Türkiye - Ermenistan sınırının geleceği tartışıldı

Kapalı sınır politikasının ekonomik, siyasi ve toplumsal ve bölgesel yönlerini tartışmaya açan, Hrant Dink Vakfı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü tarafından düzenlenen “Mühürlü Kapı: Türkiye-Ermenistan Sınırının Geleceği Konferansı”nda İki gün boyunca 9 oturumda toplam 27 sunum yapıldı.

Ankara’da geçen haftasonu gerçekleşen konferansın ilk gününde yerel ve küresel bağlamda “kapalı sınır” teması ele alındı.

Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink, açılış konuşmasında, “İnsanları tutsak kılan, vicdandan uzaklaştıran her tür sınırları aşmak istiyoruz” derken; Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Aktar Dink Vakfı olarak bugüne kadar yaptıkları bilimsel araştırma ve sempozyumların hafıza, vicdan ve akla davete odaklandığını, Mühürlü Kapı konferansının da ufuk açıcı ve yol açıcı nitelikte olduğunu vurguladı.

Konferansın ilk gününde kapalı sınırın tarihi, sınıra dair insan hikâyeleri ve Ermenistan-Türkiye arasındaki normalleşme sürecinin önünde bir engel olarak “Karabağ sorunu”, öne çıkan konulardı.

De Waal: Karabağ'da tansiyon yükselirse sonuç yıkıcı olur

Ahmet İnsel’in yönettiği “Kapalı Sınır ve Komşular” ve ardından Soli Özel’in başkanlık ettiği “Kapalı Sınır ve Küresel Bağlam” oturumlarında Azerbaycan’la Ermenistan arasındaki Karabağ meselesi ele alınırken, sorunun Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine etkileri tartışıldı. Hrant Dink Vakfı tarafından Türkçeye kazandırılan Karabağ kitabının yazarı, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Kafkasya uzmanı Thomas De Waal “Ermenistan’ın iki ülkeyle arasındaki sınırı kapatan Karabağ konusu, donmuş bir mesele değil aksine, hâlâ insanların uğruna hayatını kaybettiği bir sorun. Eğer barış sağlanmaz ve bir gün tansiyon daha da yükselirse sonuçları çok yıkıcı olacaktır” dedi.

Kapalı sınırın olumsuz etkileri

Mühürlü Kapı Konferansı’nın ikinci gününde, Türkiye-Ermenistan sınırının sunacağı kalkınma ve ekonomik işbirliği fırsatları ve sosyo-ekonomik etkileri tartışıldı. Kemal Kirişci’nin yönettiği “Açık Sınırlar, Açık Pazarlar” oturumunda söz alan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’ndan Ussal Şahbaz, sınırın açılması halinde girişimcilerin önünde ne gibi fırsatların bulunduğunu açıkladı. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden Zümrüt İmamoğlu ise Hrant Dink Vakfı, BETAM ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SAM) tarafından yürütülen ‘‘Türkiye-Ermenistan Sınırının Sosyo-Ekonomik Etkileri’’ başlıklı araştırmanın bulgularını paylaşarak, iki ülke arasındaki kapalı sınırın bölge üzerindeki olumsuz sosyo-ekonomik etkilerini gözler önüne serdi.

Gazeteci Amberin Zaman ve Kalust Gülbenkyan Vakfı Başkanı Razmik Panossian’ın moderatörlüğünde yapılan “Açık Sınırlar, Açık Zihinler” panellerinde, sınır bölgesinin kültürel çeşitliliğini gösteren, dil ve müzik temalı tartışmalarla konferansı zenginleştirdi.

Asaf Savaş Akat’ın yönettiği “Sınırları Aşanlar” oturumundaysa, kapalı sınır bağlamında Türkiye-Ermenistan arasındaki sivil toplum diyaloğu ve halk diplomasisinin neler vaat ettiği tartışıldı.

“Mühürlü Kapı: Türkiye-Ermenistan Sınırının Geleceği Konferansı”nın son oturumu, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu eski başkanı olarak görev yapan, Carnegie Uluslararası Barış Vakfı uzmanı olarak çalışmalarına devam eden Marc Pierini tarafından yönetildi. “Açık Sınırlar İçin Nasıl Bir Gelecek” başlıklı panelde, sınır ötesi potansiyeli hayata geçirebilecek yerel kalkınma hamleleri ve Kafkasya’daki uyuşmazlıkların çözümü için olasılıklar değerlendirildi.

Cengiz Aktar: Artık cin şişeden çıktı

Hrant Dink Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Aktar ile Ermenistan merkezli düşünce ve medya kuruluşu Civilitas Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Salpi Ghazarian’ın değerlendirmeleriyle sona eren konferansta, kapalı olan Ermenistan-Türkiye sınırının geleceği derinlemesine ele alındı. Aktar, “1915 zihinsel sınırlar çizdi ve bir statüko yarattı ama artık cinler şişeden çıktı ve bir daha asla geri girmeyecekler.” derken, Ghazarian, “Son 10 yılın daha önceki 90 yıldan farklı olduğunun bilincindeyiz. ‘Aynı yemekten bizde de var, aynı kültürü paylaşıyoruz’ aşamasını geçtik; bundan yararlanmalı, daha büyük adımlar atmalıyız.” diye konuştu. Devletlerin sorumlulukları hatırlatılırken, sınırları aşacak yegâne yolun iki halk arasındaki temasların, çaba ve taleplerin olduğuna vurgu yapıldı.

 “Mühürlü Kapı: Türkiye-Ermenistan Sınırının Geleceği Konferansı”nın tüm oturumları, önümüzdeki günlerde Hrant Dink Vakfı YouTube kanalından izlenebilecek.