Türkiye insan haklarında en kötü dönemini yaşıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), bugün İstanbul’da 2016 Dünya Raporu'nu açıkladı. Raporda, Türkiye’de çözüm sürecinin sona erdirilmesinin ardından insan hakları ihlallerinin arttığı, Güneydoğu’da yaşanan şiddetin çok ciddi şekilde yükseldiği ve AKP’nin basına ve muhaliflere karşı ciddi bir baskı operasyonu yürüttüğü belirtildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) bugün İstanbul’da 2016 Dünya Raporu'nu açıkladı. Türkiye’nin insan hakları konusundaki durumunun, dünyadaki genel durumu en iyi yansıtan ülke olması nedeniyle seçildiğini söyleyen İcra Direktörü KennethRoth, 2015 yılında Türkiye'de insan hakları ikliminin kötüleştiğini vurguladı. Roth, çözüm sürecinin sona erdirilmesinin ardından insan hakları ihlallerinin arttığını, Güneydoğu’da yaşanan şiddetin çok ciddi şekilde yükseldiğini ve AKP’nin basına ve muhaliflere karşı ciddi bir baskı operasyonu yürüttüğünü söyledi.

Türkiye demokrasisini paramparça ediyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kıdemli Türkiye araştırmacısı EmmaSinclair-Webb, toplantıda iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye'de insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü temelinden sarsan politikalar izlediğini belirterek, “Türkiye otoriter bir rejime ve liderlerin yetkileri üzerindeki tüm denetim mekanizmalarının kalktığı bir yöne doğru ilerliyor. Cumhurbaşkanı ve hükümet son bir yıl içinde kendini eleştirenlere karşı çok ciddi bir korku yarattı. Çöken çözüm süreci, basın ve siyasi muhalefet üzerindeki baskı ve hukukun gerilemesi daha da karanlık günlerin geleceğine işaret ediyor; Türkiye'yi haklara saygılı bir ülke olma hedefinden uzaklaştırıyor. Türkiye, AKP’nin iktidarda olduğu ve benim Türkiye’de bulunduğum süre göz önüne alındığında insan hakları konusunda en kötü dönemini yaşıyor. Türkiye, demokrasisini paramparça ediyor ve bu bütün bölgeyi ilgilendiriyor” diye konuştu.

Her şey savaş sisiyle örtülüyor

SinclairWebb, barış sürecinin bozulmasının kimse tarafından öngörülemediğini belirterek, Güneydoğu’da iki aya yakındır devam eden sokağa çıkma yasağı ve çatışmalarla ilgili olarak da “sayıları belirlenemeyen” sivil ölümlere dikkat çekti. Sinclair-Webb, “Bu çatışmalardan en çok zararı Kürtler gördü. Medya üzerindeki aşırı baskı nedeniyle olan biteni görmek ve bilmek de mümkün olmuyor. Çatışmalar aylardır devam ediyor. Önce polis savaşıyordu, sonra asker de katıldı. PKK’nın da bu duruma gönüllü olması bölgede ciddi bir savaş ortamına dönüştü. Bölgedeki her şey savaş sisiyle örtülmek isteniyor. Sivil kayıplar çok yükseldi. Hükümet öldürülen PKK’li ve asker-polis sayısını veriyor ama sivillerin, halkın kurban olduğunu asla kabul etmiyor. Şu ana kadar Cizre için AİHM beş ara karar verdi ve hiçbiri uygulanmadı” diye konuştu.

3 milyon avronun amacı

İnsan Hakları İzleme Örgütü, 659 sayfalık 2016 Dünya Raporu'nda 90’ı aşkın ülkedeki insan hakları uygulamalarını gözden geçiriyor. İcra Direktörü KennethRoth, toplantıda öncelikle olarak Ortadoğu ve Türkiye’nin de parçası olduğu mülteci sorununa değindi. Avrupa’nın 1 milyon mültecinin kapısına dayanmasıyla yaşadığı korku, panik ve kaosun Avrupa’nın sınırlarını koruyamayacağı ve mülteci akınının hiç durmayacağı korkusuyla daha da arttığına dikkat çeken Roth, “Avrupa sınırına giden 1 milyon mülteci aslında Almanya nüfusunun sadece 1,2’sini oluşturuyor. Mülteci akını terörizm korkusunun ve İslamofobinin de patlamasına neden oldu.  Kasım’da AB ve Türkiye arasında kabul edilen anlaşmanın özü, 3 milyar avro ve diğer teşvikler karşılığında AB'ye düzensiz göçün önlenmesiydi. 3 milyon avro, Türkiye’nin güneyden gelenlere kapılarını kapatması, Esad’a geri göndermesi, içeriye aldıklarına Avrupa yolunu kapatması anlamına geliyorsa bu kabul edilebilir bir şey değil. Amerika ve diğer ülkeler utanç verici derecede az göçmeni kabul etti. Biz İnsan Hakları İzleme Örgütü olarak, göçmenlerin ilk sığındıkları ülkede Avrupa için başvuru yapabilmelerinin sağlanmasının çok avantajlı olacağını düşünüyoruz. Göçmenlerin başvurusu ilk sığındıkları ülkede yapılsa teknede ölmeyebilirlerdi. AB’yi bunu olanaklı kılmaya çağırıyoruz” dedi.

Sinclair-Webb ise “Göç anlaşması, AB'nin mülteci krizini finansal teşvikler yoluyla Türkiye'ye ihale etme girişimidir. Türkiye'deki sığınmacıların ihtiyaç duydukları korumayı alamayacaklarına ve göç akışını durdurmak isteyen AB'nin, Türkiye'de insan hakları ve demokratik çerçevenin hızla kötüleştiğini görmezden geleceğine dair ciddi kaygılar bulunuyor” vurgusu yaptı.

Gazeteciler, yargı ve kadın

Roth öte yandan 2015 boyunca Türkiye’de gazetecilerin ve muhaliflerin yargılanması ve hapsedilmesi, gösteri yürüyüşlerinin sık sık yasaklanması, yargıyı hükümetin kontrolü altına alma çabalarının sürmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede herhangi bir ilerleme kaydedilmemesi gibi gelişmelerin de kaygı verici olduğunu belirti..

Kenneth Roth’un “Terör saldırıları ve mülteci akınlarının yarattığı korku, birçok Batılı hükümetin insan hakları alanında gerilemesine sebep oluyor. Bu geri adımlar, bütün insanlar haklarını tehdit ediyor” dediği İnsan Hakları İzleme Örgütü 2016 Dünya Raporu’nun Türkiye özetinin başlıkları şöyle: “Güneydoğuda yeniden başlayan şiddet”, “İfade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü”, “Yargı bağımsızlığı”, “Mülteci ve göçmenler”, “Kadın hakları” ve “Temel uluslararası aktörler”.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2015 Türkiye raporunun ayrıntıları için tıklayınız. 



Yazar Hakkında