VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Kurtun başında okunan İncil

 

Aklı olan hiç kimse demokrasiye karşı çıkamaz. Benmerkezci ve kendini beğenmiş bir insan bile belli bir ölçüde demokrasinin yüce ilkelerini kabul etmek mecburiyetinde. Herkes demokrasiyi kendince yorumlayabilir. Ancak demokrasinin inkâr edilmeyen bir ilkesi var; o da, modernleşmenin geri döndürülemez cazibesine dayanıyor. Fakat hiçbir akıllı insan, satılık veya satın alınmış ya da müzayedeye çıkarılmış demokrasi tablosuyla kandırılamaz. Yani her insan gerçek demokrasi ile sahte demokrasiyi ayırt edebilir.

Suudi Arabistan veya Katar gibi ülkeler, kendi otoriter ve monarşik rejimlerine bakmayıp başka ülkelerde demokrasinin işlemesini savundukları vakit, bu, ikiyüzlülüktür. Ama eğer demokrasi propagandası yapan uluslararası kurumlar, kendi kaynaklarını kullanarak, başka bir ülkeye demokrasi getirme sloganı altında kendi iktidarlarının işbirlikçilerini iktidara taşımaya çalışıyorlarsa, o vakit demokrasi bir oyuncağa dönüşür ve güzelliğini kaybeder. Sorun, artık bu oyunu sadece Batı ülkelerinin oynamamaları. Rusya da bu karşı-oyunu öğrendi ve mesela Ermenistan gibi bir ülkede demokrasi oyunu oynayarak rejimi kendine bağlayabiliyor. Batı’nın eski Sovyet ülkelerindeki rejimleri yok edip iktidarı bölüştüğü gün, Rusya da %100 yerine %53-56’yla iktidar olmayı öğrendi.

Demokrasi satılıyor, alan var mı? Halk da satılır. İnsanlık ne zaman bu alışverişi böyle soğukkanlılıkla kabul etti? Türkiye gibi büyük bir ülkede birkaç yılda yaşanan sistem değişikliği, Irak ve Lübnan’da uluslararası hava güçleriyle gelen değişiklikler, renkli devrimler, Arap Baharı ve daha birçok dev değişim... Her şey demokrasi adına yapılır; gel gör ki demokrasi satın alınmış, halklar demokrasisiz ve yeni rejimler de, eskiye nazaran biraz çekilebilir olsalar da yine demokrasisiz... Suudi Arabistan, Dünya Bankası, ABD, BM veya Açık Toplum Vakfı… Demokrasiyi satan demokrat olmayınca, alanlar nasıl demokrat olabilirler ki?

Aklı olan herkes, Suriye’deki kırk yıllık rejimin çökmesini ister, ama hiçbir akıllı insan demokrasi adına bunun insanların başına çökmesini istemez. Suudi Arabistan’ın, besleyip büyüttüğü radikal savaşçılar aracılığıyla Suriye’de demokrasi yayması kabul edilemez. Bu, mümkün olmayan, ve her şeyden önemlisi, insanlık dışı bir gelişmedir. Biraz da insani olmayı düşünebilir miyiz acaba? Binlerce yılın tecrübesinin ürünü olan en basit insanlık ilkeleri bile bugün Halep’te ayakaltına alındı. Demokrasi adına insan öldürmek serbest. Tabii, insanın kendi hakları için mücadele etme, hatta eğer bıçak kemiğe dayandıysa eline silah alma hakkı var fakat Suriye’de olup biten bu değil. Gerçekte, bir güç mücadelesi var. Hür Suriye Ordusu’nun komutanlarından biri, “Bizim isteğimiz demokrasi değil, Esad’ın başı” diyordu geçenlerde.

Adbusters America dergisi geçen ayki sayısında ABD’de rejim değişikliğini savunuyordu. Suudi Arabistan gibi en demokrat olmayan ülkeye silah satan ABD nasıl bir demokrasi? Amerikan savaş endüstrisi krizden kurtulmak için demokrasi adına her yerde savaşı desteklerken, bu nasıl bir demokrasi?

Suriye’de demokrasi satın alabilmek için milyarlar harcanıyor. Ya Türkiye üzerinden Suriye’ye giren saklı milyarlar? Eğer o milyarlar yıllar boyu eğitim için harcansa ve demokrat bir toplum yaratılsaydı şimdi hiçbir mermiye ihtiyaç duyulmazdı. Ama kime söylüyoruz... Kurdun başında İncil okuyoruz, “Hadi çabuk, kuzu kaçıyor!” diyor.