir zamanlar, romantik hayalperestler  olmakla itham edildi komünistler. Vahşi kapitalizm, acımasız dünyanın acı bir gerçekliğinden ibaretti ve daha adil bir dünya isteği ne bu dünyanın ruhuna uygundu, ne de insanın doğasına. Hem komünizm pek çok tatbikinde en az vahşi kapitalizmler kadar, hatta Batı Avrupa ile kıyaslandığında kapitalizmlerden bile daha acımasız işler yapmamış mıydı? Sovyet çalışma ve toplama kamplarını (Gulag) nereye koyacaktık? 
Şöyle yanıtlayalım: Günümüz dünyasında adına ilerleme diyebileceğimiz ne kadar somut gelişme varsa, varlığını hayalperestlere ve hayallerinde ayak direyenlere borçludur. Ayrıca Stalinizmin komünizme eşdeğer sayılamayacağına dair, bizzat komünist yazının içinden çıkmış kütüphaneler dolusu yayın mevcuttur. Hal böyle iken daha adil bir dünya çığlığı atanlara bir kulak vermek gerekmez mi artık? 
 
Vaatler ve gerçekler
 
Yeni Zelanda, Auckland Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Colin Cremin, Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘iKomünizm’ ile tartışmaya, vahşi kapitalizmin küresel mağdurlarının lehine omuz veriyor.  Kitabının hemen başına aldığı parlak bir çıkarımla ortaya koyuyor savını: “Kapitalizmin çok parlak vaatleri vardı; ancak daha özgürlükçü, daha adil, evrensel ve sürdürülebilir bir şekilde sadece komünizmin gerçekleştirebileceği vaatlerdi bunlar.”  
Kıtlık ve açlık sorunlarına çözüm üretmeyi amaçlayan uluslararası Oxfam kuruluşunun yayınladığı rapora göre dünya üzerindeki en zengin 85 kişinin toplam malvarlığıyla en yoksul 3.5 milyar insanın toplam malvarlığı birbirine eşit. Oxfam’ın raporuna göre söz konusu 85 kişinin toplam malvarlığı 1 trilyon sterlini buluyor. Araştırmaya göre dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesiminin toplam malvarlığı ise 60 trilyon sterlin. Bu rakam, dünyanın en yoksul yüzde 50’lik kesiminin toplam zenginliğinin 65 kat fazlasına tekabül ediyor. 
 
‘Tüketme arzumuz utancımız oldu’
 
Yukarıdaki tabloya rağmen her ekonomik krizde alt ve orta sınıfların kemer sıkması gündeme getiriliyor. Halbuki kriz, servet zincirinin en üst basamağında bulunan kesimi fakirleştirmediği gibi, kriz ortamı zenginlerin servetlerine servet katmasını sağlıyor. Cremin’in yerinde tespiti ile, bu durumun tek suçlusu tüketim kültürü ve kendini tüketim çılgınlığına kaptırmış alt ve orta sınıflar olarak gösteriliyor. Yazar bu noktada Deleuze ve Guattari’den alıntılıyor: “Tüketme arzumuz utancımız oldu, aşağılandı, toplumun daha önemli çıkarları uğruna kendi kendini inkar etmeye kolayca ikna oldu.”  
Yalnız bu açıklama ile tüketim kültürünün hepten temize çıkarıldığı düşünülmesin. Yazar, kişiliğinin ifadesini satın aldığı metalarda bulan modern bireye yönelik uyarısını yapıyor: “Hazzı, tüketim çılgınlığından; arzuları süpermarketle kurulan kirli ortaklıktan azat etmeliyiz.” Burada vurgulanan temel fikir tüketicilerin temelde kurban iken günah keçisi ilan edilmesi. Bu durum birbirini kaçınılmaz olarak izleyen iki trajedi ile ortaya çıkar: İlkinde modern birey sistem tarafından, hayatını 9/6 döngüsünün içinde sermayenin çarkları arasında gönüllü olarak öğütmeye programlanır; devamında ise kaybettiği ruhunu umutsuzca süpermarket rafları arasında arar.   
 
Neo liberalizme gelince…
 
Kapitalizm neden dünyanın kaderi olamaz ve dünyanın ulaşabileceği son nokta neden neo liberal politikalar olamaz sorusuna verilmiş güzel bir yanıt iKomünizm. Çünkü alışveriş merkezleri modern bir Kabe olamayacağı gibi; marketten satın alınan hiçbir şey iyi gelmez insanın yaralı ruhuna. 
Cremin, sermayenin organize gücüne karşı daha organize bir muhalif güce ihtiyaç olduğunu belirtip insanları bu konuda düşünmeye ve ayağa kalkıp adımlar atmaya çağırıyor iKomünizm adlı kısa ama yoğun bir çalışmayla... Bir yanıyla tüketiciyi savunuyor ‘iKomünizm’, kemer sıkma politikalarına karşı çıkıyor, metaların parıltısını, bu parıltıların sembolü olan ‘i’yi alıp komünizme transfer ediyor, fetişi meta fetişizminden ayırıyor. Ama asıl olarak komünizmi savunuyor. 
 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ