Türkiye açık bir toplum mudur?

Servan Altıkanat, Karl Popper’ın meşhur kavramı “açık toplum”dan yola çıkarak Türkiye’yi sorguluyor.

SERVAN ALTIKANAT

“Açık toplum” mefhumu demokrasiyle birlikte kullanılmasının bir alışkanlığa dönüştüğü bir mefhum. İlk olarak HenriBergson tarafından ortaya atılan, Karl Popper tarafından geliştirilip popülerleştirilen bu kavram elbette ki çok geniş bir tanımla açıklanabilir.

Misal, Ömer Çaha'ya göre açık toplum, “toplumun yaygın katılımına açık, toplumsal talepleri göz önünde bulunduran, topluma hesap veren, politikalarını herkesin görebileceği şeffaflıkta formüle eden, hukukun üstünlüğü altında kalan, serbest piyasa ekonomisine dayanan, temel hak ve hürriyetleri esas alan bir yönetim yapısı ve anlayışını ifade eder.” Ona göre demokratik bir yönetim biçimi, ancak açık bir toplumda mümkün olabilir.

Bu tür toplumlarda, sistem, ideolojilere, inançlara değil, insana dayanır. İnsana dayandığı için nihai hedef, insan mutluluğunu sağlamaktır. Açık toplumlar, mutluluğu temin eden tüm dinamikleri, insanların bizzat kendilerine verir, devleti ve siyasal otoriteyi mutluluk kaynağı haline getirmez.Her insanın kendine özgü nedenlerle mutlu olabileceğini düşündüğü için, insanların yakasından elini çeker.Her tür yaşam biçimine açık oldukları gibi, müzakere ve diyaloga da açık rejimlerdir.

Kapalı toplumlar ise tam karşıtıdır. Toplum devletin elinde bir oyuncak gibidir. Devlet onunla istediği gibi oynar.Deyim yerindeyse, toplum eksik, eğitilmesi, dönüştürülmesi, yeniden yaratılması gereken bir objedir. Öte yandan, “ahlaki dejenerasyon kapalı toplumların en önemli sosyal maliyetidir. İkiyüzlülük, korkaklık, yağcılık, kısaca sahici olmayan kişilikler, bu sistemin ürettiği insan tipidir. Bireyler kendi emeklerine, piyasadaki rekabet güçlerine, yani kendilerine güvenmek yerine, devletten başlayıp aşağı inen otorite zincirinin değişik halkalarına güvenir. Birey, muhtaç olduğu kuvvet ve kudreti kendisinde değil, devlette arar”.

Tüm bu malumatlar ışığında, Türkiye'nin “açık toplum” sınıfına girmediğini çok rahatlıkla ifade edebiliriz. Zira açık bir toplumda, Sayıştay gibi parlamento adına kamuharcamalarını denetleyen bir kurum işlevsizleştirilmeye çalışılmaz, bilakis, onun fonksiyonlarını ifa etmesi önemsenir. Böyle bir toplumda,  bir kamu görevlisini savcı karşısına çıkarmamak üzere, hususi bir yasa çıkmaz, herkes hesap verir.Devlet vatandaşına “nasıl yaşayacağını ve mutlu olacağını” tarif etmez, “kızlı- erkekli mi kalınıyor” diye evlere baskın yapmaz.Açık bir toplumda, herkes gibi, askerlerin, yüksek yargıçların aldıkları maaşlarda bilinir, halktan gizlenmez.Tabi, irtikâpların da üstü örtülmez, üzerine gidilir. Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Açık olmayan, temel hak ve hürriyetlerin garanti altına alınmadığı bir toplumda sandık bulunsa bile demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. 

Öyle zannediyorum ki, Bergson'un ve Popper’in kemikleri sızım sızım sızlıyor.

Kategoriler

Şapgir