OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Bu bir fotoğraf koleksiyonu. 1900 ila 1907 yılları arasında Arapgir ve Erzurum civarlarında çekilmiş, negatifi cam levhalara tabedilmiş 100 fotoğraftan bahsediyorum ki anlaşıldığı kadarıyla, bunlar 240 civarındaki fotoğraftan geriye kalanlar. Fotoğrafları çeken, 1870 Arapgir doğumlu George Djerdjian.

Zamanında Recep Tayyip Erdoğan “Bu ülkenin geçmişinde azınlıklara faşizanca işler yapılmıştır” dediğinde, bu sözlerin Türkiye’de bir başbakanın ağzından çıkmasının önemli olduğunu söylemiştim. Bugün de Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin, sorularımız eleştirilerimiz baki olmakla birlikte, bir ana muhalefet liderinin ağzından çıkmış olmasının önemli olduğunu, bu sözlere temkinli ama olumlu ve olumlayarak yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum.

‘Kulüp’, meseleyi ve karakterleri basitleştirmeme, karikatürleştirmeme açısından başarılı. Klişelere batmıyor, gayrimüslimlere yapılanları anlatırken didaktizme, kuru bir ‘siyaseten doğruculuğa’ veya kanırtan bir duygu sömürüsüne düşmüyor.

Bugün Türkiye’de Ermenicenin durumuna bu açıdan baktığımızda, devletin eskiden beri süregelen baskıcı politikalarının sonucunda, Ermenilerin nüfusunun azalmasına paralel olarak, Ermeniceye zemin olacak bir sosyal hayatın kalmadığını görüyoruz.

Türkiye’deki Ermeni çocukları için asıl sorun okudukları tarih müfredatında kendilerini ya hiç görmemeleri ya da gördükleri zaman da son derece olumsuz, hatta ırkçı sıfatlarla tanımlı olarak görmeleri. Bunun, onların Ermenilikle kurdukları ilişkide etkili olmaması beklenemez.

Devlet politikaları ve sosyolojik süreçler beraberce Ermeni kimliğinin zayıflamasına sebep oldu dedik. Bunu biraz daha açalım. Gerçi devlet politikalarının bunu nasıl yaptığı yeterince açık. Mali politikalardan tutun da kamuda istihdama, gayrimüslim cemaat vakıflarının varlıklarına el konmasına varana kadar birçok süreç Ermenileri –ve diğerlerini– azaltma hedefine göre işletildi.

Dikkatli ve meraklı okuyucular, şimdiye kadar, “Zabel’in kız kardeşi Araksi’ye ne oluyor acaba?” diye sormuşlardır. Araksi olmuş Fevziye, Mardin’de kalmış, büyümüş ve evlenmiş. Zabel kız kardeşini ve yeğenlerini görmek için Türkiye’ye de geliyor ama Diyarbakır’a gitmeyi içi kaldırmıyor. İki kız kardeş 1971’de, yani ayrıldıktan nerdeyse 55 yıl sonra İstanbul’da buluşuyorlar.

Sonra Mayram’ı da hendeğin oraya götürüyorlar. Öldürme işi bittikten sonra bir düdük sesi duyuluyor. Zabel, düdük sesinden sonra olanları “ömrüm boyunca unutmam” diyerek anlatıyor. “Ağaçların arasından ben diyeyim yüzlerce, siz deyin binlerce kişi fırladı..."

Zabel’in dayısı Dikran Elvanyan posta/telgraf müdürüymüş; “Çok önemli bir adamdı”, diye anlatıyor. Hayat böylece akarken savaş patlak vermiş ve şehirdeki Ermeni gençler, diğerleri gibi orduya alınmış. Kalanlar için de bir müddet sonra sürgün emri çıkmış. Tersi beklense de, Amerikan vatandaşı olmaları Şişmanyan ailesini kurtaramamış. Mülakatı yapan kişi, “Amerikan vatandaşı olarak ülkeden çıkamaz mıydınız?” diye soruyor. Zabel, bunun mümkün olmadığını söylüyor.

Bir inkârcılık türü olan aşı karşıtlığı üzerinde de uzun uzun durulabilir ki zaten şu sıralar anlaşılır şekilde çok canlı. Aralarında da ton farkı var, hepsi birebir aynı şeyi söylemiyor fakat ortak noktaları gene olguları ve bilimsel yöntemi reddetmeleri.