EVREN DEDE

Evren Dede

Yunanistan için son yol ayrımı

 

2011 yılı, Yunanistan açısından inanılmaz zor bir yıldı. Toplumun tahammül sınırları zorlandı ve siyasi parti sistemi, beraberinde ülkeyi de sürükleyerek tam üç defa intihar etmeye teşebbüs etti.

Çok şükür ki sağlıklı refleksler devreye girdi ve felaketi önleyip, Yunanistan adlı geminin dümenine tecrübeli, aklı başında, yurtdışında saygın olan ve sorunların derinliğini bilen bir teknokratı, Lukas Papadimos’u getirdi.

Ülke intihar etmek üzereyken oldu bütün bunlar; son anda hayatta kalma içgüdüsü hâkim oldu ve çirkef parti mekanizmalarından uzak bir başbakanı dayattı.

2012 yılı da kolay bir yıl olmayacak. Yunanistan, ortaklarına karşı mahçup durumda. Çünkü defalarca, verilen sözler ve taahhütler tutulmadı. Yunanistan deyince, ‘tembel’, ‘sözünde durmaz’ demeye başladı kredi veren ülkeler. Ülkenin güvenilirliği dibe vurdu.

Bugün Yunanistan’ın ortaklarının, ülkeyi hâlâ desteklemeye değdiğine inanmaları için ilk olarak, Yunanistan hükümetinin yükümlüklerini tamamen yerine getirmesi gerekiyor. Yalnız, bunun için teknokrat kökenli yeni başbakan Lukas Papadimos’un varlığı yeterli değil. Çünkü mevcut geçici hükümeti (Nisan 2012’ye kadar) destekleyen üç partinin (PASOK, ND ve LAOS), yine Yunanistan halkının tepki göstereceği ek önlemler almaları ve reform yasalarını parlamentodan ivedilikle geçirmeleri gerekecek.

Yunanistan, son iki yılda uzun bir yol kat etti ve son tahlilde büyük bir çaba sarf etti. Başarısız olunan noktalarda ise bütün suçun Yunanistan siyasetinde olmadığı, IMF ve Troyka’nın sunduğu reçetenin de bazı hatalar içerdiği görüldü.

Bugün Yunanistan son kavşakta. Ya batacak ve intihar edecek, ya da kemoterapi görecek ve iyileşme mücadelesi verecek. Bu noktada, Yunanistan toplumunun ve siyasetçilerinin, ülke yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra Troyka ve IMF ile anlaşabilirse, 2012 yılında doğacak yeni fırsatların ve iyileşmenin yaşanacağını algılamaları gerekiyor.

Yunanistan için verilebilecek en önemli tavsiye, ülke batsa da, kemoterapi tedavisi görse de, israfçı devletin gerçekten küçültülmesidir. Bu da ancak siyasi sistemin kararlılığıyla gerçekleşebilir.

Yunanistan başarılı olursa, bankalara girecek para piyasayı tekrar canlandıracak ve nakit sıkıntısını ortadan kaldıracaktır. Yine başarılı olunursa, yabancı sermayeli büyük projeler ve Avrupa yatırım fonları yeniden canlanacaktır. İhracat ve turizm de bu sayede artan verimlilikten istifade edecektir. Ve belki de en önemlisi, borçların belirli bir program çerçevesinde yeniden vadelendirilmesi, her tür yerli veya yabancı yatırımın gerçekleşmesine ve mevcut yatırımlara engel teşkil eden Euro para biriminden atılma tehlikesini de ülkenin üzerinden kaldıracaktır.

Yunanistan toplumu, tünelin ucunda ışığın olduğunu gösteren olumlu sinyaller istiyor artık. Ancak tüm bunlar, siyasi partilerin Başbakan Papadimos’u ve hemen önümüzdeki dönemde yapacağı kritik ve zorunlu tercihleri desteklemesi önkoşuluna bağlı. Tabii, çirkef Yunan siyasi sistemi bir kez daha parti çıkarlarını ulusal çıkarların üzerine koyarak, intihara teşebbüs etmezse...

Son tahlilde, Yunanistan’daki siyasetçilerin ve halkın, yozlaşmamış ve rekabetçi bir Yunanistan’ın yeniden kurulacağına inanmaları gerekiyor.