VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Suriye: Topyekûn savaş?

Şubat, Suriye için güya diplomasi ayı olacaktı. Oysa elimizde öngörülmemiş bir askerî kızışma var. Delegelerin Cenevre’ye gelmesi de Münih’teki Güvenlik Zirvesi’nin ‘ateşkes’ duyurusu da seyri değiştirmeyi başaramadı. Beşar Esad’ın siyasi değişim taleplerini bastırmak için askerî bir çözüme başvurmaya karar vermesiyle başlayan Suriye’deki savaş, artık uluslararası sonuçları da olan topyekün bir savaşa dönüştü.

Askerî açıdan, Rusya hava kuvvetleri ve İran yanlısı birkaç ülkeden savaşçılar tarafından desteklenen Suriye ordusu Lazkiye ve Halep’te önemli kazanımlar elde etti. Askerî amacın, isyancıların elindeki topraklarla (çatışan muhalif grupların ana sponsoru olan) Türkiye arasında lojistik çizgiyi kesmek olduğu açıktı. Şam rejimi, askerî avantajını Cenevre’de müzakereye başlamak ve önemli imtiyazlar talep etmek için kullanabilirdi. Bunun yerine, savaşı ve ‘güvenlik seçeneği’ni sürdürmeye karar verdi. Başkan Esad AFP’ye verdiği bir röportajda müzakereler sürerken terörist gruplarla yönelik askerî saldırıları durdurmayacağını söyledi ve Suriye’nin tamamını yeniden fethedeceğini ve savaşın uzun süreceğini de ekledi.

Öte yandan, Türkiye - Suudi Arabistan ittifakı, elbette “IŞİD’e karşı savaşmak” için Suriye’ye karadan bir müdahale yapılabileceğini sinyallerini verdi. Türkiye ayrıca 10 Şubat’ta Efrin sınırları boyunca uzanan, YPG kontrolündeki Kürt bölgelerini de yoğun top atışlarıyla vurmaya başladı. Türk ordusunun Lazkiye’deki Suriye ordusu mevzilerini de vurduğu bildirilmişti. İsyancıların kaynakları ayrıca çok miktarda, 20 km ötedeki hedefleri vurabilen GRAD füzeleri aldıklarını duyurdu. Bunun üzerine Rusya Başbakanı Medvedev, herhangi bir karadan müdahalenin uzun bir savaşa yol açacağını açıkladı.

Durum sahada son derecede değişken olsa da bu noktada kısaca birkaç noktaya değinmek gerekiyor:

  • Türkiye geçen Kasım ayında Rus ordusunun Su-24 savaş uçağını vurduğundan, iki ülke askerî bir karşılaşmaya çok yakın. Halep’in kuzey kırsalına durmadan yapılan askeri operasyonlar (günde ortalama 60 Rus uçağı Suriye’de havalanıyor) ve Türk ordusunun Kürt gerillaları ve Suriye ordusuna karşı doğrudan müdahalede bulunması büyük bir savaş riskini tehlikeli ölçüde artırıyor.

  • Suriye Başkanı Esad, Suriyeli muhalifleriyle siyasi açıdan bütünleşmemekte ısrar etmeye devam ediyor ve 2011’de patlak veren krize pazarlıkla bir çözüm arıyor. İçteki rakiplerini ezmeye yönelik tutumunu hiç değiştirmedi, ki beş yıldır uygulanan bu politika büyük ölçüde başarısızlığa uğradı.

  • Suriye ve Rusya orduları, gevşek bir biçimde işbirliği içinde olan çeşitli İslamcı ve kaçak askerlerden oluşan grupları da içeren Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolündeki bölgeleri hedef aldı. Ama El-Kaide bağlantılı El-Nusra kontrolündeki İdlib ya da doğudaki IŞİD bölgeleri saldırı altında değil. Bu da siyasi bir çözümde ortak olma potansiyeli bulunan muhalif grupların zayıflamasına yol açacak. Bir yandan da cihatçı grupları güçlendirerek onlarla siyasi olarak uzaklaşma ihitmaline neredeyse imkansız hale getirecek. Başka bir deyişle, mevcut saldırılar askeri çözümün tek makul seçenek olmasına sebep oluyor.

  • Suriye ordusunun son dönemdeki askerî ilerlemesi büyük ölçüde Rusya’nın hava desteği ve İran’ın liderlik ettiği savaşçılarla (Lübnanlı, Iraklı ya da başka ülkelerden milisler) sağlandı. Suriye Ordusu personel yetersizliğinden muzdarip. Çeşitli tahminler Suriye Ordusu’nun asker sayısının 100 binden az olduğunu söylüyor; bu sayı savaştan önce tahminen 350 bindi. Suriye rejimi, yabancı birliklerin uzun vadeli varlığı olmadan, toprak fethetse de bunları elinde tutamaz.

  • Türkiye’nin Suriye politikası büyük ölçüde başarısız oldu ve Ankara, Suriye’nin şu anki feci durumundan sorumlu olanlardan. Türkiye, sert cihatçı grupları desteklemeyi seçti ki bu grupları Avrupa ülkelerini ve kamuoyunu Suriye muhalefetini desteklemekten uzaklaştırdı. Dahası, Erdoğan yönetimi, Suriye ve Irak’ta, NATO’daki stratejik ortaklarının çıkarlarına ters düşen bir dizi politika benimsedi. El-Kaide bağlantılı Nusra cephesiyle ilişki kurdu ve IŞİD’e karşı savaşta ABD’nin en büyük müteffiki olan YPG gerillalarını düşmanlaştırdı. Türkiye ayrıca Kürt gerillaların Riyad ya da Ankara’daki diplomatik müzakerelere katılmasına da engel oldu. Ankara ile geleneksel ortağı ABD’nin Suriye’deki bu uyuşmazlığı, 2003’teki Amerikan işgali sırasında Irak’ta yaşadıklarını uyuşmazlıkla aynı yolu izliyor.

  • Bugün Ankara, güney sınırlarındaki askerî durum kızışırken tehlikeli ölçüde yalnız. ABD, Suriye’nin kuzeyindeki Rusya operasyonları karşısında Ankara’yı yalnız bıraktı. ABD ordusunun, Patriot uçaksavar sistemlerini Ağustos 2015’te çekeceğini duyurup operasyonu Ekim ayında tamamlarken, Rusya’nın geniş çaplı müdahalesinin Eylül ayında başladığını hatırlayın. Türkiye, kesin bir ABD desteği olmadan Rusya’ya kafa tutamayacağından, keşfedilmemiş bir siyasi ve askerî bölgeye giriyor.

Suriye’deki tarafların barış görüşmeleri için en son bir araya geldiği Cenevre II toplantıları Ocak 2014’te yapıldı. Suriye’de bulunan çok sayıda taraf, barışı görüşmek için tekrar bir araya gelmeden önce daha ne kadar savaşacak? Bu süre zarfında savunmasız Suriyeli sivil halkın kanı akıtılıyor ve acıları hiçbir zaman bitmeyecek gibi duruyor.