ARİS NALCI

Normalleşme süreci ile ilgili söyleşi serimizin ilk iki bölümünde geçmişte bu süreçlerde aktif rol oynamış Türkiye’den isimlerle konuştuk. Bu hafta ise Ermenistan'da bu süreçleri yakından takip eden gazeteci yazar Tatul Hakopyan'la konuşuyoruz. Hakopyan, benim Ermenistan'a ilk gittiğim yıllardan bu yana Türkiye ile ilişkileri çeşitli boyutları ile inceleyen bir gazeteci. Sözü ona bırakalım.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme adımlarının siyasi düzlemde konuşulduğu şu günlerde, ayaklarımızın yere basması açısından bu iki ülke arasında halihazırda iş yapan, sivil toplum faaliyetleri yürüten kişi ve kurumlardan da görüş almamız kaçınılmaz. Evet, siyasiler açıklamalar yapıyor ama aslında bunların ne kadarı günlük hayata yansıyor görmemiz gerek. Türkiye ve Ermenistan arasındaki uçuşlar yıllar önce başlamıştı. Haftada iki uçuş olarak sabahın çok erken saatinde yapılan charter (tarifesiz) usulü uçuşlar Atlasjet'in iflas etmesi ile askıda kaldı. Yeni bir şirket de uçuş lisansı için başvurmadığından uçuşlar şimdiye kadar yapılamıyordu. Normalleşme sinyallerinin geldiği şu günlerde, ilk adımlar uçuşların tekrar başlaması yönünde. Türkiye'den Pegasus Havayolları ve Ermenistan'dan FlyOne şirketi harekete geçse de ilk uçuşlar duyurulan tarihlerde başlayamadı. Ancak gerekli izinlerin şu günlerde alındığını ve uçuşların 2 Şubat’ta başlayacağını öğreniyoruz.

Normalleşme sürecini ele aldığımız yazı dizimizin bu haftaki konuğu olan Nigar Göksel, Uluslararası Kriz Grubu Türkiye Direktörü olarak görev yapıyor. Öncesinde 1998-2015 arasında Avrupa ve Türkiyeli sivil toplum kurumlarında Kafkasya odaklı çalıştı, hem Ermenistan’da hem de Azerbaycan’da bulundu. A.N.

Türkiye ve Ermenistan’ın 44 günlük Karabağ savaşı sonrasında karşılıklı normalleşme adımları atmaya hazırlanması, bize bugüne kadar yaşanan deneyimleri hatırlamak ve onlardan hareketle geleceğe bakmak gerektiği fikrini de veriyor. Bugüne kadar 1993'te ve 2008'de farklı iktidar dönemlerinde yürütülen diplomatik çabalar sonuçsuz kalsa da bu çabalar toplumsal hafızada ve siyasi deneyimlerde yer tutuyor. Yol haritasının hazırlanması için gerekli malzeme ve tecrübe var. Kendimize yalan söylemeyelim: Oldukça uzun ve zorlu bir yolumuz var. Geçmişten günümüze iki ülkenin ilişkilerinde olumlu rol oynamış sivil aktörlerle yapacağımız bu söyleşilerde kendimize doğruyu söyleyebilmek için imkan ve platform yaratıyoruz. İlk söyleşimiz Prof Dr. Mensur Akgün ile... A.N.

Kentsel dönüşüm projesinin ortasında kalan Erzurum Gez Köyü'ndeki Surp Minas Manastırı'nın tapusunu elinde bulunduran Ahmet Sabri Ergin Agos'a konuştu. Ergin, restorasyona mani olmadığını, usulüne uygun bir yenileme olursa ve kültür merkezine dönüştürülürse kullanım hakkını belediyeye vereceğini, ancak teklifine karşılık alamadığını söylüyor.

Hrant Dink'i ABD'ye davet eden, yanından bir dakika bile ayrılmayan, ABD'nin bir ucundan diğerine arabasıyla ona şoförlük ederken Diaspora ve Türkiyeliler arasındaki buzların kırılabileceğine Hrant'la birlikte inanan ve Hrant Dink'e o uzun otoban yolculuklarında diasporalı Ermeniler hakkında bilgi notları veren Edvin'di...

Sevan gidince bana kaldı Raffi'yle haberleşme işi. Sonraları ahparik oldu. Her yazımdan ve haberimden sonra uzun uzun arayıp "şöyle de düşünmelisin" konuşmaları yapıldı, bazen iki paragrafta eleştirdiğim Ermeni toplumunu savunmak için Paris'ten sayfalarca ikna metinleri yazdı...