BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Hangi açıdan bakarsak bakalım: “Ne söylesen 1 eksik” denecek bir ekonomi. Tutuklamalar kumkumasına dönüştürülmüş bir Kürt meselesi. Baskılarla bezenmiş bir iç politika. Tutarsızlıklar manzumesi bir dış politika. İslamcılık temelinde bir eğitim. Ne dediğinin farkında olmayan siyasal liderler... Hepsinde birden doludizgin konkordato havası var.

Kitabın sıradışılığı ve özgünlüğü, bu ilginç kurgunun yanı sıra, birbiriyle daha önce hiç temas etmemiş, biri “dışarıda” diğeri “içeride” iki kişi tarafından yazılmış olmasından geliyor. Dışarıda olan, tanınmış yazar ve çevirmen Yiğit Bener. Yazar ve müzisyen bir aileden geliyor. Diğeri, şu anda toplam 42 yıla mahkum edilmiş, 2016’dan beri içerde tutulduğu süre zarfında bu kitaptan önce hepsini okuduğum 5 eser yayımlamış, Edirne cezaevine taa Diyarbakır’dan gelip giden eşiyle görüşmesine zaman zaman engel çıkartılan, avukat, gerçekten dirayetli ve esprili Kürt lider Selahattin Demirtaş.

“Fazlasını, ABD’nin büyükelçiliğine tahsis edilen o muhteşem alan için yapmışızdır” sözü özrü kabahatinden büyük denen vaziyetlere iyi bir örnek. Çünkü o “muhteşem alan” dediği yer, Atatürk’ün, halkın kamusal kullanım ihtiyaçlarını karşılayacak, nefes alma yeri olmak şartıyla bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği. Atatürk’ün şartlı vasiyeti olan AOÇ’nin parça parça satılmasına karşı çıkma konusunda en fazla emeği geçmiş olan Mimar Tezcan Karakuş Candan’la konuştum. AOÇ’nin yağmaya kurban gitmesi –ve bu arada ‘Kaçak Saray’ yapımı– konusunda tüm haber ve belgeleri içeren www.aocmucadelesi.org sitesine işaret ediyor ve arazinin ABD Büyükelçiliği’ne hülle yapılarak devri hakkında özetle şöyle diyor...

İYİP zaten erimeye mahkumken, bu durum CHP’nin gelişmesinden mi yoksa AKP’nin batmasından mı? CHP’nin gelişmesinden olduğunu hiç sanmıyorum çünkü daha mama yokken mama kavgası başladı partide. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş, hepsi ayrı konuşuyor ve Gn. Bşk. Özel dinliyor. Üstelik Afyon ve özellikle de Bolu belediye başkanları ayrımcı libero.

HÜDA PAR yetkilisi Halef Yılmaz, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasa Kemalizmden arındırılmalıdır. Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk dört maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?” dedi. Tabii, bu çıkış AKP ve MHP’yi fena hâlde çarşafa dolaştırdı. MHP’den hemen “boş ve beyhude”, yeni anayasa için tarih vermiş olan TBMM Başkanı N. Kurtulmuş’tan da “zaman kaybı” tepkileri geldi. Oysa, Gn. Bşk. Zekeriya Yapıcıoğlu cansiperane biçimde tevile çalışmıştı. Biliyor musunuz, tüm bunlar epey normal şeyler. Çünkü bunları yapan ve söyleyenler siyasi İslam’ın seçmece politikacıları. Ama o kadar da anlaşılabilir olmayan şeyler de var.

Şu anda Tek Adam Rejimi’nde ‘adalet’ konusunda T.C. Anayasası’na aykırı fikir serdeden üç kaynak var. 1) AKP’li CB Erdoğan; 2) HÜDA PAR; 3) Yargıtay. AKP ile HÜDA PAR siyasi İslamcı iki parti, ama bu üçlü listede Yargıtay da varsa biz ne uğraşıyoruz yahu diyorsanız, vallahi vaziyet vahim. Çünkü Adli Yıl açış konuşmasını yapan yeni başkan Ömer Kerkez şöyle dedi.

AB’nin Türkiye’yi açıkça oyaladığı ve ABD ile NATO’nun terslediği bir ortamda, NATO ve ABD ağırlıklı Batı’ya alternatif olarak sunulan BRICS’e girmek istemek bu denge politikasına uygun, yani ulusal açıdan doğru olmaz mı? Epey CHP’li de, “anti-emperyalistlik” icabı böyle düşünüyordur sanırım. Bu hassas soruya ikili bir cevap verilebilir...

Laik” Türkiye’de durum böyleyken şeriatçı S. Arabistan’da çok ama çok farklı. Adamlar üç sene önce (Haziran 2021) ezanın, camilerdeki tüm hoparlörlerin azami ses seviyesinin en fazla üçte biri yüksekliğinde okunması kararı aldılar. Şeriatçı S. Arabistan’dan devam edeceğiz de, “laik” Türkiye’de sadece bu Ağustos ayı içinde oluşan gelişmelere göz atalım önce.

Irak topraklarının yaklaşık 100 km içinde, 2015’te Başika bölgesinde kurulmuş bir Gedu üssü var Türkiye’nin. Bu üs, 15 Ağustos anlaşmasıyla Irak’a ‘devredilecek’ ve ‘Türkiye ile Irak’ın ortak askerî eğitim üssü’ diye anılacak artık. Böylece Türkiye’nin buradaki askerî varlığı ‘yasal zemin’ kazanmış olacak. Yani, Gedu üssünün Türk kuvvetlerine ait olması durumunu hiç değiştirmeyecek bu makyaj operasyonu karşılığında Irak’a verilen bir ‘hediye’, bu vize serbestisi.

İslamcılar ile Türkçülerin bu koalisyon iktidarı gelmeseydi, biz insanlara böyle bir iktidarın ne menem bişey olduğunu ne kadar uğraşsak anlatamazdık. Türkiye’nin bu dönemi yaşaması maalesef şarttı.