Yediden yetmişe herkes için felsefe

Sekiz yaşındaki kızımın en sevdiği kitaplardan biri, Günışığı Kitaplığı’nın Çıtır Çıtır Felsefe Serisi’nin ‘Oğlanlar ve Kızlar’ isimli kitabı. Farklılıkların çok güzel anlatıldığı bu kitap bir dönem elimizden düşmüyordu. Zamanla serinin başka kitaplarını da kütüphanemize kattık. Şimdiye kadar bütün kitapları da büyük bir dikkatle ve zevkle okuduk.

BÜRKEM CEVHER

Sekiz yaşındaki kızımın en sevdiği kitaplardan biri, Günışığı Kitaplığı’nın Çıtır Çıtır Felsefe Serisi’nin ‘Oğlanlar ve Kızlar’ isimli kitabı. Farklılıkların çok güzel anlatıldığı bu kitap bir dönem elimizden düşmüyordu. Zamanla serinin başka kitaplarını da kütüphanemize kattık. Şimdiye kadar bütün kitapları da büyük bir dikkatle ve zevkle okuduk.
Bu ay elime Çıtır Çıtır Felsefe Serisi’nden üç yeni kitap daha geçti. Her üç kitap da birbirinden güzel, anlaşılır bir dille yazılmış; her ne kadar serinin okuyucu kitlesi çocuklar ve gençler de olsa, her üç kitap da yetişkinlerin okuması gereken kitaplar arasına girmiş. 
 
‘Yanlış bilgi’ mümkün mü?
 
Felsefe bölümünde dönem başında, epistemoloji – bilgi felsefesi – dersinde neredeyse bütün öğrencilerin kafası karışır. “Yanlış bilgi olmaz, yanlış inanış olur”  denildiği anda ilk itiraz şu şekilde gelir: “Ama yanlış biliyormuşum, şimdi doğrusunu öğrendim, demez miyiz?” Bu hataya sadece öğrenciler değil çoğu zaman felsefe bölümü dışındaki hocalar da düşerler. Oysa ki  ‘yanlış bilgi’ tabiri her ne kadar sık kullanılsa da birbirleriyle çelişen iki kelimeden oluşur.  ‘Bilgi’ tanımı gereği doğru olmak zorundadır. 
 
 ‘İnanmak ve Bilmek’ genel olarak bilgi ve inanç arasındaki farkları açıklarken, kavga etmeden tartışmayı becerebilmeleri için sadece çocukların değil yetişkinlerin de öğrenmeleri gereken bir davranış biçimi olan zihinsel kibarlığın önemine de değiniyor. Kibar olmak, yalnızca ‘merhaba’, ‘teşekkürler’, ‘lütfen’ gibi sözler söylemekten ibaret değildir... Bir de zihinsel kibarlık vardır: Başkalarının tezlerini dinlemek ve kendi fikirlerimizi onlara sunmak. 
Demokrasi mi dediniz?
 
Politikaya atılan herkesin başucu kitabı olması gereken bir kitap ‘Diktatörlük ve Demokrasi’. Kitabı okudukça ülkemiz için demokrasiye giriş niteliğinde yazıldığını düşündüm kitabın çünkü ne yazık ki son günlerde  Türkiye’de, kitapta yer alan alarm zillerinin toptan çaldığına şahit oluyoruz: 
 
“Peki, ya daha fazla özgürlük kazanmamızı sağlamadan, var olan özgürlüğümüzü kısıtlayan bir yasa hazırlanırsa?... Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” Örnek: İnternet Yasası
“Peki, ya özel hayatı denetleyen bir yasa çıkarsa? Örneğin, insanlara hastalıklarını belediyeye bildirme zorunluluğu gelirse... Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” Örnek: Sağlık kuruluşlarının hastaların bütün bilgilerini Sağlık Bakanlığı’na bildirme zorunluluğu. 
 
“Peki, ya bir temsilci, diğer insanlardan daha fazla hakka sahip olduğunu düşünüyorsa? Örneğin; bir milletvekili, otoyolda saatte 200 kilometre hızla gidiyorsa; bir bakan, arkadaşlarının vergi ödememesini sağlıyorsa... Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” Yorum yok!
 
“Peki, ya yönetenler, bütün gücü ele geçirmek için bu parçaları birleştirmeye çalışırsa? Örneğin; ... milletvekilleri, soruşturmaları durdurmaları için hakimleri tehdit ediyorsa.. Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” Yorum yok!
“Peki, ya insanlar, kendilerine düşen gücü kullanmaz ve güçten başkalarına düşen payın büyümesine izin verirse? Örneğin; hakimler milletvekillerinin emirlerine uyuyor; siyasi parti başkanları, ülke için öneriler getirmek yerine zamanlarını kavga ederek geçiriyorlarsa... Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” Yorum yok!
“Peki, ya halk, oy verme gücünü kullanmayı bırakırsa? Örneğin; “Kime oy verirsem, hepsi aynı!”... Alarm, alarm: Demokrasi büyük tehlikede!” 
 
Şiddet ve şiddetsizlik
 
Pek çoğumuz televizyon izlerken protesto gösterilerinde yaşananlara bakıp şiddeti kınar ve şiddet karşıtı olduğumuz söyleriz. Oysa ki şiddet ya da şiddetsizlik meselesi, her şey yolundayken değil, bir çatışma ortaya çıktığında gündeme gelir. ‘Şiddet ve Şiddetsizlik’te yazarlar şiddet karşıtı kişinin, haksızlıklara ve şiddete maruz kalmış, ama savaşmak için şiddet silahını seçmemiş kişi olduğunu söylüyorlar. Bu insan haksızlıkların kurbanı olmayı sürdürse de, yaşamını tehlikeye atsa da, şiddeti reddetmeye karar vermiş kişidir. 
 
Gezi direnişi sırasında pek çok direnişçinin polis şiddeti karşısında şiddetsizliği seçtiklerine tanık olduk. Gezi’nin simgesi haline gelmiş ‘Kırmızılı Kadın’ ve ‘Duran Adam’ imgeleri hâlâ hafızalarımızda. Oysa kitabın yazarlarına göre evde oturup şiddetle yüz yüze gelmeden “Ben şiddet karşıtıyım” demek sadece demagojiden ibarettir. İnsanların şiddet karşıtı olup olmadıkları bir şiddet olayı karşısında o anki tepkilerinden belli olur. 
 
Günışığı Kitaplığı hem yazarları, hem çevirmenleri, hem editörleri hem de basım ekibiyle yayın dünyamızın en iyi yayınevlerinden biri. Çıtır Çıtır Felsefe Serisi de bu harika yayınevinin yıldız serisi. Bu seri ile tanışmanız dileğiyle... 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ