Mülk iadelerinde en büyük sorun Kadastro Kanunu

Yıllarca mülkiyet ihlallerine karşı hukuki mücadele yürüten ve en son Diyarbakır Havaalanı arazisinin iadesi davasında, “zaman aşımı engeli”ne karşı Yargıtay’dan karar çıkarmayı başaran Avukat Ali Elbeyoğlu ile konuştuk. ‘Osmanlıdan Günümüze Tapu ve Emval-i Metruke’ kitabının da yazarı olan Elbeyoğlu, önümüzdeki dönemde mülkiyet hakkı ihlallerinin giderileceği konusunda umutlu.

Mülkiyet hakkı ihlallerinde nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?   

Meselenin hukuki yönü hiç araştırılmamış. Hiçbir kanuna ya da usule uyulmadığını görüyoruz. İnönü, Meclis’te, “Biz, yüzde 20’sine el koyduk” demiş. Doğru söylüyor. Emval-i Metruke kanunları gereğince, mülklerin, yüzde 20’sine el konulmuş, tasfiye edilmiş, satılmış, ama yüzde 80’i duruyor.

Yüzde 20’sine el konulması, tasfiye demek.  Tasfiyeler nasıl gerçekleşmiş?

Bu yüzde 20, tasfiye usullerine uygun yapılıyor. Ayrıntılarında farklılık olsa da komisyon kuruluyor, rapor hazırlanıyor ve mahkemeye sunuluyor. Kişinin alacakları, borçları çıkartılıyor. Mülk satılıyor ve elde edilen gelirden piyasaya olan borçları ödeniyor. Kalan para da sahibine ödeniyor.

Ne kadar süre devam ediyor bu uygulama?

Kanun, daha sonra, İkinci Meclis tarafından iptal ediliyor. İkinci Meclis’in üyelerinin yüzde 95’i, ilk Meclis’in üyeleri. Araştırmacılar, İkinci Meclis’in bu kanunu, siyasi baskılarla iptal ettiğini söylüyor. Bu kanun, kaldırılmış olmasına rağmen uygulanıyor. 1945’te bir kez daha iptal ediliyor. Buna rağmen, el koymalar devam ediyor.

Nasıl bir dayanak yaratılmış?

Emval-i Metruke Kanunu çıktığı anda, bütün Ermenilerin mülkleri, otomatikman devlete geçmiştir. Herhangi bir usul uygulanmasına gerek yok deniliyor ve yıllarca Yargıtay bu yönde kararlar veriyor.

Günümüzdeki uygulamalar nasıl?

Yargıtay içtihatları var. Medeni Kanun var. Tasfiye Kanunu çıkarsanız da mülkiyetler otomatikman devlete geçemez. Mülkiyet, Medeni Kanun’un ve Yargıtay’ın bakış açısına göre, ancak mahkeme kararıyla el değiştirebilir. Bu el koymaların büyük kısmında bu hiçbir usule uyulmamış. Hiçbir tasfiye de yapılmamış.

Nasıl tasfiye yapılmamış?

Biz dava açıyoruz, tapu kayıtlarını buluyoruz. Mahkeme aşamasında, tapu kaydını istiyoruz. Görüyoruz ki, tapu boş kalmış. Araştırılacak diye mühür vurmuş, öyle kalmış. Bazılarında hiçbir işlem yapılmamış.

 Kadastro Kanunu’na göre, bir yere kadastro uygulanacaksa, oraya ait tapuların araştırılması gerekiyor. Devletin bunu araştırması gerekiyor. Ortada bir tapu varsa, başkası adına tapu vermemesi gerekiyor ama buna uyulmamış.

En büyük sorun, kadastro kanunu değil mi?

Evet. Kanun gereği, kadastro geçtikten sonra 10 yıllık zaman aşımı var. 10 yıldan sonra dava açamıyorsun. Burada tasfiyesi gerçekleşmemiş, yüzde 80’den bahsediyoruz. Tapular açıkta duruyor.  Elde tapu var ama 1950’lerde kadastro geliyor. Kadastro işleri yapılınca, burası ya başkası adına tescilleniyor, ya da Maliye Hazinesi adına tescil ediliyor. Tapuları uygulamıyor. Kadastro Kanunu’na göre, bir yere kadastro uygulanacaksa, oraya ait tapuların araştırılması gerekiyor. Eğer ortada bir tapu varsa, başkası adına tapu vermemesi gerekiyor; ama buna uyulmamış. Sanki o tapu hiç yokmuş gibi davranılmış ve tapuların büyük kısmı Maliye’ye yazılmış. Kadastro Kanunu’ndaki bu laubalilik, herkes için yapılmış. Kanuna aykırı bu uygulamaya, biz ‘yolsuz tescil’ diyoruz.

Karşı çıkan olmamış mı? Yargıtay nasıl onaylamış?

Anayasa Mahkemesi’nin 1963 tarihli bir kararı var. Mahkeme diyor ki: “Tapulu yerde, kadastro heyeti memurunun yaptığı hatadan dolayı, devlet mülk sahibi olamaz.” Hukuki bir karar. Hak düşürücü süreyi iptal ederek, 10 yıllık zaman aşımı sorununu ortadan kaldırılıyor. Biz hep hukuk sistemimiz gelişiyor gibi düşünüyoruz ama öyle değil. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, 1987’de çıkartılan Kadastro Kanunu, her şeyi silip süpürmüş. Sadece Ermenileri değil, herkesi vurmuş. Hukuka tamamen aykırı. Açtığım davalarda, tapular geldiğinde, bazı yerlerde hâlâ kadastro yapılmadığı görülüyor. Oralarda sorun çıkmıyor, ama kadastro geçmiş olan yerlerde tapular, Maliye’ye tescillenmiş oluyor. Böyle durumlarda, ‘yolsuz tescil’ nedenini göstererek, tapu iptal davası açıyoruz.

Diyarbakır Havaalanı arazisinde de bu geçerli mi?

‘Yolsuz tescil’de zaman aşımı yoktur. Davalarda temel dayanağımız bu. Yanlış yapmışsınız, bizim tapumuzu dikkate almamışsınız ve yolsuz olarak Hazine’ye yazmışsınız. Bu tür davalarda mahkemeler, 10 yıl süresi geçmişse, davayı hemen reddediyor, Yargıtay da bu kararları onuyordu. Yargıtay, Diyarbakır Havaalanıarazisiyle ilgili davada, bu defa, “Yapılan tescil işleminin usulüne uygun olup olmadığını araştır ve davayı reddetme” dedi. Bu karar, önümüzü açtı. Devlet, daha önce orman ve kıyı kanunlarını gerekçe göstererek, binlerce tapuyu iptal etmişti. Yargıtay, buna “Yolsuz bir tescildir ve yolsuz tescillerde de hak düşürücü 10 yıl süre uygulanamaz” dedi.  Son dönemde uygulanan içtihat bu.

Sonuç alınabilecek mi?

‘Yolsuz tescil’de madem zaman aşımı olmayacak, o zaman bizim davalarımızda da ‘yolsuz tescil’ vardır ve zaman aşımı olamaz. Buradan olumlu bir netice alamazsak, Anayasa Mahkemesi’nden ümitliyim; ama olmazsa, AİHM’e götüreceğiz. Mülkiyet hakkı evrenseldir. AİHM’den dönecek.

AİHM’in tutumu nasıl?

Mülkiyet hakkına AİHMçok önem veriyor. Türkiye’nin en çok mahkûm olduğu alanlardan biri. Kıyı ve orman kanunları yüzünden mahkûm oldu ve kanunları değiştirmek zorunda kaldı. AİHM , bu tapu ihlallerinin de düzeltilmesi kararını verecek. Bu davaların hukuken Türkiye’de çözülmesi, toplumsal barış için de gerekli.

Artış var mı davalarda?

2015’te özel bir artış yok. Hak aramayı siyasallaştırmaya, “2015 diye dava açılıyor” havası yaratmaya çalışıyorlar.

Başka nasıl sorunlarla karşılaşılıyor?

Yer isimlerinin değiştirilmesi büyük sorun. Tapu bize geliyor, el konulmuş. Eski tapularda ada, parsel numarası yok. Kadastro yapılmamış. Tapu geldiğinde, oranın neresi olduğunu bulmaya çalışıyoruz. 100 yıl önce terk etmek zorunda kalmışlar. Bize onun torunu geliyor. Tapuya bakarak neresi olduğunu bilmesi mümkün değil. Biz o tapunun nereye ait olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Yerleşim yerlerinin isimleri değiştirilmiş. Tapuda isim başka, sonra Kürtçe olmuş, daha sonra Türkçe olmuş. Bulmamız neredeyse üç ayı alıyor.

Tapu kayıtlarına ulaşmak sorun oluyor mu?

Tapu kayıtlarında problem olmuyor. Tapu kayıtlarını, devlet kurumundan istersen, devlet veremez. Öyle bir teknikleri yok. Biz araştırmak zorunda kalıyoruz. Davayı açtıktan sonra, ilgili yerden kayıtları isteyince hemen hepsi geliyor.

Nüfus kayıtları?

Nüfus kayıtlarına ulaşmak dert. Hiçbir bilgi vermiyorlar. Ada, cilt ve hane numaraları isteniyor. Biz bulamadık diyorlar. Zaten Osmanlıca kütükleri Ankara’ya toplamışlar ve sürekli sorun çıkartıyorlar. 

Kiminle konuşsanız, büyük bir haksızlık olduğunu kabul ediyor. Birçok farklı şehirde dava açtım. Hâkimlerde o eski devlet anlayışı yok.

Günümüzde bu tür davaların açılması kolaylaştı mı?

Giderek kolaylaşıyor. Siyasi atmosferden daha önemlisi, toplumlar arasında hoşgörü artıyor. Kiminle konuşsanız, büyük bir haksızlık olduğunu kabul ediyor. Birçok şehirde dava açtım. Hâkimlerde o eski devlet anlayışı yok. Bazen olumsuz durumlarla da karşılaşabiliyoruz. Adana’da mahkeme, Osmanlıca tapunun çevrilmesi için bir ilahiyat profesöründen çeviri yapmasını istemişti. “Ben Ermeni’nin malıyla ilgili bir şey çevirmem” dedi ve reddetti. Ama azalıyor artık bunlar. 



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.