CHP kurultayında değişim tartışması

CHP lideri Kılıçdaroğlu, 'değişim ve demokrasi' sloganıyla yapılan kurultayda Kürt meselesi için, adı ne koyulursa koyulsun 'ortada 35 yıldır duran bir cenaze var' dedi. Parti içi mualefetin de söz aldığı kurultayın ardından 'Demokrasi ve Özgürlük' bildirisi yayınlandı. Bildiride 'toplumsal mutabakat platformu teklifi yinelenirken 'CHP sorunun çözümü için TBMM'nin gereken sorumluluğu üstlenmesini önermektedir' denildi.

CHP olarak Kürt sorununu çözmeye, bu coğrafyaya barışı getirmeye kararlı olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, savaşta asker evladını kaybeden annelere yönelik olarak; ''Yetki verin, halkın iktidarını kuralım Türkiye'yi anaların ağlamayacağı bir barış cennetine dönüştürelim'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, partisinin 34. Olağan Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, dış politikada çifte standart olamayacağını söyledi.

Ömer El Beşir ve 'Suriye'de katliam var' ikilemi

''Suriye'de katliam var'' deyip, sabah akşam savaş tamtamları çalınırken, öbür yandan Ömer El Beşir'in Türkiye'de olmasının kabul edilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin katillerle işinin olmadığını ifade ederek, ''Uluslararası mahkemelerin mahkum ettiği bir katili, hangi yüz, hangi insan hakları anlayışıyla Türkiye'ye davet ediyorsun?'' diye sordu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, enerji açısından yüzde 60 oranında Rusya'ya bağlı olduğunu belirterek, dış ve ekonomi politikalarında, bütün yumurtaların aynı sepete konamayacağını kaydetti.

Büyük savaşların, her zaman enerji kaynakları üzerine çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, 2035'de dünyanın enerji ihtiyacının, yüzde 35-40 artacağını ve Türkiye'nin 280 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerektiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu: 'Değişeceğiz, dönüşeceğiz'

Kılıçdaroğlu konuşmasında 'Özgür ve çağdaş bir anayasa istiyoruz. Üniversiteleri susturan, laikliğin ve sosyal devletin içini boşaltan anayasaya karşıyız. 2 yılda çok şey yaptık. Her kurultay bizi biraz daha değiştirdi. Değişeceğiz, dönüşeceğiz, yenileneceğiz' dedi.

'CHP olarak bu sorunu çözmeye kararlıyız'

İşsizlik kadar yakıcı bir sorunun daha bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''İster Kürt, ister Doğu, Güneydoğu, ister terör sorunu deyin, ortada 30-35 yıldır bir cenaze duruyor. Kaldırılması gerekir. Kimse cesaret edemiyor. CHP olarak bu sorunu çözmeye kararlıyız, bu coğrafyaya barışı getirmeye kararlıyız'' diye sürdürdü.

Siyasetin, sorunlardan nemalanma değil, sorunlara çözüm üretme sanatı olduğuna işaret eden CHP lideri Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

''Sorundan nemalanan siyaset, sorumluluğu halka yıkar. Binlerce şehit geldi. Tutturmuşuz 'analar ağlamasın.' Lafla peynir gemisi yürümez. Siyasetçinin sorumluluk üstlenmesi lazım. Analar ağlamayacaksa yolunu yordamını bulacaksın, halk sana oy verdi. Sorunlar çözülmezse derinleşir, derinleşirse Türkiye otoriter yapıya kayar. Geldiğimiz nokta budur. Herkesin sesini kısan iktidar. Üniversite, basına, aydına, sanatçıya heykel yapma, roman yazma... Bu işin sonu ne olacak? Yazacağız, çizeceğiz, konuşacağız, dirençli ve yürekli olacağız.'

Kılıçdaroğlu'ndan 'Atatürk'ün geleneği' vurgusu

Kılıçdaroğlu sözlerini savaşta hayatını kaybeden askerlerin annelerine seslenerek, 'Buradan bütün şehit annelerine sesleniyorum, onların ellerinden öpüyorum; yetki verin, güç verin, halkın iktidarını kuralım, Türkiye'yi anaların ağlamayacağı bir barış cennetine dönüştürelim. Sorunun zor olduğunu biliyorum, çözümün de zor olduğunu biliyorum. Ama biz siyasetçiyiz, halkımızı, insanımızı seviyoruz. Sorun varsa, o sorunu çözeceğiz' diye sürdürdü.  Kılıçdaroğlu Kürt sorununu çözeceklerini ifade ettiği sözlerini,'Çünkü biz Atatürk'ün geleneğinden geliyoruz. Sorun varsa çözüm de vardır' diyerek noktalandırdı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından divan başkanı, mali raporu delegelerin oyuna sundu. Raporun oylanarak kabul edilmesinin ardından faaliyet raporunun görüşülmesine ve konuşmalara geçildi.

Gök: 'Kemalizmi terketmeyeceğiz'

Bu kapsamda söz alanlardan Mersin Milletvekili İsa Gök, ''değişim, dönüşüm ve yenileşme'' söylemini eleştirdi. Gök, ''Çok önemli kavramlar aceleye geliyor. Bizler devrimciyiz, antiemperyalistiz. Başkalaşmanın siyasi adı metamorfoz'' dedi. Gök, hiçbir koşulda Kemalizmi terk etmeyeceklerini de söyledi.

Sav: 'Parti içi kavgaya vakit yok'

Kılıçdaroğlu'ndan sonra söz alan İsa Gök'ün konuşması sırasında eski Genel Sekreter Önder Sav, beraberinde eski milletvekilleri Hakkı Süha Okay ve Şahin Mengü ile salona girdi. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Sav, CHP'nin parti içi kavgalarla geçirecek zamanı olmadığını söyledi. 

Sav, gazetecilerin, ''Kurultaya gelip gelmeyeceğiniz merak konusuydu'' demesi üzerine, ''Niye merak konusu oluyor? 10 yılı aşkın süredir genel sekreterlik yaptım. Parti ile özdeşleşen isimlerden biriyim'' karşılığını verdi.

Tüzük kurultayı ile bu kurultayın birbirine benzetilmemesini isteyen Sav, ''O iş ayrıydı. Oradaki, hukuksuzluklara tepkiydi. Ama bu partinin olağan kurultayı. Elbette benim kurultayda bulunmam kadar doğal bir şey yok'' diye konuştu.

Öte yandan CHP’nin 34. Olağan Kurultayı’nın ’Demokrasi ve Özgürlük’ başlıklı bildirisi yayımlandı.

Bildiride, CHP'nin, Türkiye'nin özgürlük ve demokrasi yolunda attığı tüm büyük adımların öncüsü olduğu öne sürüldü.

Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata başkanlığında, milletvekilleri Rıza Türmen ve Şafak Pavey, Parti Meclisi Üyesi Ekrem Kerem Oktay ile 81 ilden birer temsilci tarafından hazırlanan bildiri, kurultay delegeleri tarafından oybirliğiyle kabul edildi.

Bildiride, CHP'nin, Türkiye'nin özgürlük ve demokrasi yolunda attığı tüm büyük adımların öncüsü olduğu ileri sürülerek, bu adımlar, 'bağımsızlığın korunması, milli egemenliğin, eşit oy hakkının, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması' şeklinde ifade edildi.

CHP'de 'değişim ve özgürlük' söylemi

Demokrasinin temeli olan çok partili yaşama geçilmesinin, CHP'nin ortaya koyduğu sağlam iradenin bir sonucu olduğu söylenen bildiride, 'Ortanın solu politikasının benimsenmesi, siyasi hakların sosyal haklarla tamamlanması özgürlük ve demokrasi mücadelemizin en büyük başarıları arasındadır. CHP, tüm bu adımları demokrasi için, 'insanlar özgür olsun' diye atmıştır. Büyük değişimlerin partisi CHP, Türkiye'yi bir başka büyük değişime taşıyacaktır. CHP, Türkiye'de özgürlükçü demokrasiyi kuracaktır. Özgürlüğün partisi CHP, Türkiye'de özgürlükçü değişimi gerçekleştirecektir' denildi.

Bildiride, Türkiye'de özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin kurulması gerektiği belirtilerek, şu görüşlere yer verildi: 'Türkiye'nin en temel sorunu, demokrasiyi ve insan haklarını tehdit eden baskıcı rejimdir. Yazarların, gazetecilerin, sanatçıların, akademisyenlerin, öğrencilerin, sendikacıların, siyasetçilerin özgürlükleri ellerinden alınmaktadır. Hakları ihlal edilen her insan bilmelidir ki CHP onların yanındadır.

İlk hedef hukukun üstünlüğü

CHP'nin ilk hedefi Türkiye'de hukukun üstünlüğünü tam olarak gerçekleştirerek, yönetimin her türlü keyfiliğine son vermektir. İnsan hak ve özgürlükleri yargı bağımsızlığı sağlanarak hukuk devletinin teminatı altına alınmalıdır.

İktidarın tektipçi ve çoğunlukçu anlayışına son verilmeli, siyasete ve toplumsal yaşama çoğulculuk hakim olmalıdır. Türkiye, farklı kimliklerin barış ve kardeşlik içinde yaşadığı bir ülke haline gelmelidir. Hedefimiz, her bireyin farklılıklarını yaşayabileceği, özgür ve eşit vatandaş olduğu bir Türkiye'dir.'

Parlamenter sistemin güçlendirilmesi, milli iradenin, her türlü vesayete ve antidemokratik uygulamaya karşı kararlılıkla savunulması gerektiği vurgulanan bildiride, şu ifadeler yer aldı: 'Günümüzde Türkiye tehlikeli bir otoriterleşme ve tek adamlaşma süreci yaşamaktadır. Parlamentonun yetkilerinin hukuki ve fiili olarak azaltılması demokrasiye büyük zararlar vermektedir. Öncelikle yapılması gereken otoriterleşmenin ve tek adamlaşmanın karşısında halkın sesi olan Meclisimizin güçlendirilmesidir. Demokrasinin yaşatılması için, güçlü bir parlamento ile hükümetin denetlenmesi ve iktidarın dengelenmesi gerekmektedir.

Parlamentonun denetim yetkilerini artırmak için TBMM'de 'Kesin Hesap Komisyonu' kurulmalı ve başkanlığı anamuhalefet partisine verilmelidir. Başbakan ve bakanlar düzenli aralıklarla Meclis üyelerinin tüm sorularına zamanında ve tam olarak yanıt vermelidir. Milli iradenin TBMM'de temsilinin artırılması için yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalıdır. Milletvekillerinin tutukluluğuna son verilmelidir.'

'Tüm özel yargılama usullerine son verilmeli'

Yargı bağımsızlığına vurgu yapılan bildiride, 'Yargı sisteminin kapsamlı bir reforma tabi tutulmalıdır. Adalet Bakanlığı'nın yargı mensupları üzerindeki etkisine son verilmelidir. Savunma makamının hakları güçlendirilmeli ve anayasal güvence altına alınmalıdır. Tüm özel yargılama usullerine son verilmelidir. Yargılamalara evrensel insan hakları hukuku ilkelerinin, özellikle de adil yargılanma ilkesinin hakim olması sağlanmalıdır' ifadelesi kullanıldı. Bildiride, laikliğin korunması ve geliştirilmesi gerektiğinin altı çizilerek, dinin siyasete alet edilmemesi, din ve siyaset işlerinin birbirinden ayrılması, devletin, tüm inançlara eşit mesafede durması gerektiği dile getirildi.

'Demokratik bir yönetimde asker, polis, istihbarat birimleri gibi tüm güvenlik kuvvetlerinin sivil yönetimin demokratik denetimi altında olmalı ve hukuka uygun davranmalı' denilen bildiride, tüm bu kurumların yetkililerinin düzenli aralıklarla TBMM'ye hesap vermesi ve tüm güvenlik personelinin eşit şekilde yargı denetimine tabii olması gerektiğine işaret edildi. Bildiride ayrıca yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yetkilerinin artırılması istendi.

'Özgürlüklerinin önündeki engeller kaldırılmalı'

Ceza mevzuatında bulunan onlarca maddenin ifade özgürlüğünü sınırlamaya devam ettiği öne sürülen bildiride, şöyle denildi: 'Yüze yakın gazeteci hapistedir. Sanatsal ifadenin önüne ciddi engeller çıkarılmaktadır. Mevzuatta yer alan ifade özgürlüğünü engelleyen hükümler, uluslararası insan hakları hukuku temelinde değiştirilmelidir. Örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır. İktidarı denetleyen en büyük toplumsal güç, örgütlü sivil toplumdur. Sivil toplum kuruluşlarının ve demokratik kitle örgütlerinin tüm karar süreçlerine katılımı teşvik edilmelidir. Sosyal haklar mücadelesinin odağında sendikalar vardır. Sendikal örgütlülüğün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

İşkence ve kötü muameleye son verilmelidir. Güvenlik kuvvetlerinin yurttaşlara karşı aşırı güç kullanımı gittikçe artmaktadır. Yurttaşlara kötü muamelede bulunan devlet görevlileri korunmakta, haklarında gerekli soruşturmalar yapılmamaktadır. Bu tarz eylemlerde bulunanlar cezalandırılmalıdır. İşkence nedeniyle ödenen tazminatlar için faillere rücu edilmelidir.

Toplantı ve gösteri özgürlüğü tam olarak sağlanmalıdır. Tüm devlet kurumları muhalif grupların gösterilerine karşı zorluklar ve engeller çıkarmaktadır. Barışçıl gösteriler dahi güvenlik kuvvetlerinin şiddetli müdahalelerine maruz kalmaktadır. Toplantı hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Göstericilere karşı güç kullanan kamu görevlilerinden hesap sorulmalıdır.'

Bildiride, kadın haklarının saldırılara karşı korunması ve geliştirilmesinin, iletişim özgürlüğüne ve özel yaşamın gizliliğine saygı gösterilmesinin önemine işaret edilerek, internet denetimleri ve telefon dinlemeleri yapan tüm devlet kurumlarının, TBMM'de belirlenecek bir komisyona hesap vermesinin sağlanması gerektiği belirtildi.

İnsan haklarına aykırı tutukluluk rejimine son verilmesi, insan hakları ihlallerinin ve faili meçhullerin kararlılıkla üzerine gidilmesi, özgürlükçü ve sorgulayıcı bir eğitim sistemi oluşturulması, üniversitelerin özerk, akademisyenlerin özgür olması ve güçlü sosyal devlet ile toplumun tüm kesimlerinin özgürlüklerden eşit şekilde yararlanmasının sağlanması gerektiği de bildiride yer aldı.

'Terör suçlarının tanımı yeniden yapılmalı'

Bildiride ayrıca yaşanan birçok insan hakları sorununun temelinde terör suçlarının çok geniş yorumlanmasının yattığı görüşü savunularak, şunlar kaydedildi: 'Gazetecilerden Emekli Genelkurmay Başkanına, akademisyenlerden öğrencilere birçok kişi 'terörist' suçlamasıyla karşı karşıyadır. Terör suçu yeniden tanımlanmalı ve şiddet eylemlerine bulaşmamış kişilerin terör gibi ağır bir ithama maruz kalmaları engellenmelidir.

Toplumsal sorunlar barışçıl yöntemlerle çözülmelidir. Toplumumuz otuz yıldır yaşanmakta olan derin acıları geride bırakacak kalıcı bir çözüm beklentisi içindedir. Bir yandan terörle mücadeleye devam edilirken, diğer yandan Kürt sorunu çözüme kavuşturulmalıdır. Bu sorun Türkiye'nin başat sorunlarındandır. Bu sorunun çözümü için toplumsal bütünleşmenin sağlanması, demokrasi, adalet ve insan haklarının güçlendirilmesi gerekmektedir. CHP ayrılıkçılığa da, ayrımcılığa da karşıdır.

Kürt meselesinin çözümünde temel yöntem toplumsal mutabakattır. CHP sorunu sadece hükümetlerin işi olarak görmemekte, TBMM'nin gereken sorumluluğu üstlenmesini önermektedir. Bu amaçla CHP, TBMM'deki siyasi partilerin katılacağı bir 'Toplumsal Mutabakat Komisyonu' kurulmasını öngörmektedir. Seçim barajının düşürülmesi, anadil öğrenimi, faili meçhullerin aydınlatılması gibi siyasi adımlar, ekonomik sorunları azaltacak yatırımlar ve aile sigortası gibi sosyal kazanımlar bölgede bir özgürlük, huzur, güven ve barış iklimi yaratacaktır. Terör bu iklimde sona erdirilecektir.'

 

 

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem

Etiketler

Kurultay