VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

İran’la sürdürülen savaş muhtemelen nükleer silahları engelleme amacı taşımıyor; tıpkı Irak savaşının Saddam’ın “kitle imha silahları”yla ilgili olmayışı gibi. Fakat İsrail’in niyeti, Netanyahu tarafından açıkça ifade edildi: İran İslam Cumhuriyeti’nin yerle bir edilmesi ve yerine, bugünkü Irak ya da Suriye’ye benzer şekilde merkeziyetsiz yapılarla örülü bir düzenin kurulması. ABD’nin Irak’ı işgali, yirmi yılı bulan savaşları ve felaketleri beraberinde getirmiş, sonunda da IŞİD gibi bir canavarın ortaya çıkmasına yol açmıştı. İran devletinin yıkılması ise çok daha büyük çaplı bir medeniyet felaketinden farksız olacaktır.

Sevgili Osman; son görüşmemizden bu yana çok şey değişti. Eminim, hapishanedeki hücrenden haberleri takip ediyorsundur. Seni haksız ve adaletsiz suçlamalarla tutuklamalarının sonrasında dünya altüst oldu. Türkiye daha da sorunlu bir yer hâline geldi, senin karşılıklı anlayış ve bir diyalog kültürü geliştirme yönündeki çabalarının hedefe ulaşması daha da zorlaştı.

1982 yazında İsrail, “Celile İçin Barış Operasyonu" adını verdiği bir operasyonu başlatarak Lübnan'ı işgal etti. Amacı, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) ortadan kaldırmaktı. İsrail ordusu Beyrut'u işgal etti ve Filistinli gerillaları güney banliyölerinden çıkardı. Bu, Sabra ve Şatila katliamlarının yaşandığı yazdı. İsrail, Lübnan'da katliamlar yaparak ve Beyrut banliyölerini başka bir Gazze haline getirerek kuzey sınırında "güvenlik" elde edebileceğini düşünüyorsa, bu bir déjà vu: Kırk iki yıl önce, İsrail laik bir Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) yok etti fakat onun küllerinden daha radikal, İslamcı bir Hizbullah yaratıldı.

Netanyahu “Ermeni Holokostu”nu hatırlarken ne söylüyor? Geçmişte yaşanmış mezalimlere dair iki tür hatırlama söz konusu olabilir. Bunlardan biri, gelecekte bu tür suçların işlenmesini engellemeye dönük bir hatırlamadır. “Bir daha asla!” sloganı, savaş suçlarının ve kitlesel imha hareketlerinin ardından uygar bir düzen kurma yolundaki ilk adımdır. Fakat Netanyahu bu sloganı değil, başka bir sloganı benimsiyor: “Bize karşı bir daha asla!”

Azerbaycan’ın 2024’te yapılacak olan COP29’u nasıl düzenleyeceğini kestirmek elbette güç. Azerbaycan çevre konularında uzmanlığı olan, iklim değişikliğiyle mücadele alanına getirdiği yeniliklerle tanınan bir ülke değil. Ama Bakü tarihsel olarak petrolle özdeşleşmiş bir şehir.

Ermeniler, siyaset oyununu kuralına göre, gerçek bir etki yaratacak, somut sonuç verecek şekilde oynamak yerine gerçeğin kabul edilmesi için, ‘tanıma’ için uğraştılar ve bunun sonucunda ‘sözler’ elde ettiler. Ölümcül hata, Ermeni yetkililerin uluslararası siyasetteki değişimleri takip etmemeleriydi.

Azerbaycan yönetiminin Karabağ’a uyguladığı ablukada dokuzuncu ay dolmak üzere. Gıda, yakıt ve ilaç yokluğuna bağlı ölüm vakaları kaydedildi. Kış yaklaşırken, Karabağ (Ermenicede Artsakh) nüfusunun tamamı Azeri liderlerin izlediği politikaların tehdidi altında. Bu kuşatma, Azerbaycan’ın yönetici çevrelerinde hâkimiyet kazanan belirli bir ideolojik görüşün sonucu. Diğer yandan, azınlıkta kalsalar da güçlü çıkan alternatif sesler yükseliyor.

Birçok Ezidi hâlâ evine dönemiyor ama IŞİD’in eski üyelerinden bazıları bölgeye dönüyor. 8 Nisan’da Sincar’da bir gösteri oldu. Irak Ordusu, geçmişte IŞİD’e katılmış olan birkaç Arap aileyi şehre geri getirdi. Bir Ezidi kadın, gelenlerden birini tanıdı...

Rusya ve Ukrayna, Bahmut’ta bir yıpratma savaşına kilitlenmiş durumda. Görünen o ki tüm taraflar, gerçekçilikten uzak amaçlar uğruna binlerce genç askerin kurban gittiği bu savaşı sürdürmekte kararlı. Ortada savaşı sona erdirmeye dönük bir siyasi iradenin olmayışı, herhangi bir ateşkes antlaşmasına varılmasını zora sokuyor.