OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Hoşgörü, kelime anlamı itibariyle size zararı olan bir duruma veya kişiye gösterilir. Peki öyleyse Osmanlı Devleti Ermenilerin, Rumların vs. nesine hoşgörü gösteriyordu ki biz bugün onu örnek alacağız?

Ortalığın ayağa kaldırılma şekline bakarsanız, o birliği kuranlar HDP’nin “adamıydı” ve Ermeni okullarını ele geçireceklerdi herhalde!! Evet, öyle ya, şu sıralar HDP başındaki her belayı defetti de sıra Ermeni okullarına geldi! Allah akıl fikir versin!

Ben o taşı oraya koyanların, o köyde yaşayanların özellikle kötü insanlar olduğunu ve o taşı da “kötülük olsun diye” oraya koyduklarını düşünmüyorum. Hatta, belki sorsan Ermenilere özel bir düşmanlıkları da yoktur. Sorunun özü tek tek insanların kişiliği, iyiliği veya kötülüğü değil; kötülüğün aldığı kemikleşmiş, yapısal durum.

Gördüğünüz gibi, bu bir çeşme fotoğrafı. İlk bakışta sıradan gibi duruyor. İlk dikkat çeken şey, bakımsızlığı. En tepesinde besmele ve yapım tarihi olan 5 Ekim 1999 yazılmış. Onu ilginç kılan ise, çeşmenin önünde, tabana konmuş uzun mermerin bir mezar taşı olması. Kasım 1844’te doğmuş, 1904’te başka bir Kasım’da ölmüş rençber Garabed Dalbizyan’ın mezarı.

Duyduğunuzda savunmaya geçmeniz gereken birtakım siyasi ‘fikir’ ve söylemleri tekrar hatırlamakta fayda var. Bir nevi alarm zili gibi, kulaklarımızı dikeceğimiz sözler...

Tanpınar’ın satırlarını okurken aklıma gelen ise şu oldu: İktidarda kim veya hangi görüş olursa olsun, ister İslamcı, ister ‘Allahsız pozitivistler’, muktedirler ‘işini biliyorsa’, onlar için ‘Allah’ın lütfu’nun sonu yok, daima gelip onları buluyor.