Samuel Beckett, ilk romanı ‘Sıradan Kadınlar Düşü’ yazarın gönderdiği yayınevlerince yayınlanmak istenmez. Yazar üne kavuştuktan sonra artık basmak isteyen yayınevlerine ret cevabını bu kez Beckett verir. Sağlığında kitabın yayınlanması birçok defa gündeme geldiyse de hiç bir zaman gerçekleşmez. Kitap ancak yazarın ölümünden sonra 1992’de basılabilir.
LEVON BAĞIŞ
Edebiyat dünyası büyük yazarların yazarlık serüvenlerine başladıklarında başlarına gelen garipliklere alışıktır. Mesela Yaşar Kemal kendi başyapıtı ‘İnce Memed’i yazdığında ortaya çıkan eserin başarısından pek emin olamaz ve kitabı başka bir isimle yayınlamayı düşünür. Samuel Beckett, ilk romanı ‘Sıradan Kadınlar Düşü’ yazarın gönderdiği yayınevlerince yayınlanmak istenmez. Yazar üne kavuştuktan sonra artık basmak isteyen yayınevlerine ret cevabını bu kez Beckett verir. Sağlığında kitabın yayınlanması birçok defa gündeme geldiyse de hiç bir zaman gerçekleşmez. Kitap ancak yazarın ölümünden sonra 1992’de basılabilir. (Bu kitap da Paralı Asker gibi Sel Yayıncılık tarafından kısa süre önce yayınlandı.)
Benzer bir hikâye Georges Perec’in Türkçeye yeni tercüme edilen ‘Condottiere’ (Paralı Asker) kitabı için de söz konusudur. Edebiyat tarihinin en kendine özgü yazarlarından olan Georges Perec’e ve onun kitaplarına yakışan bir hikâyesi var ‘Paralı Asker’in.
İlginç ve zekice işlenmiş ama…
Perec, önce ‘La Nuit’ sonra ‘Gaspard’ ve daha sonra da ‘Gaspard pas Mort’ adlarını verdiği romanını, Seuil ve Gallimard gibi Fransa’nın ve Avrupa’nın en büyük yayınevleri tarafından reddediliyor. Gallimard, kitap için “Konunun ilginç olduğunu, zekice işlendiğini düşünüyoruz, ama becerisizlik ve gevezelik yoğunluğu birçok okurun dikkatini dağıtabilir” diyerek geri çeviriyor.
Bunun üzerine kitaptan vazgeçen yazar, kitabı bir ev taşınması sırasında kaybeder.
20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olacak Georges Perec için hayal kırıklığına dönüşen kitap, yazarın kitaplarını İngilizceye çeviren ve yazarın biyogrografisini hazırlayan David Bellos tarafından, gazeteci Alain Guerin’in evinde bulunana kadar da gün yüzüne çıkmaz. Ve böylece kitap ancak yazarının ölümünün üzerinden 30 yıl geçtikten sonra okuru ile buluşur.
Sahtesini yapmak daha zor
‘Paralı Asker’de Perec’in kitaplarında daha sonra da karşımız çıkacak olan Gaspar Winckler, Antole Madere tarafından, Antonella da Messina’nın Louvre Müzesi’nde sergilenen ‘Condottiero’ (Paralı Asker) isimli tablonun sahtesini yapması için tutulur. Sahte tabloyu yapmaya çalışırken, Gaspar’ın çektiği sıkıntı, sahteyi yapmamın gerçeği yapmaktan daha zor olduğuna kanaat getirmemizi sağlıyor. Kendisini bir mengenede hisseden kahramanımız, bu sıkıntılı işten kendini kurtarmaya, kaçmaya çalışırken, işi yapmak üzere anlaştığı ortağı Anatol Madere’yi öldürürür.
Georges Perec 168 sayfa. |
“Görüyorsun işte, bir adamı öldürdün sen. Bunun basit bir şey olduğunu sanıyorsun demek. Değil işte. Cinayet işlemenin bir anlamı olduğunu sanıyorsun öyle mi? Yok işte. Bir ‘Paralı Asker’ tablosu yapmanın kolay olduğunu sanıyorsun. Değil işte. Hiçbir şey kolay değil. Hiçbir şey öyle gelivermiyor insanın kucağına. Her şey yalan. Olsa olsa yanılabilirsin. Senin için başka bir son yok. Kendi kurduğun tuzaklar bitirdi seni, kendi aptallığın, kendi yalanlarınla kendi sonunu getirdin…”
Acımasız monologlar
Kendi vicdan muhasebesini yukarıdaki satırlarla acımasızca yapan Gaspar’da kitabın başından sonuna kadar var olan sıkışmışlık ve kaçma isteği okuru da elleri arasına sıkıca alır. İnsanın kendisini sorgulaması gerektiğini, bu kahramanımızın kendine acımadan yaptığı monologlarda tekrar anlıyoruz.
Gaspard Winckler, kitap boyunca sahte resim yapmaktan ya da bir anda katil olmaktan değil başka sıkıntılardan dolayı da kendine acımaktadır. Kitaptaki sahtecinin acısı ya da kendine duyduğu öfkesi bir yalancı ya da sahteci olmasından kaynaklanmaz, yaşamdan çekilmiş olmaktan kaynaklanır ve kendi hayatının kötü bir kopyasını yaşamaya mahkûm edilmişlikten kaçmaya çalışır.
Aralık 1960’da yayınevi kitabını reddedince düş kırıklığı yaşayan Georges Perec, bu düşkırıklığını “ Condottiere’e (Paralı Asker) gelince, onu okuyacak olanın da kafasına sı.ayım” sözleri ile anlatıyordu. Perec’e bu noktada katılmıyoruz. Zira İyi bir kitap okumak isteyen edebiyatseverler, son derece tatmin edici bir kitabı kaçırmasınlar. ‘Paralı Asker’, yer yer iyi bir polisiyeyi andıran akıcılığı ile de okuyucuyu ele geçirmeyi çok iyi beceren bir eser. Esra Özdoğan’ın usta işi çevirisini de hatırlatmadan geçmek olmaz.