Kürt sorununda çözüm dünden daha zor

Barış Vakfı tarafından yayınlanan, Cuma Çiçek ve Vahap Coşkun’un hazırladığı ‘Dolmabahçe’den Günümüze Çözüm Süreci: Başarısızlığı Anlamak ve Yeni Bir Yol Bulmak’ başlıklı rapor, barış sürecinin neden başarısız olduğunu irdelerken çözüme yeniden döneminin nasıl mümkün olacağına dair bir yol haritası çiziyor.

Türkiye, Kürt sorununda, uzun yıllar devam eden çatışmalı dönemin ardından, önemli bir ‘çözüm süreci’ yaşadı. HDP ve devlet heyetlerinin İmralı görüşmeleri, Newroz alanlarında Öcalan’ın mesajlarının okunması, akil insanlar heyetinin kurulması, çatışmaların durması, hükümetle HDP’lileri Dolmabahçe’de yan yana getiren ve daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yalanlanan mutabakata kadar gelen süreç.  

Kürt sorununda çözüme en yakın olunan dönemlerden biri olmasından dolayı bu sürece dönük araştırmalar ve tartışmalar da devam ediyor. Konuyla ilgili son rapor, Barış Vakfı tarafından yayınlandı. Vakıf, Mardin Artuklu Üniversitesi Öğretim Üyesi Cuma Çiçek ve Dicle Üniversitesi Öğretim üyesi Vahap Coşkun tarafından hazırlanan ‘Dolmabahçe’den Günümüze Çözüm Süreci: Başarısızlığı Anlamak ve Yeni Bir Yol Bulmak’ başlığıyla çözüm sürecinin neden başarısız olduğunu irdelerken, çözüme yeniden döneminin nasıl mümkün olacağına dair bir yol haritası çiziyor, barışın nasıl yeniden mümkün kılabileceğini tartışıyor. 

Hazırlanan rapor, 2013’te Abdullah Öcalan tarafından hazırlanan ve Diyarbakır Newroz alanında okunan deklarasyonla başlayan süreci, Dolmabahçe mutabakatı sonrasında yeniden başlayan çatışma dönemine kadar irdeliyor.

Cuma Çiçek (üstte) ve Vahap Coşkun

‘Umut belirmişti’

Rapor, Öcalan tarafından yazılan Newroz deklarasyonunun Türkiye toplumu açısından tarihi önemine dikkat çekiyor,

“1984 yılından bu yana süren çatışmaların yarattığı insani, sosyoekonomik ve mekânsal yıkımlar ile Türkiye genelindeki toplumsal psikoloji dikkate alındığında PKK liderinin çağrısının böylesi sembolik bir zaman ve mekânda milyonlara canlı olarak duyurulması Türkiye toplumu için tarihi bir günü ifade ediyordu. Kürt meselesinin çok uzun bir dönemden sonra silah ve şiddetten arındırılarak siyaseten çözümlenmesi için büyük bir umut belirmişti.”

Öcalan yeni dönemde esas alacakları mücadele yöntemi kadar, siyasal amaçlarını da yeniden formüle etmesi açısından da önemli olduğu belirtilen raporda, Öcalan’ın metninde yer alan ve  tartışma konusu olan ‘İslam bayrağı’ açıklamasının, deklarasyonun en önemli noktalarından biri olduğuna dikkat çekiyor. 

“En mühim noktalarından biri Öcalan’ın Türk halkına yaptığı çağrıydı. Öcalan, Kürtler ve Türklerin bin yıla yakın ‘İslam bayrağı’ altında kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayalı ortak yaşamlarına gönderme yapıyor ve ‘Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü’ olarak onları ittifaka, birlikteliğe, kucaklaşmaya ve helalleşmeye çağırıyordu.”

Eşik aşılamadı

28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık Ofisi’nde HDP milletvekilleriyle AKP heyetinin yan yana açıklama yaptığı Dolmabahçe Mutabakatı önemli bir eşik olarak değerlendiren rapor, eşiğin aşılamadığını ve açıklamanın ardından yaşananların iki yıllık süreci sonlandırdığını belirtti. 

Dolmabahçe Mutabakatından sonra başlayan çatışmaların kırsaldan kente taşındığını ve 30 yıllık çatışmalı süreçte görülmemiş boyutlara ulaştığı kaydedilen raporda çatışmalı sürecin ayrıntılı bilançolarına da yer verildi. Başlayan çatışmalı sürecin, can kayıpları ve zorunlu göçün yanı sıra çok büyük bir mekânsal yıkım meydana getirdiğini ve bölgedeki ilçelerin yeniden inşa edilmeyi gerektirecek ölçüde tahribata uğradığı belirtildi. 

2013 Newrozu’nun gerisine düşüldü

Rapor, kentlerde yaşanan çatışmaların yarattığı sosyopolitik sonuçlarını detaylıca ele alındı. Mevcut şiddet politikalarının iç çözüm siyasetinin hızlı bir şekilde altını oyduğu, Kürt meselesinin barışçıl demokratik yollarla çözümüne olan inancı zayıflattığı, Kürt sorunun çözümü ve toplumsal barışın inşası bugün dünden çok daha zor bir hale geldiğine dikkat çekildi.

Raporda, “Bugün yaşanan kent çatışmalarından sonra zaten çok zor olan barışın inşası büyük bir yıkıma uğradı. Kürt meselesinin siyasi çözümü daha da zorlaştı. 2013 Newroz’u ile başlayan sürecin çok daha gerisine düşüldü” tespitine yer verildi.

Raporda çatışmaların yarattığı tahribata dair şu tespitlere yer verildi,

* İki yıldan uzun süren diyalog sürecinden sonra şiddetin yoğunlaşarak ve kentsel alanları içererek yeniden yükselmesi, Kürt meselesinin barışçıl demokratik yollarla çözümüne olan inancı zayıflattı. Kürt sorunun çözümü ve toplumsal barışın inşası bugün dünden çok daha zor bir hale geldi.

* Türkiye ölçeğinde olduğu kadar, Kürt toplumu içerisinde de dikkate değer ayrışmalar yaşandı. Kent çatışmalarının çoğunluğu 1990’lı yılların zorunlu göç mağdurlarının yaşadığı yoksun mahallelerde yoğunlaşması, Kürt toplumu içerisindeki sınıfsal ayrışmaları derinleştirdi. Bu dönem içerisinde yerinden olan nüfusun en temel insani koşullardan mahrum kalması ve onlara yönelik dayanışma çalışmaların yetersiz kalması, sınıfsal ayrışmaları derinleştirdiği gibi sosyal dayanışma ağlarının çözülmesini de hızlandırdı.

*Maalesef yoğunlaşan çatışmalarla birlikte sözün ve siyasetin sahası önemli oranda daraldı. HDP deneyimi çarpıcı bir örnektir. 07 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP, Kürt meselesinin siyasi yollarla çözümü konusunda her geçen gün güçlenen bir aktör olarak öne çıkarak parlamentoda üçüncü büyük parti haline gelirken, bugün büyük oranda etkisini yitirdi ve sahanın belirleyici aktörü olmaktan çıktı.

* Siyasetin ve sivil alanların darbe alması ile gri alanların daralmasının bir sonucu olarak kamusal alanın, başka bir ifadeyle sokağın sesi her geçen gün daha fazla kısıldı/kısılıyor.

* Sosyopolitik tahribatlar, siyasetin çözüm üretici işlevine duyulan umudu sarstı ve bir bütün olarak siyaset kurumuna ve siyasetçilere olan güveni azalttı.

Neden başarısız olundu?

Raporda, silah ve şiddet yolundan tekrar diyalog ve müzakere yoluna girmesi için 2013-2015 Çözüm Süreci’nin neden başarısız olduğu sorusuna yanıt da arandı. Rapor, zamanın kullanımı, aşırı muğlaklık ve tahaüttlerin yerine getirilmemesi sürecin başarısız olmasının temel nedenleri olduğunu belirtiyor. 

Ucu açık olan ve zaman çizelgesi olmayan sürecin, taraflara demokratik bir basınç uygulanmasını engellediğine vurgu yapılan raporda zaman içinde denkleme Rojava’nın da girdiğini, PYD, IŞİD ve onların bağlantılarının sürece müdahil olmaya başladığı da kaydedildi.  

Tarafların verdiği sözlere uymamaları ve gönülsüz davranmasının süreci donduran en önemli sebeplerden biri olarak görülen raporda, “Ortada mümkün olduğunca çabuk sonuçlandırılması gereken bir süreç vardı. Böylesi bir süreci, daimi ve süresiz bir çabayı gerekli kılan maddelere bağımlı kılmak hataydı. devlet ile müzakereye oturan bir grubun tüm toplumsal sorunların kendisiyle konuşulmasını istemesi çözümü zorlaştırıcı bir tutumdu. Çünkü her sorunun farklı bir muhatabı vardı ve toplumun tümünü temsil etmeyen bir grupla toplumun tüm sorunları müzakere edilemezdi” tespitine yer verildi. 

Raporda, barışın tesis edilmesi ve yeniden çözüm noktasına gelinmesi konusunda toplumsal mutabaktın büyük oranda inşa edildiği tespitine yer verilen raporda, şiddete dayalı bir tercihin, toplumun bütün kesimlerine büyük bir maliyet çıkaracağının biliniyor olmasının halk tarafından verilen desteğin nedeni olduğu belirtildi.

Çözüme nasıl dönülür?

Raporda, yeniden çözüm sürecine dönülmesi için önemli bir yol haritası çıkartıldı. Şiddetin taraflarının, siyasi aktörlerin ve medyanın bu dönüşü nasıl sağlayacağına detaylı önerilere yer verildi. 

* Kürt meselesinde şiddet sarmalını büyütecek, güven erozyonunu derinleştirecek olan, dokunulmazlıkların kaldırılması, parti kapatma tartışmaları gibi adımlardan kaçınılmalıdır. Bu konuda siyasi partiler başta olmak üzere tüm ilgili aktörler sorumlu davranmalıdır.

* Çatışmasızlığın sağlanması için çatışmaların yoğunlaştığı ve büyük yıkımların meydana geldiği ilçeler başta olmak üzere, kentsel alanlar silahtan arındırılmalı, başka bir ifadeyle ‘de-militarize’ edilmelidir. Bu konuda PKK/ KCK kentsel alanlardan silahlı militanlarını çekmeli, hendek ve barikatlarla kentsel alanlarda ‘alan hakimiyeti’ arayışına son vermelidir. Öte yandan, hükümet on binlerce insanın yaşadığı ilçeleri kapatmaya varan, Cizre ve Sur’da görüldüğü gibi ayları bulan sokağa çıkma yasaklarına son vermeli, özel harekât gibi askerî/polis güçlerini geri çekmeli ve kentsel alanlardaki polis gücü olağan asayiş işlerini yürütecek sınırlara çekilmelidir.

* Sur, Silvan, Cizre, Nusaybin, Dargeçit, Silopi, İdil ilçeleri başta olmak üzere çatışmaların yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde yaraların sarılması, mağduriyetlerin giderilmesi ve toplumsal yeniden inşa için ülke ölçeğinde bir seferberlik ilan edilmelidir.

*Büyük bir erozyona uğrayan güven sorununun aşılması için taraflar bazı sembolik adımlar atmalıdır. Kentleri silahlardan arındırmak, operasyonların durması, dokunulmazlıkların kaldırılması tartışmalarının sonlandırılması bu konuda önemli bir zemin oluşturacaktır.

* Müzakere gündeminin muğlaklıktan çıkarılması için, önceki deneyimlerin öne çıkardığı dört kritik konu merkeze alınmalıdır:  Kamu yönetimi reformu ve adem-i merkezileşme, dilsel/kültürel çoğulculuk ve anadilde eğitim, siyaset alanının genişletilmesi ve PKK’nin silahsızlandırılması.

* Etkin bir çözüm süreci mimarisi oluşturulmalıdır. Bu kapsamda, katılımcı bir mekanizma inşa edilmeli, tarafların çoklu ağlar ve aktörler tarafından denetlenebildiği bir kurumsal mimari oluşturulmalıdır.

*Çözüm Sürecinin başarısız olmasında CHP başta olmak üzere muhalefetin sürece destek sunmamasının etkisi dikkate alındığında, yeni bir sürece muhalefetin katılımını sağlamak önem arz ediyor.

* Dünya deneyimleri çatışma süreçlerinin çözümünde üçüncü tarafların yer aldığı vakalarda çözüme ulaşma olanağının arttığını gösteriyor. Bu bağlamda, 2009’dan bu yana süren deneyim ve tarafların hassasiyetleri dikkate alınarak, her iki tarafın da güvenebileceği bir İzleme Heyeti oluşturulmalıdır. Tarafların taahhütlere uyması için bu adımın atılması kritik bir öneme sahiptir.

* Kamuoyunun taraflar üzerindeki denetimini artırmasına ve tarafların masadan kalkmasını engellemesine imkân tanıyacak yeni bir yol haritası ya da eylem planı oluşturulmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Esnek bir çerçevede ele alınacak böylesi bir Yol Haritası hem zamanın etkin kullanımını, hem muğlaklıkların giderilmesini hem de aktörlerin taahhütlerini yerine getirmesini kolaylaştıracaktır.

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.