ARA

GÜNCEL Erdoğan: Bu kılıçları kime çekiyorsunuz?

21'inci İmam Hatipliler Kurultayı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında kılıçlarını birleştirerek ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı atan teğmenlere tepki gösterdi. Erdoğan, ''Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Şimdi bunlarla ilgili olarak gerekli bütün araştırmaların hepsi yapılıyor ve oradaki birkaç tane kendini bilmez, bunlar da temizlenecek'' dedi.
‘Ülkücü camia’ meselesi

Ortaköy S. Asdvadzadzin Vakfı’ndaki duruma dair bazı beyanları geçen hafta Agos’ta okudunuz. Vakıf da resmî bir açıklama yaptı. Bunlardan sonra bir durum değerlendirmesi yapalım. Şüphesiz, bir vakfın yönetim kurulu üyeleri arasında hakaret ve fiziksel saldırı da makul ve maruz görülebilecek işler değil. Fakat, karşı karşıya olduğumuz vakada söylendiği iddia edilen ve belli ki tehdit amacı taşıyan öyle bir ifade var ki işin rengini değiştiriyor, tabiri caizse üst seviyeye taşıyor. O da, tahmin edebileceğiniz üzere, bir üyenin “Ülkücü camiaya yakın olma” üzerinden veya vasıtasıyla başka bir üyeyi tehdit etmesi. Geçen hafta Agos’ta okuduğunuz gibi, söz konusu kişi böyle bir söz söylediğini kabul etmezken, olay sırasında orada bulunan biri onun böyle bir söz söylediğini söylüyor.
İHD'den 6-7 Eylül açıklaması: Yalnızca bir devlet operasyonu mu?

İHD (İnsan Hakları Derneği) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, 6-7 Eylül pogromunun 69. yıldönümünde bir açıklama yayınladı. "6-7 Eylül 1955: Yalnızca Devlet Operasyonu Mu?" başlıklı açıklamada "Resmi tarihi sorgularken devletin suç işlediği, suçunu kabul etmediği, üzerini örttüğü, hesabını vermediği, Rum toplumunun ağır kayıplarını tazmin etmediği, bir özür bile dilemediği gerçeğinin altını çiziyoruz. Ama altı yeterince çizilmeyen bir gerçek, halkın katılımıdır. Suçun bir avuç yönetici tarafından işlendiği içimizi rahatlatır, halkın katılımını konuşmak rahatsız edicidir" dendi.
6-7 Eylül’le yüzleşecek miyiz?

Annem de ergenlik çağında 6-7 Eylül pogromuna tanık olmuş. Bazen anlatırdı, Kumkapı Nişanca’daki evlerinin önünden geçen güruhun nasıl sokağın öbür ucundaki Rum kızların kaldığı öğrenci yurduna yöneldiğini. Sözü orada keser her seferinde, devamını getirmez. Ben de sormam. Orada kesmeyi tercih etmesi de çok şey anlatıyor.
“Doğum sancısı gibi bir huzursuzluk var”

Çocukları, 80 yaşındaki insanları çalışmaya mecbur bırakan, gençleri kapkara bir geleceğe doğru bir başına bırakıp kadınları ya evlerine ya kayıtdışı işlere iten, velhasıl işçi haklarının günden güne tırpanlandığı bir saldırının ortasında buna direnenlerin arasında, önünde duranlardan o. 38 yaşındaki Neslihan Acar, depo, liman, tersane ve deniz işçilerini temsil eden bağımsız sendika DGD-SEN'in başkanı. UMUT-SEN'e bağlı diğer sendikaların çatısında filizlenen diğer grevleri, nöbetleri, eylemleri de ekleyince 24 saati bu mücadeleyle akıyor. 10 yaşında tekstilde kendi gibi çocuk işçilerin ölümüne tanık olarak biriktirmeye başladığı öfkesi var, bir de örgütlenme çalışmasında bulunduğu alanlardan ilk temasta eklenenler. Acar'la işçi hareketlerini, bir yandaki hareketsizliğin nedenlerini ve tabii böyle erkek baskın bir işkolunda “bıyıksız” bir başkan olmanın, kadın olarak öncülük etmenin neye benzediğini konuştuk.
TDP kalmadı, çoktandır EDP servis ediyoruz

AB’nin Türkiye’yi açıkça oyaladığı ve ABD ile NATO’nun terslediği bir ortamda, NATO ve ABD ağırlıklı Batı’ya alternatif olarak sunulan BRICS’e girmek istemek bu denge politikasına uygun, yani ulusal açıdan doğru olmaz mı? Epey CHP’li de, “anti-emperyalistlik” icabı böyle düşünüyordur sanırım. Bu hassas soruya ikili bir cevap verilebilir...