ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Şike konusunda kulüpler haklı...

 

Türkiye futbol dünyasının yozluk içinde olduğunu bilmek için müneccim olmak gerekmiyor. Her şey ortada. Hesapsızlık, kazanmak için yanlış yollara başvurmak, kabadayılık, şiddet… Say sayabildiğin kadar… Tabii ki bunların da bir cezası olmalı…

Bugüne kadar bu tür yolsuzluk sayılacak uygulamalar ne yazık ki “olur böyle” diyerek geçiştirildi, doğal sayıldı. Sonra bir kanun çıkarıldı. Herkes siyaseti bildiği gibi futbolu da iyi bildiğinden “kırın kafalarını haylazların” mantığıyla hazırlanan yasaya destek verdi.

Yasa çıktıktan sonra ise uygulamasına geçildi. Türkiye ligleri delik deşik edildi. Ne şampiyon kaldı, ne yönetici… Futboldaki yanlışlığa sanki “Ergenekon terör örgütü” gibi bir uygulama yapıldı. Özel yetkili savcılık, özel yetkili mahkemeler harekete geçti. Şimdi iddianame aşamasındayız.

İddianameyi görünce, bu yeni kanunun ne demek istediğini daha iyi anladık. Bir şike iddiasına muhatap olan kişinin cezası 5-12 yıl arasında. Suçun birkaç kez tekrarı halinde bu ceza katlanarak artıyor. Bir spor müsabakasını kazanmak amacıyla karşı takıma veya oyuncularına maddi çıkar temin etmenin suçunun asgari 5 yıldan başlaması akıl alacak gibi değil.

Ortada cinayet yok, terör yok… Silahlı gasp yok… Sporda sporun kurallarına uymayan bir girişim var. Tabii ki cezasız kalmamalı. Ama suçun niteliğiyle cezanın bir denge oluşturması gerekmiyor mu?

Bu konuda doğrusu asıl cezayı “özel yetkili mahkemeler” değil, Futbol Federasyonu vermeliydi. Çünkü bu bir spor suçu olduğuna göre ceza da asıl olarak spor alanında verilmeliydi. Şikeyle suçlanan yöneticiye yöneticilikten men cezası, futbolcuya lisans iptali cezası baştan bir kanaat oluşmuşsa verilmeliydi. Bu insanlar da haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlarsa idari yargı yoluna başvurabilmeliydi.

Futbol takımları üzerindeki “kuvvetli şüphe” de aynı şekilde baştan hemen uygulanmalıydı. Bir yanlışlık varsa bunu idari yargı çözmeliydi. Örneğin belli ki Futbol Federasyonu Fenerbahçe’nin şike yaptığına kuvvetle inanmış. Fenerbahçe’yi ikinci lige düşürmeliydi. Fenerbahçe de buna idari yargı yoluyla itiraz ederdi. Böylece belirsizlik ortadan kalkardı.

Şimdi durum kabul edilebilir gibi değil. Çünkü şu anda oynanan maçların bir geçerliği olup olmayacağı bile belli değil. Fenerbahçe geçen yıl kazandığı şampiyonluğu yaşayamadı, Şampiyonlar Ligine katılamadı, Süper Kupa’yı oynayamadı. Ama henüz bir ceza da almış gibi görünmüyor. Bir ceza alırsa bu geçen lige mi uygulanacak bu lige mi? Bu ligde bir yolsuzluk iddiası olmadığı halde, bir ceza alırsa bu işleri iyice karıştırmayacak mı?

***

Burada iki temel hata var. Birinci hata Futbol Federasyonunun kararsızlığı. Bu tutukluk liglerin tadını tuzunu kaçırdığı gibi aynı zamanda bir belirsizliğe de neden oldu. İkinci ve daha önemlisi de 8 ay önce çıkarılan yasa. Bu yasanın yanlış olduğunu, yanlış sonuçlar yarattığını, kulüpler de siyasi partiler de iktidar da gördü.

Şimdi haklı olarak kanunu değiştirdiler. Cumhurbaşkanın veto ettiği yasa bir pratiğin ve yaşanan sakatlığın ne olduğunu gören, anlayan ve değiştiren bir yasaydı. 5-12 yıllık ceza 1-3 yıla indiriliyor ve yargılama özel yetkili mahkemelerden ve savcılardan alınarak normal mahkemelere dönüyordu. Meclis, bu yasayı hazırlarken kulüplerin taleplerini dikkate almıştı. Doğrusu da buydu.

Spor suçunun cezası spor alanında verilmeli, ekonomik suça ekonomik ceza yöntemi uygulanmalı. Doğru yöntemin bu olduğuna inanıyorum. Futboldaki sınırları aşan teşvik yolsuzluğu bu kadar ağır cezalarla yüz yüze gelmemeli. Cezalar ligin baltalanmasına yol açacak ağırlıkta olmamalı.

Bu nedenle Meclisi değişiklik girişimini ve partilerin ısrarını doğru buluyor ve destekliyorum…