BASKIN ORAN
CHP’nin dış politikadaki ‘dövlet baba’cılığı
“Fazlasını, ABD’nin büyükelçiliğine tahsis edilen o muhteşem alan için yapmışızdır” sözü özrü kabahatinden büyük denen vaziyetlere iyi bir örnek. Çünkü o “muhteşem alan” dediği yer, Atatürk’ün, halkın kamusal kullanım ihtiyaçlarını karşılayacak, nefes alma yeri olmak şartıyla bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği. Atatürk’ün şartlı vasiyeti olan AOÇ’nin parça parça satılmasına karşı çıkma konusunda en fazla emeği geçmiş olan Mimar Tezcan Karakuş Candan’la konuştum. AOÇ’nin yağmaya kurban gitmesi –ve bu arada ‘Kaçak Saray’ yapımı– konusunda tüm haber ve belgeleri içeren www.aocmucadelesi.org sitesine işaret ediyor ve arazinin ABD Büyükelçiliği’ne hülle yapılarak devri hakkında özetle şöyle diyor...
AKP niye 3. sıraya düştü?
İYİP zaten erimeye mahkumken, bu durum CHP’nin gelişmesinden mi yoksa AKP’nin batmasından mı? CHP’nin gelişmesinden olduğunu hiç sanmıyorum çünkü daha mama yokken mama kavgası başladı partide. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş, hepsi ayrı konuşuyor ve Gn. Bşk. Özel dinliyor. Üstelik Afyon ve özellikle de Bolu belediye başkanları ayrımcı libero.
Küçük çocuklarımızın ve devlet büyüklerimizin eğitilmesine dair
HÜDA PAR yetkilisi Halef Yılmaz, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasa Kemalizmden arındırılmalıdır. Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk dört maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?” dedi. Tabii, bu çıkış AKP ve MHP’yi fena hâlde çarşafa dolaştırdı. MHP’den hemen “boş ve beyhude”, yeni anayasa için tarih vermiş olan TBMM Başkanı N. Kurtulmuş’tan da “zaman kaybı” tepkileri geldi. Oysa, Gn. Bşk. Zekeriya Yapıcıoğlu cansiperane biçimde tevile çalışmıştı. Biliyor musunuz, tüm bunlar epey normal şeyler. Çünkü bunları yapan ve söyleyenler siyasi İslam’ın seçmece politikacıları. Ama o kadar da anlaşılabilir olmayan şeyler de var.
Cemahiriye-i Türkiye’de adalet konusunda üç ‘millî’ çizgi
Şu anda Tek Adam Rejimi’nde ‘adalet’ konusunda T.C. Anayasası’na aykırı fikir serdeden üç kaynak var. 1) AKP’li CB Erdoğan; 2) HÜDA PAR; 3) Yargıtay. AKP ile HÜDA PAR siyasi İslamcı iki parti, ama bu üçlü listede Yargıtay da varsa biz ne uğraşıyoruz yahu diyorsanız, vallahi vaziyet vahim. Çünkü Adli Yıl açış konuşmasını yapan yeni başkan Ömer Kerkez şöyle dedi.
TDP kalmadı, çoktandır EDP servis ediyoruz
AB’nin Türkiye’yi açıkça oyaladığı ve ABD ile NATO’nun terslediği bir ortamda, NATO ve ABD ağırlıklı Batı’ya alternatif olarak sunulan BRICS’e girmek istemek bu denge politikasına uygun, yani ulusal açıdan doğru olmaz mı? Epey CHP’li de, “anti-emperyalistlik” icabı böyle düşünüyordur sanırım. Bu hassas soruya ikili bir cevap verilebilir...
S. Arabistan’daki ezanı mı yeğlersiniz Bodrum’dakini mi?
Laik” Türkiye’de durum böyleyken şeriatçı S. Arabistan’da çok ama çok farklı. Adamlar üç sene önce (Haziran 2021) ezanın, camilerdeki tüm hoparlörlerin azami ses seviyesinin en fazla üçte biri yüksekliğinde okunması kararı aldılar. Şeriatçı S. Arabistan’dan devam edeceğiz de, “laik” Türkiye’de sadece bu Ağustos ayı içinde oluşan gelişmelere göz atalım önce.
Bu ortamda Irak’a vizeyi niye kaldırdık?
Irak topraklarının yaklaşık 100 km içinde, 2015’te Başika bölgesinde kurulmuş bir Gedu üssü var Türkiye’nin. Bu üs, 15 Ağustos anlaşmasıyla Irak’a ‘devredilecek’ ve ‘Türkiye ile Irak’ın ortak askerî eğitim üssü’ diye anılacak artık. Böylece Türkiye’nin buradaki askerî varlığı ‘yasal zemin’ kazanmış olacak. Yani, Gedu üssünün Türk kuvvetlerine ait olması durumunu hiç değiştirmeyecek bu makyaj operasyonu karşılığında Irak’a verilen bir ‘hediye’, bu vize serbestisi.
Bu iktidar, Laik Toplum ve Kürtler için bir velinimettir
İslamcılar ile Türkçülerin bu koalisyon iktidarı gelmeseydi, biz insanlara böyle bir iktidarın ne menem bişey olduğunu ne kadar uğraşsak anlatamazdık. Türkiye’nin bu dönemi yaşaması maalesef şarttı.
Olağanüstü arızalı bir iktidar
Bi zamanlar Menderes’i lanetlerdik özgürlükleri kısıtladı ve ekonomiyi bozdu diye, Demirel’e karşı da gün aşırı sokaklara çıkıp “Morison Süleyman, istifa ne zaman!” diye bağırırdık. Kötünün beteri varmış. Cumhuriyet kurulduğundan beri bu ülkede böylesine arızalı, böylesine herkesle çatışmalı bir iktidar hiç olmadı. Bikaç konuda bikaç örnek vereyim. O kadar çok arıza var ki bu zor bir yazı olacak.
1993 Paris’te iki barış öncüsü: Tuğrul Türkeş ile Samson Özararat
İlk temas 13 Mart 1993’te Paris’te. Petrosyan gelmiş, Alparslan Türkeş de gidiyor. Concorde Meydanındaki Crillon Otelinde yapılan bu ilk görüşmede Büyükelçi Tansuğ Bleda’nın yanı sıra Tuğrul Türkeş, Petrosyan’ın yanında da Dışişleri Bakanı Papazyan, Samson Özararat ve tarihçi Girayr Libaridian bulunmakta. Büyükelçilik makam arabasından inen A. Türkeş’in kapısını S. Özararat açıyor. Halep doğumlu Petrosyan’ın T. Türkeş için “Oğlunuz mu, Allah bağışlasın” diye yaptığı Türkçe girişim havayı yumuşatıyor. A. Türkeş, günümüz milliyetçileri açısından “yüz kızartabilecek”, bugün için bile inanılması zor dostluk girişimleri öneriyor: Karalara hapsolmuş Ermenistan’a “transit geçiş”; Karadeniz’de transit limanı; İpekyolu’nda işbirliği; Orta Asya’dan gelen doğal gazın en kısa yol Ermenistan’dan geçebileceği; Transkafkasya otoyolu.