Ermeni fotoğrafçılık tarihinin hazine sandığı Lusadaran

Vigen Galstyan ve Art Ghazaryan’ın Ermeni sanatsal fotoğrafçılık geleneğini korumak ve geliştirmek amacıyla kurduğu Lusadaran Ermeni Fotoğrafçılık Vakfı, dünyanın her yerindeki Ermeni fotoğrafçıların çalışmaları üzerine araştırma yapmak, koleksiyonlar oluşturmak, bu yapıtları korumak ve tanıtmak yolunda şimdiden büyük mesafe aldı. Bu çalışmaları yakından öğrenmek üzere Lusadaran Ermeni Fotoğrafçılık Vakfı’nın kurucularından Vigen Galstyan ile görüştük.

Bize kısaca kendinizden ve sanatla nasıl ilgilenmeye başladığınızdan bahsedebilir misiniz? 

1981 yılında Ermenistan’ın Artashat kasabasında doğdum. Sanata olan ilgim çok erken yaşta gelişti. Üç-dört yaşındayken, evimizin duvarlarını annemin rujuyla boyadığımı hayal meyal hatırlıyorum. 1990’larda Moskova’ya, 1996’da Yeni Zelanda’ya, ben liseyi bitirdikten sonra bir kez daha, bu sefer Sidney’e taşındık. Bu arada büyük bir sinema meraklısı olup çıkmıştım, ilk fotoğraf denemelerimi de Auckland’da gerçekleştirdim.

Sidney Teknoloji Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 2005’te Ermenistan Ulusal Galerisi’nde film programı düzenleyen, gerçek bir sinema âşığı olan Melik Karapetyan ile tanıştım. En büyük ortak projemiz 2006’da düzenlediğimiz Ermeni film afişi sanatıyla ilgili sergiydi. Aynı zamanda ilk küratörlük girişimim olan bu sergi, son derece başarılı oldu.

Bu olumlu deneyimin ardından küratörlük alanında kariyer yapabileceğimi düşündüm. 2010’da Sidney Üniversitesi Sanat Küratörlüğü Bölümü’nde yüksek lisans eğitimimi tamamladım ve hemen New South Wales Sanat Galerisi Fotoğraf Bölümü’nde asistan küratör olarak çalışmaya başladım. 19. yüzyılda Orta Doğu’da Ermeni fotoğrafçılığı konulu araştırma projemle Sidney Üniversitesi’ne doktora başvurusunda bulundum. Artık küratör ve sanat tarihçisi olarak fotoğrafçılığa yoğunlaşmaya karar vermiştim. Son olarak, 2011’de, vakfın ortak kurucusu Art Ghazaryan’la tanıştıktan sonra Lusadaran’ı izleyiciye sunmaya karar verdim.

Abdullah Kardeşler, 1870’ler, Türk ayakkabı tamircileri

Lusadaran’ı bir proje ve kavram olarak en iyi nasıl tanımlarsınız?

Lusadaran özel bir koleksiyon ve özellikle Ermeni fotoğrafçılığına odaklı halka açık bir koleksiyon, araştırma ve koruma projesi. Lusadaran koleksiyonunun kalbini oluşturan fotoğraf koleksiyonu bana ait. Ancak Lusadaran internet sitesini yayına soktuğumuzdan bu yana projenin araştırma yönü kamusal bir boyut kazandı, bu da birçok kişinin bizim etkinliklerimize dahil olup katkıda bulunmasına olanak tanıyor. Henüz vakfı gerçek anlamda bir araştırma birimi ve müzeye dönüştürecek yapı ve maddi olanaklara sahip olmadığımız için Lusadaran’a ‘kurum’ demeye cesaret edemiyorum, ama nihai amacımız bunu gerçekleştirmek.

Lusadaran özel, özellikle Ermeni fotoğrafçılığına odaklı halka açık bir koleksiyon, araştırma ve koruma projesi. Henüz vakfı gerçek anlamda bir araştırma birimi ve müzeye dönüştürecek yapı ve maddi olanaklara sahip olmadığımız için Lusadaran’a ‘kurum’ demeye cesaret edemiyorum, ama nihai amacımız bunu gerçekleştirmek.

Bu müze koleksiyonunu başlatma fikri nereden doğdu?

Koleksiyon konusunda her zaman tutkuluydum. Ermeni sanat tarihinin loş köşelerini araştırma konusundaki merakım beni Ermeni kültür tarihi içerisinde fotoğrafın eksikliği üzerine düşünmeye itti. Bu mecrayı Ermeni kimliği bağlamında değerlendiren ne Ermenistan’da, ne de başka bir yerde tek bir yayın ya da  müze koleksiyonu vardı.

2005’te, eBay’i ve internetteki neredeyse dipsiz koleksiyon değerine sahip fotoğraf piyasasını keşfettikten sonra koleksiyonuma fotoğraf almaya başladım. Derken bir gün karşıma önemli Mısırlı Ermeni fotoğrafçı Aram Alban’ın 1930’larda ve 1940’larda çektiği siyah beyaz cam plaka negatiflerin satış listesi çıktı. İki düzine orijinal negatif ve birkaç eski tip baskı satın almayı başardım. Ancak negatiflerle ilgili heyecanım kısa süre sonra, yeni baskılar yapılabilse bile fotoğrafçının niyet, yöntem ve üslubunu asla tam olarak temsil edemeyeceklerini anladığımda söndü. Ayrıca, ticari stüdyo fotoğraflarında fotoğrafı çeken hiçbir zaman tam olarak bilinmez.

Öte yandan güncel, daha genç foto-medya sanatçılarının Ermenistan’da ve başka yerlerde yaptıkları da çok ilgimi çekiyordu. O dönemde, özellikle de dijital kameraların ve web-tabanlı platformların ortaya çıkmasından sonra, Ermeni sanatçılar arasında fotoğrafçılık tekrar canlandı. Bu genç kuşağı elimdeki tüm olanaklarla desteklemek istiyordum.

Lusadaran’ı bir tür sanal müze ve araştırma merkezi olarak başlatmam, bütün bu etkenlerin teşvikiyle oldu. Art Ghazaryan’la birlikte Lusadaran sitesini tasarladık ve 2011’de yayına başladık. Aynı yıl, vakfın çatısı altında ilk sergiyi düzenledim. Yerevan’da Ermenistan Deneysel Sanat Merkezi’ndeki bu sergi, güncel Ermeni fotoğrafçılığına odaklanan ‘Endüstriyel Senfoni: Fotoğraf ve Endüstri Çağı’ başlıklı büyük bir karma sergiydi.

Ermeni fotoğrafçıların çalışmalarını koleksiyon haline getirmenin önemi nedir?

En önemli aciliyet bu fotoğrafların koruma altına alınması. Analog olsun, dijital olsun, fotoğraf kırılgan bir şey. Öte yandan hatırı sayılır öneme sahip çalışmalar üreten bir post-Sovyet Ermeni fotoğrafçılar kuşağının yükselişine tanık oluyoruz. Ancak bu yapıtların koleksiyonunu yapacak ve gelecek kuşaklar için koruyacak, bu sanatçıların kariyerlerine rehberlik edecek kimse yok.

Diğer yanda ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve daha sonra Diaspora’da çalışan Ermeni fotoğrafçıların yapıtları yer alıyor. Bu fotoğrafçıların çalışmaları genellikle Osmanlı veya Arap modernitesi bağlamında sunuluyor, böyle yapılması da doğru, ama geride bıraktıkları mirasın hayati bir parçası, yani Diaspora kültürünün çeşitli merkezlerinde Ermeni sanatçı ve profesyoneller olarak deneyimleri, resmin dışında kalıyor.

Bu fotoğrafçıların izini sürmek kolay oldu mu?

2000’li yılların başında Ermeni fotoğrafçılığı üzerine çalışmaya başladığımda erişebileceğim neredeyse hiçbir hazır bilgi kaynağı yoktu. Lusadaran sitesi açıldığında insanlar bizimle hem site, hem de Facebook gibi sosyal ağ siteleri aracılığıyla iletişime geçtiler. Doktoram için Ermenistan ve Avrupa’da çeşitli arşivlerde araştırma yapmaya başlayınca son derece geniş yeni bilgilere ulaştım.

Gerekli finansal kaynakları nereden sağlıyorsunuz?

Bu alımlar genellikle benim kendi son derece sınırlı mali kaynaklarımla yapılıyor. Bir de bağışlar büyük bir rol oynuyor, Lusadaran sitesinin yayına girmesinden bu yana, fotoğrafçının kendisi tarafından bize bağışlanan German Avagyan koleksiyonu, daha sonra da Ermenistan Cultures in Dialogue Vakfı tarafından bize bağışlanan koleksiyon gibi son derece önemli bağışlar aldık.

Ermenistan’da son derece önemli çalışmalar üretiliyor, ve ben kendi kuşağımın sunduğu yapıtları koleksiyonuma dahil etmek için yoğun bir çaba gösteriyorum. Bağışçılar arasında Karen Mirzoyan, Nazik Armenakyan, Svetlana Antonyan, Anahit Hayrapetyan, Anush Babajanyan ve Samvel Saghatelyan gibi önde gelen foto-medya sanatçıları var. Umudum, vakfın zamanla güncel fotoğrafçılık için bir alım fonu kurarak yaşayan sanatçıları destekleyecek kaynaklara sahip olabilmesi.

Lusadaran’ın yaratıcı anlamda başarılı olması için öngördüğünüz en yüksek hedef nedir?

Bir araştırma, sergi ve koruma merkezi olarak tasarlanan Lusadaran, ‘gerçek’ bir merkeze dönüşmek için gerekli tüm yapısal viteslerini oluşturmak zorunda. Lusadaran şimdiden üç sergi düzenledi ve şu anda savaş sonrası Ermeni fotoğrafçılığının en önemli figürlerinden Gagik Harutyunian için büyük bir retrospektif sergi ve yayın hazırlıyoruz. Hovhannes Kurkdjian, Gabriel Lekegian ve Abdullah Frères sergileri, ve güncel belgesel fotoğrafçılık üzerine bir sergi de plan aşamasında. Ayrıca sergilere ve koleksiyona, arşive ve kütüphaneye ev sahipliği yapacak ayrı bir alana ihtiyaç var, ancak bu şekilde izleyici, ziyaretçi ve araştırmacılar hem bilgiye, hem de sanat yapıtlarına doğrudan erişebilir. Tabii bu hâlâ bir rüya. Böyle bir merkezin sadece fona değil, eğitimli bir ekibe de ihtiyacı var.

German Avagian, 1995c, Vardenis Ruh Sağlığı Merkezi serisinden İsimsiz

‘Ermeni fotoğrafçılar arasında hiçbir yerde bir fotoğrafçılar topluluğu hissi oluşmamış’

Ermeni fotoğrafçıların dünya fotoğraf tarihindeki yeri hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Ermeni fotoğrafçılar son derece kendilerine özgü bir grup oluşturuyor. 1860’lardan başlayarak Ermeni fotoğrafçılar Orta Doğu’da bu mecranın gelişiminde öncü rol oynadı. Ermeni topluluklarının olduğu neredeyse tüm merkezlerden olağanüstü fotoğrafçılar yetişti. İstanbul, Beyrut, Kahire, İskenderiye, Tiflis, Tahran, liste uzuyor. Ancak neredeyse hiçbir yerde bir fotoğrafçılar topluluğu hissi oluşmamış. 1980’lere kadar fotoğrafçılık aslen bir zanaat ve bir iş kolu olarak görülmüş. Fotoğrafçılar profesyonel sırlarını ve özellikle de müşterilerini kendilerine saklama eğilimi sergilemiş. Bu alanda son derece yoğun rekabet söz konusu olmuş, bugün de durum aynı. Ancak bu birlik ve diyalog eksikliği fotoğrafın 21. yüzyıl Ermenileri arasında ciddi sanat statüsüne hiçbir zaman tam anlamıyla kavuşamamış olmasının bir sebebi. Umuyorum ki Lusadaran büyüdükçe ve kurumsallaştıkça bugünkü kuşakla geçmişin mirası arasında bir diyalog kurmak nihayet mümkün olacak.

Bugüne kadar gördükleriniz arasında hangi fotoğraf, veya hangi fotoğrafçıların yapıtları sizi en çok etkiledi?

Genç Ermeni fotoğrafçılarla buluşmalarımda beni en çok etkileyenler kadın fotoğrafçıların çalışmaları. Fotoğrafçılığa bu dünyanın solundan, son derece çarpıcı bir atılganlık ve cesaretle yaklaşıyorlar. Neredeyse 140 yıllık Ermeni fotoğrafçılık tarihi boyunca kadınlar bu pratikten dışlandı, ama şimdi onların zamanı.

Vakfın sitesine ulaşmak için tıklayınız. 



Yazar Hakkında