Melekler şehri: Bangkok

Yüzüklerin Efendisi kitaplarından fırlamış bir bitki örtüsü, hiç bir yağmura benzemeyen muson, Tanrılara sunulan yiyecekler, açlıktan ölmeleri an meselesi gibi görünen zayıf sokak hayvanları, iPhone’larıyla fotoğraf çeken monklar, hayvan öldürmenin ve tapınaklardan yiyecek çalmanın büyük suç olduğu budizm, filler, bol baharatlı yemekler, parlak renkli taksiler, tuk tuk....

Yeraz Der Garabedyan
yerazdergarabedyan@gmail.com

“On bin gülüş ülkesi” gibi klişeler beklemeden, bir Yakındoğulunun gözlerinden Uzakdoğu’yu görmek isterseniz, hayal etmeye başlayın: Yüzüklerin Efendisi kitaplarından fırlamış bir bitki örtüsü, hiç bir yağmura benzemeyen muson, Tanrılara sunulan yiyecekler, açlıktan ölmeleri an meselesi gibi görünen zayıf sokak hayvanları, iPhone’larıyla fotoğraf çeken monklar, hayvan öldürmenin ve tapınaklardan yiyecek çalmanın büyük suç olduğu budizm, filler, bol baharatlı yemekler, parlak renkli taksiler, tuk tuk....

Uzakdoğu halklarında ortak bir kimlik öğesi ararsanız , genellemek gerekirse son derece fakir ve bir o kadar da huzurlu insanlar olduğunu söylebiliriz. Bu özellikleri Budizm’e yorulabilir; hiç bir şey için aceleleri veya kızgınlıkları yok, inanışları gereği önlerinde nasılsa bir çok hayat var ve bunlardan birinde mutlu ve zengin olacaklar.

Bu durumu havaalanından taksiye biner binmez tecrübe edebilirsiniz. İstanbul’un trafiğinden yakınanlara şükür felsefesine yakınlaşacakları anları Bangkok trafiği yaşatacak, trafik ışıkları neredeyse 5 dakikada bir yanıyor ve çoğu yerde otomatik değiller. Işığın yakınında bir kabinde oturan görevli kendi analizine göre ışığı yakıyor. Siz arka koltukta beklemekten çatlayacak hale gelirken, şoföre bakma hatasını yaparsanız son derece rahat bir şekilde kişisel bakımını yapan bu sabırlı insanın sizi deli etmesi işten bile değil.

Yine sokaklara dair çok karakteristik bir özellik sokak satıcıları. Sokak satıcısı dediysem, aklınıza sadece sebze meyve satıcıları gelmesin. Sokaklarda dikiş makinesiyle oturanlardan tutun, kafa masajı yapanlara dek her tür hizmet satılmakta.

Thailand’da Kral’a inanılmaz bir saygı var, her yerde Kral’ın fotoğraflarını görebilirsiniz; taksilerin dikiz aynasında, sokaklarda, evlerin içinde. Hatta “We love the King Road” denen bir cadde dahi var. Avrupalı turiste çok garip gelebilecek bu aşırı saygı durumu gösteri sanatlarına dahi kaymış. Sinema ve tiyatrolarda gösteriler Kral’ı selamlama seremonisiyle başlıyor. Kraliyet ailesinin fotoğraflarını ayakta selamlamanız gerek, hem de neredeyse ulaşılabilir tüm nesillerini. Ne yapın yapın, Kral’a saygıda kusur etmeyin, Thailandlıların çok hassas oldukları bir konu, aman dikkat.

Evlerin girişlerinde Buddha heykeliyle süslü minyatür bir tapınak kompleksi görebilirsiniz. House of Spirits yani Ruhlar Evi denen bu oyuncak misali, çiçeklerle süslü evlerin amacı evde daha önce yaşamış olan kişilerin ruhlarını saklamak. Bangkoklular ruhları evlerinden uzak tutmak için Ruhlar Evi’nden su, meyve ve tütsüleri eksik bırakmıyorlar.

Uzakdoğu’ya ait tüm şehir efsanelerinin aslına bakarsanız bir gerçekliği vardır. Misal 13 sayısının uğursuzluğu. Kaldığımız 50 katlı binada 13. kat asansörde yer almıyordu: 12. Kat, AA, 14. Kat...

Elbette biz Yakındoğululara ilginç gelecek bir konu da tapınaklar. Thailand’da halk Budizm’e inananmakta. Bangkok’ta 400’e yakın tapınak var. Tapınak anlamında kullanılan Wat aslında tüm ibadet yerleri için kompleksin tamamının adı. Yani kilise için de wat kullanılıyor. Tapınaklarda ched adında sivri uçlu bu kuleler var. Burada (rahiplerin) monkların külleri, Buddha’nın emanetleri saklanıyormuş.

Tapınaklara girmeden giyinmek zorundasınız, size kıyafet kiralıyorlar. Bu konuda oldukça katılar, erkeklerde kapriye bile izin vermiyorlar örneğin. Kutsal yer kavramları tapınaklarla sınırlı değil, Kraliyet Sarayı’na da aynı şekilde giyinerek girmek zorundasınız. Havanın sıcaklığı düşünülürse bu güzel yerleri görmek için çile çekiyorsunuz, nirvanaya ulaşmanız an meselesi!

Bangkok’taki tapınakların içinde en ilginci Wat Arun, yani Şafak Tapınağı. Bangkoklulara göre Şafak Tanrısı Aruna güneş ışıklarını bu kadar güzel yansıtan bir tapınağa kayıtsız kalamamış. Zira Wat Arun, Çin porselenleri ve seramikle oluşturulmuş bir tapınak. Gün batarken karşı kıyıdan izlerseniz güneş ışıklarının renklere kırılmasına şahit olabilirsiniz.

Wat Arun'da 4 kule var, 4 rüzgarı temsil ediyor. Kulelerin tepelerinde ise rüzgar tanrısının heykelleri var.

Bu kadar değişik bir mimariye sahip olmasının dışında Şafak Tapınağı aslında bir nevi ticaret eseri. Çin'den Bangkok'a ticaret yapmak için gelen gemiler boş kalmasın diye kırık çin porselenleri doldururlarmış. Bunları Bangkok’ta boşaltır mallarını yükler giderlermiş gemiler.

Kırık porselenleri değerlendirmek için bu şahane eseri yapmışlar.

Yolunuz düşerse bir tapınağın merdivenlerinde rüzgar çanlarının sesini uzun uzun dinlemeyi ihmal etmeyin, hele muson öncesiyse oluşan mistik havaya inanamayacaksınız.

Bangkok’ta Jim Thompson denen bir ‘halk kahramanı’ var; Tay ipeğini kurtaran bu şahıs aslen II. Dünya Savaşı’nda Asya’ya gelmiş bir CIA ajanı. Thompson Tay ipeğini endüstrileştirmiş, bunun da karşılığını fazlasıyla almış gibi görünüyor. Zira Bangkok’ta şimdi müze olarak kullanılan bir tik evi var ki, şaşkınlıktan dilinizi yutuyorsunuz. Jim Thompson 1967’de çıktığı bir Malezya gezisinden dönmemiş, kaybolmuş. Hakkındaki rivayetler halkın gözünde efsanevi kişiliğini daha da perçinliyor. Diyebilirim ki Buddha ve kraliyet ailesinden sonra saygıyla sözü edilen üçüncü kişi Jim Thompson.

Uçakla 9 saatte ulaşabileceğiniz bir coğrafyada ne denli şaşırtıcı detaylarla karşılaşacağınıza dair bu küçük örneklemeden yola çıkarak, kültürlerin çeşitliliğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bangkok’ta bizlere komik, saçma gelecek detaylar, halkın gerçekliği, inanışlarını oluşturuyor. Bizleri ‘saçma’ yaftasını yapıştırmadan bir kere daha düşünmeye zorluyor, detaylar tüm güzelliğiyle hiç bir kültürün, halkın ‘alt’ olmadığını, hepsinin aynı derecede saygıyı hak ettiğini gösteriyor.

Tapınaklarda heykelleri fotoğraflarken sizleri “Tanrıların fotoğrafını çekmeyin” diye uyaran olursa gülmeden önce bu satırları hatırlamanız dileğiyle...

 

 


Bu haftanın Şapgir'i
Dünya'dan FOTO haber
29.09.2012
22.09.2012
15.09.2012
 

Kategoriler

Şapgir