Siyasi tutsak yakını olmak: ‘Zülüm geçicidir, esas olan halkların umudu’

Kobanê Davası, duruşma günlerinde gündeme gelip hızla unutuluyor. Nisan 2021’de başlayan ve üzerinde yeterince konuşulmayan davada 18’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor. Davanın 26. duruşmasının sürdüğü 3 ve 4 Temmuz’da, yedi yıldır tutuklu olan ve bu ‘torba dosya’ kapsamında yargılanan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak’ın kızı Evin Jiyan Kışanak’la konuştuk.

Yargı sürecinin adaletsizliğine ve bu konudaki genel suskunluğa öfkeli olduğunu ifade eden Evin Jiyan Kışanak, mahpusların yanı sıra yakınlarının da hayatlarının engellendiğini, bir nevi tutsaklık yaşadıklarını söylüyor.

“Dava akıl almaz ve çarpık şekilde yürüyor”

Kışanak, anlatmaya annesinin Kobanê Davası dosyasına sonradan eklendiğini ve dosyaya çok önceki tarihlerdeki konuşmaların delil olarak konduğunu hatırlatarak başlıyor: “Kobanê Davası birçok Kürt siyasi temsilcinin olduğu bir ‘torba dosya’. Annem dosyaya çok sonradan eklendi. O dönem annem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu için resmî olarak HDP’nin merkez yürütme kurulunda yer almıyordu. Sonradan bakmışlar dosyada adı yok, “onu da ekleyelim” demişler herhâlde. Dosyada annemin 2012’de yaptığı konuşmalar var. Dava böyle akıl almaz ve çarpık bir şekilde ilerliyor.”

Kışanak, seçimlerden kısa süre önce okunan mütalaanın uzunluğunun yaklaşık altı bin sayfa olduğunu belirterek, tutsaklara ve avukatlarına bunu değerlendirmeleri için çok kısıtlı süre verilmesini eleştiriyor: “Bir insan bu kadar kısa sürede böyle bir dosyanın tamamını okuyup, konuya vâkıf olup karşı savunma yapamaz. Bu dosyada uygulamaya çalıştıkları şey, düşman ceza hukuku. Dosyanın tamamı 1 milyon sayfayı aştı. Dosyada kişilere ayrılmış bölümler de yok. Gültan Kışanak ve avukatları, ona isnat edilen suçları bulup karşı argüman hazırlamak ve savunma yapmak zorunda. Bu da başlı başına, insan haklarına aykırı bir durum.”

“Bir hapsolma hâli”Evin Jiyan Kışanak ve Gültan Kışanak

2016 yılında tutuklanan annesinin yedi yıl olarak belirlenen uzun tutukluluk süresinin sonuna geldiğini, tutuklu yargılanmasının nedeninin belirsiz olduğunu ifade eden Evin Jiyan, büyük bir kaos yaşadığını söylüyor: “Hayata kaldığın yerden devam edemiyorsun. Tutuklu yakını olmak biraz da böyle bir şey sanırım. Sen dışarıda olsan da hayatın hapisteki kişiye göre şekilleniyor ve sen de başka bir hapsolma hâli yaşıyorsun. Öte yandan, kendimi yalnız hissediyorum. Yedi koca yıl oldu. Yedi yıldır siyasetçilerle, aktivistlerle, başka başka insanlarla konuşuyor, ne yapabileceğimizi anlamaya çalışıyorum. Neler yapabiliriz? Kampanya mı yapmak lazım? Sevdiğimiz birçok insan hukuksuzca yargılanıyor ve cezaevinde tutuluyor. Her hafta görüşe gittiğimde bununla yüzleşiyorum. Sadece annemi de görmüyorum, tutuklu yargılanan gencecik kadınlar, yaşlı, hasta tutsaklar görüyorum orada. Ve siyaseten benimle aynı şekilde düşünen milyonlarca insan olmasına rağmen sadece ben bu meseleyle meşgul oluyormuşum, başkaları için hayat olağan akışında devam ediyormuş gibi hissediyorum.”

Öfke ve kırgınlık

“Hayatın ‘Acaba hasta mı, bir şeye ihtiyacı var mı?’ diye düşünerek geçiyor. Geçen sene annem aniden bir rahatsızlık geçirip hastaneye kaldırılmış. Ve ben bunu öğrenemiyorum, öğrenme imkânım olmuyor. Ancak birkaç hafta sonra, görüşmede öğreniyorum. Bunu

dışarı yansıtmak istemedik. Ama bu bile büyük bir eziyet. Hayatım bundan ibaret. Üretmek, yapmak istediğim her şeyde hapishane gündemi var. Bu öfkeye, kırgınlığa yol açıyor.”

Sadece annesine yönelik değil, genel ve sistematik bir hukuksuzluk yaşandığını söyleyen Evin Jiyan, bunun neredeyse norm hâline gelmesini kabullenemediğini ifade ediyor: “Hiçbir muhalefet partisi, bu hukuksuzluğun her boyutta ilerlemesine dur demiyor, buna karşı argüman, yeni bir siyaset geliştirmiyor.”

Gültan Kışanak‘Kışanak’ soyadını taşımak

Toplumda, annesinin siyasi kimliği dışında, kendisi olarak var olmanın zorluklarından söz eden Kışanak, sadece soyadı değil, Kürt kimliği nedeniyle de gündelik hayatta ayrımcılıkla karşılaştığını belirtiyor: “Tüm enstrümanlar bir yerden yönetiliyor ve toplumu belli kesimlere karşı çıkarmak için propaganda aracı olarak kullanılıyor. Bazen durup kendimi geri çekiyorum. Durumu bilmesem, o propaganda dışında bir şey izlemesem, okumasam, ben de ‘A, bunlar ne korkunç insanlar’ derim. O gerçekliğin içinde olmadığında anlayamazsın. Ve bu konuda çok başarılılar, bunu kabul etmek gerekiyor. Örneğin bir mağazaya giriyorum, alışveriş yapacağım, soyadımın Kışanak olduğu görülünce tuhaf tavırlarla karşılaşıyorum, bankada durduk yere tartışma yaşıyorum. Çünkü korkunç bir öfke ve nefret yaymayı başarıyorlar. Kürt olmakla da ilgili bir şey bu. Adım Evin Jiyan. Kürtlerden herkesin nefret ettiğini, korktuğunu düşünmüyorum ama öte yandan insanların kaybedecek çok şeyi var ve bir korku da var. Yanında görülmek istemeyebiliyorlar. Sadece ben değil, çok fazla insanın benzer deneyimler yaşadığını düşünüyorum.”

Kışanak, yaşadıklarının ‘münferit vakalar’ olmadığına dikkat çekiyor: “Siyasi mahpusların çocukları bu ayrımcılıklarla çok karşılaşıyor. Annesi siyasi mahpus olduğu için, doktor veya öğretmen olduğu hâlde atanmayan insanlar tanıyorum. Bir şekilde fişleniyorlar ve yurtdışına gitmek veya başka işler yapmak zorunda kalıyorlar. Böyle bir mesleğe, kariyere yeltenmiyorum bile. Almazlar nasılsa diye düşünüyorum.”

“Hukukçular, CHP, HDP ne düşünüyor?”

Yasaların işlemediğini ve bu konuda herkesin harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Kışanak, sözlerine şöyle devam ediyor: “Annem 12 Eylül’de korkunç işkenceye maruz kalmış bir insan, ve 12 Eylül Anayasası işliyor hâlâ. Darbe anayasası diye buna karşı yıllarca mücadele edildi. Ama öyle trajik bir dönemdeyiz ki, o anayasanın şu an işletilmesini istiyoruz. Darbe anayasası bile işlemiyor yani. Hukukçular, CHP, HDP bu konuda ne düşünüyor mesela? Ara ara soyut soru önergeleri veriliyor. Bir cevap dahi alınamıyor çoğu zaman. Demokratik değerlere inanan, beraber yaşamak isteyen, eşit ve özgür yurttaşlar olmak isteyen herkese soruyorum.”

Evin Jiyan Kışanak, söyleşiyi annesinin duruşmada kullandığı cümleye ve umuda vurgu yaparak noktalıyor: “Annem duruşmada ‘Zülüm geçicidir, esas olan halkların umududur’ dedi. Umudu yitirmemek lazım. Sonuçta içerideki yüzlerce mahpus, dışarıda ben, bu umuda tutunarak yaşıyoruz. Umarım bir noktada akıl başa gelecek, insanlar bu akıl almaz, eşitsiz sisteme dur diyecek ve daha adil bir noktada birbirimizle konuşabilmeye başlayacağız.”

Kobanê davası 1 Ağustos'ta

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te Türkiye’nin birçok yerinde yapılan protestolar gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi’nin eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile, aralarında Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin de bulunduğu, 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 26. duruşmasının 4 Temmuz’daki oturumu sonrasında ara karar açıklandı.

Siyasetçi ve müdafilerin esas hakkında savunmalarını hazırlamak için istedikleri makul süreler mahkeme heyeti tarafından kabul edilmezken, siyasetçilerin mütalaaya dair değerlendirmeleri “mütalaanın genel hatlarıyla sanıklar ve müdafilerince incelendiği” gerekçesiyle reddedildi. Mahkeme, bir sonra duruşmanın 1 Ağustos günü saat 09.30’a yapılmasına oybirliğiyle karar verdi.








Yazar Hakkında