PARRHESİAPAR

PARRHESİAPAR

Getronagan öğrencileri her bir kadın karakteri sadece metin üzerinden değil, o karakter gibi giyinerek, konuşarak, hareket ederek ve iletişime geçerek de yaşıyor. Ekmekçioğlu’nun, gösteriye eşlik eden ‘Hay Gin’ kitapçığında yer alan ‘Zaruhi Bahri’nin İzinde’ başlıklı yazısında paylaştığı, “Büyüdüğümüz yıllarda bu kadınların hikâyeleri hakkında bilgimiz olsaydı nasıl kadınlar olurduk?” sorusu, eminim bugün de birçok Ermeni kadının içinde beliren bir sorudur.

Çağrışımları çok yüksek olan bu performansı, depremin, savaşların, dolayısıyla zorunlu göçlerin tüm hücrelerimizde çok yer kapladığı bir zamanda her izleyici farklı şekillerde yorumlayabilir. Aile tarihindeki göç hikâyelerindeki boşlukları tamamlamaya çalışan benim gibi Ermeniler için bu hikâyenin, iç dünyalarındaki yankıları çok güçlü.

Harutyunyan 1860’ta, Harput’un güneyindeki Tılgadin (Huylu, bugünkü resmî adı Kuyulu) köyünde doğmuş, genellikle gazete yazıları, gezi notları, oyunları ve kısa öyküleriyle tanınmıştır. Tılgadıntsi, gezi yazılarında Ermenilere ait mülklerin ve manastırların durumunu eleştirel bir bakış açısıyla aktarmakla yetinmez, günlük hayatın koşullarıyla ilgili detayları, felaketin gelişini, âdeta kehanette bulunur şekilde, etnografik bir incelikle sunar.

Malatyalı bir Ermeni aileden gelen Hrant Dink, taşra/kavar ile İstanbul arasındaki uçurumun orta yerinde, kendi günlük hayatından sıyrılarak tarihsel kimliğine büründü. Yok edilmeyle, izlerinin silinmesiyle, tutulamayan yaslarla, sonsuz adaletsizlik hissiyle örülü bir kimlik bu.

Ermenice ‘kavar’ kavramı, şehrin dışındaki bir bölgeden daha fazlasını kapsıyor; tarihi yurdu, doğayı, insan ile toprak arasındaki ilişkiyi, iklimi barındırıyor. Kavar edebiyatını okumaya Hamasdeğ’le başladık ve tartışmalarımız sırasında ortaya çıkan fikirler gelecekteki okumalarımızın temelini oluşturdu. Kavar edebiyatını incelemekle yetinmeyip, dünya edebiyatlarıyla karşılaştırarak fikir dünyamızı genişletme imkânı bulduk.

Parrhesiapar’ın bu seneki son yazısı, Anarat Hığutyun Okulu öğrencilerinden İzabel Dimdik’in imzasını taşıyor. Parrhesia Kolektif’in kadın öğrencilere yönelik olarak düzenlediği ‘Hasmigyan Bduydner’ gezi yazısı yarışmasının ödül kazanan üçüncü yazısı olan bu metin için İzabel’i tebrik ediyor, Ermenice düşünmeyi, konuşmayı, yazmayı hiç bırakmamasını temenni ediyoruz. Bu vesileyle okurlarımızın yeni yılını ve Surp Dznunt’unu kutluyor, yeni yılda yine edebiyatla, felsefeyle, tarihle, mimariyle, dansla, sanatla buluşabilmeyi umuyoruz. Bizleri sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir, parrhesiacollective@gmail.com adresine yazarak faaliyetlerimize katılabilirsiniz.

Bir önceki köşe yazımızda Hasmigyan Bduydner Ermenice gezi yazısı yarışmasında ilk üçe giren yazıları paylaşacağımızı duyurmuştuk. İlk yazı Mhitaryan Lisesi’nden Nora Davulciyan’a aitti. Bu hafta köşemizde Getronagan Lisesi öğrencilerinden Lena Sarıoğlu’nun yazısını paylaşıyor, Ermenice yazmayı hiç bırakmamasını temenni ediyoruz.

‘Hasmigyan Bduydner’ başlığı altında duyurduğumuz, kadın öğrencilere yönelik Ermenice ile serbest yazı yarışmasının sonuçlarını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Bize ulaşan yazılar arasından seçtiğimiz üç bu köşede Agos okurlarıyla paylaşacağız. İlk yazı Pangaltı Mıhitaryan Lisesi’nden Nora Davulciyan’a ait. Kendisini kutluyor ve gittiği, gördüğü yerleri düşünürken, aklından geçenleri Ermenice ile yazmaya devam etmesini diliyoruz.

Lerna Babikyan’ın üretimlerinde bulacağımız kültürel köklerin yansımaları, elbette, Gomidas Vartabed örneğinden ibaret değil. Birkaç yıl önce Berlin’de imza attığı ‘Ermenice Harflerle Dans’ adlı projesiyle köklerine dönüş hikâyesini belki de en başından, bir alfabe üzerinden ele alıyor. Harflere bedensel hareketlilikle hayat vermesi, özgün bir sanatsal bir yolculukta keşfetmenin ve öğretmenin çok iyi bir örneği.