‘Papatya’ değil de ‘Rita’ olmak kimliğimi ortaya koyuyor

Uzun bir süredir, önce ‘Meslekler’, ardından da ‘İsimler Hikâyeler’ başlıklı söyleşi dizileri ile sayfalarımıza büyük emek veren avukat Rita Ender’i köşesinde ağırladık.

“Papatyaların olmadığı yerlerde insanlar yaşayamaz.”

Napolyon Bonapart

Uzun bir süredir, önce ‘Meslekler’, ardından da ‘İsimler Hikâyeler’ başlıklı söyleşi dizileri ile sayfalarımıza büyük emek veren avukat Rita Ender’i bu kez de biz kendi köşesinde ağırlamak istedik. Ender, isminin kökenini, anlamını paylaşırken, bizi günlük hayatı içerisinde karşılaştığı acı tatlı kimlik deneyimlerine de ortak etti. İsmi ‘papatya’ anlamına gelen Rita Ender,“Sorular da ille kötü niyetle yöneltilmiyor. Bazen masum bir merak da oluyor. Fakat ben sorulara maruz kaldığımda, genelde kimliğimle ilgili sorgulandığımı hissettiğim için bu konuyla bir meselem var” diyor.

Sizi, sizin sorularınızla tanıyalım. İsminizin anlamıyla başlayalım mı söze?

Margarita’nın içinden çıkıyor ‘Rita’. ‘Papatya’ demek. Kimi yerlerde, ‘inci’ olarak da açıklaması var. Bir sürü dilde karşılığı, ‘papatya’ya göndermesi var ama benimkisi babaannemden geliyor.

İsminizin veriliş hikâyesini biliyor musunuz?

Biliyorum. İstanbul’da, Yahudi (Sefarad) ailelerinde, ailenin ilk kız çocuğuna babaannenin adını vermek bir gelenektir. Ben de ailenin ilk kız çocuğuyum. Maalesef hiç görmediğim babaannem, Rebeka’ymış. Rebeka aynı zamanda Yahudilikteki dört anneden bir tanesinin adı; Rifka Rebeka. Bizimkiler, Rebeka’yı değiştirip Rita yapmışlar. Çok çok iyi bir kadınmış babaannem, herkes onu öyle tarif ediyor. Erken yaşta ve hastalığından çok acı çekerek vefat etmiş. Annem de; “Huyu benzesin ama bahtı benzemesin” diyerek onun ismini bana değiştirerek vermiş.

Peki Türkiye’de bu ismi taşımak nasıl bir durum?

Benim için mücadeleye dair bir durum, çünkü ismim kimliğimle ilişkili. Benim bu ismi taşıyor olmamın belirleyici sebebi Yahudi olmam. “Senin ismin neden Rita?” dedikleri zaman, “Annem bu ismi beğenmiş” hiçbir zaman yeterli ve geçerli bir yanıt olmuyor. “İyi de neden?” Neden? Evet orada, bazen masum bir merak da oluyor. Fakat ben bu sorulara maruz kaldığımda, genelde kimliğimle ilgili sorgulandığımı hissettiğim için bu konuyla bir meselem var.

İsimlerin insanların hayatları ve karakterleri üzerinde etkili olduğuna inanır mısınız?

Ben bir şeye inanmaya inanıyorum. Bir çocuğa isim seçerken, seçenin yüreğinden ne geçtiği, nelerden sakındığı, olanca iyi niyetle neler dilediği belirleyici oluyor bence. ‘İsmiyle  yaşayanın’ hayatında mutlaka etkileri oluyor. Bunun tabii, ille de ismin anlamından kaynaklanması gerekmez. Yani ‘papatya gibi ince ve narin olmak’ zorunda değilim elbet ama Türkiye’de ‘Papatya’ değil de ‘Rita’ olmak, kimliğimi ortaya koyuyor. Kimliğimi yaşama biçimimi de belirliyor, bir savunma veya açıklama yapma durumunda kalıyorum. İnsanın mesleğiyle, bulunduğu ortamlarla da ilgili bu durum tabii. Ben avukatım, adliyede her gün bir hikaye!

“Kimliği yaşamak” dediniz. İsminizle birlikte kimliğinizi Türkiye’de yaşamak sizi zor durumda bıraktı mı?

Öncelikle istemediğim ortamlarda ve istemediğim durumlarda bununla ilgili konuşmak zorunda bıraktı. Mesela bir duruşma sırasında hakim bana sordu; “Helen misin Rita?” O bir duruşma ve mahkemenin önünde, yargıcın karşısında, ben dosyada savunma görevinde bir şeyler anlatmaya çalışıyorken, neden birden kendi özel aile hikâyemi devletle paylaşayım? “Efendim hayır, Yahudiyim, şimdi bizde birinci çocuğa babanın annesinin veya babasının adı verilir…” mi diyeceğim duruşmada? Benim kim olduğum, kimlerden olduğum mu yargılanıyor ki? Soran tabii ki bunu böyle düşünmüyor o anda. Sorular da ille kötü niyetle yöneltilmiyor. Fakat bilindiği üzere, bu gayet ‘politik’ bir soru da olabiliyor. İnsan nasıl cevap vereceğini düşünüyor. İşimi yaparken, ne bileyim müvekkilin kira alacağının peşindeyken bunlarla karşılaşmak tuhaf.

Soyadınızın bir hikâyesi var mı peki?

‘Albukrek’miş asıl soyadımız. Şimdi Portekiz’de bulunan bir kasabanın adı. Oradan gelmişler sanırım. Soyadı Kanunu çıktığında değişmiş. Bizimkiler Ankara’da imiş, Ankara’daki Albukrekler hep ‘Ender’ oldu diyorlar.

Rita ismi hayatınızda size bir ayrıcalık mı kattı yoksa dışlanmışlık mı ?

İkisini de yaşıyorum. Azınlık hakları üzerine çalışırken, ismimin bu kültüre ait bir isim olması bana anlamlı geliyor. Yurt dışı ile bağlantılı işler de yapıyorum, bir bakıma kolaylık sağlıyor. Fakat dediğim gibi, asıl işim adliyede ve orada pek kolaylık sağlamıyor. Mesela, üniversiteden yeni mezun olmuştum, zorunlu stajımı Kadıköy Adliyesi’nde yapıyordum. Savcılık stajıydı, kalemde evrak işleri yapıyordum. Her gelen soruyor, “İsmin neden Rita?” Ben de izah etmeye çalışıyorum: “Musevi’yiz, Müslüman değiliz yani.” Bir gün memur, ‘Amaan boşver bu Museviler aslında bizim Müslüman geçinenlerden daha iyidir’ dedi. O anda bunun üzerine bir şey söyleyemedim. Dediği gibi yaptım; boş verdim. Geçtiğimiz günlerde de,  duruşma bekliyordum, mübaşir ismimi duruşma listesinde gördü. İsmimi bağırmadan önce yanıma gelip; “Bu sizin gerçek isminiz mi?” diye sordu. Ben de “Yok, sahne ismim. Duruşmalara bununla çıkıyorum” dedim. Güldük. “Yanlış anlamayın, benim annemde de Ermenilik var, ondan sordum” dedi.

Sizce insanlar isimleri neden merak ediyor?

Bence en çok nereden geldiğini; “memleketin nere?” olduğunu anlamak istiyorlar. ‘Yabancı’lık unsurunu merak ediyorlar.

Siz neden merak ettiniz isimlerin hikâyelerini?

Bir şeyi, birini isimlendirmek çok ilginç geliyor. Hem de azınlık hakları üzerine okurken, çalışırken hep işin acı tarafları ile yüzleşiyorum. Elden çıkmış mülkler, hakaretler, tehditler,  Trakya olayları, 6- 7 Eylül olayları, gidenler yani hepimizin ailesinin bağlantılı olduğu, üzerine gözyaşı dökülen hikâyeler... Bu sefer gündelik hayatımızdan hikâyeler olsun istedim. Bu hikâyeler de tabii ki önceki hikâyelere bağlanıyor: Mesela Zakarya Bey’in ismi 1915’te kaybolan amcasının ismiydi, Aron Bey, Almanya’da Holokost’un sonrasında Levi soyadıyla doktorluk yapmayı deneyimlemişti. Levi soyadına sahip olmak dünyanın her tarafında benzer şeyler yaşatabilir size, yani isimlerimizin ‘evrensel’ özellikleri de var. Diğer yandan, çok da kişisel tarafları var, mesela Teodora Hanım’ın isminin “Allahın bir hediyesi” olması ve ailesine bir hediye gibi gelmesi gibi. Komik öğeler de çok, Milko Peçatikov’un anılarında olduğu gibi.

Bu yazı dizisinden nasıl bir sonuç çıkardınız?

İsminin anlamının sorulmasını, herkes benim gibi kimliğinin sorgulanması olarak görmüyor. Onların görüşlerini doğru anlamaya ve kendi hislerimle karıştırmadan yansıtmaya çalıştım. Birçok insan isimlerin dünyanın her yerinde bir mesele olduğunu, eğitimsizliğin buna sebep olduğunu, normal olduğunu vs. söyledi. Ben, isimler konusunda daha çok hassaslaştım bu röportajları yaparken. Birinin ismi sorulduğunda sürekli dikkat ediyorum arkasından gelen sorulara. Ve sanki, nedense bana bu konuda daha çok soru soruluyor!!!

Bu seriyi yaparken erkek arkadaşımın isim hikâyesini de öğrendim, Amerikalı ve soyadlarından biri Conrad.  Avusturya’dan  Amerika’ya göçmüş ailesi. II. Dünya Savaşı öncesinde kaçabilmek için dedesi, dava açarak Cohen olan soyadlarını, Conrad yapmış. Bir tek isimler değil soyadları da bütün dünya için bir şey ifade edebiliyor. Her gün bunları düşünmüyoruz elbet ama işte bir çocuğa isim seçilirken düşünülüyor. İnsanların hayatlarını nerede konumlandırdığına da bağlı bu. “Bu çocuk Türkiye’de yaşayacaksa bir de ismi başına sorun olmasın” diyen çok var. Gerçi sanırım bizden önceki kuşakta bu eğilim daha fazlaydı. Geriye dönüş var belki. Gençlerle yaptığım söyleşilerde hiç; “Çocuğuma Türkçe ad veririm” diyen olmadı. Rumlar bu anlamda -benim gözlemlediğim kadarıyla- diğer azınlıklardan farklı, onlar zaten hiç Türkçe isim vermemişler. Doğal olanı yapmışlar. Yani, benim babamın adı Albert (nüfusta Avram, iş yerinde Ender Bey) , annem Sara, kardeşim Karin iken, ben neden Türkçe bir isimle rahat edeyim ki?  Bunun cevabını sanırım en güzel 11 yaşındaki Liana Kamar verdi. Tavrı çok hoştu, demişti ki; “Ermeniyim, size garip gelebilir.” Bunu unutuyoruz. Makbul vatandaş değil sadece vatandaş olarak bir şeyleri anlatabilmenin yolunu ararken, bu doğal hali kaybedebiliyoruz.

Bahsettiğiniz geriye dönüşün sebebi ne olabilir?

Bu konuların paylaşılması bence çok etkili oluyor. Bundan 15 sene önce kimlikler, azınlıklar hakkında yazanlar çizenler, hep belli isimlerdi. Şimdi öyle değil. Onların isimlerine yapılan atıflarla, daha çok paylaşım yapılıyor. Paylaşıldıkça aslında zaten hiçbir şeyin saklanmadığı da anlaşılıyor. Saklanmayacaksak, niye kendimizi Türkçe bir ismin arkasına saklayalım ki?

Kategoriler

Toplum

Etiketler

İsimler Hikayeler


Yazar Hakkında