OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Zalimin barajı varsa...

Gündemin sıcak maddesi, HDP’nin baraja rağmen seçimlere parti olarak girme kararı. Şüphesiz bu kararla alınmış bir risk var; var ama kimin için? Daha doğrusu her kesim için risk düzeyi aynı mı? Kürt siyaseti dışındaki özgürlükçü demokrat kesimler bunun rejim ve kendileri açısından büyük bir risk olduğunu, zira HDP barajı geçemezse siyasetin ve demokrasinin geleceğinin AKP’nin hatta Erdoğan’ın insafına kalacağını söylüyorlar ve büyük ölçüde de haklıllar. Hatta, kimileri işi daha ileri götürerek AKP ile HDP arasında bu konuda gizli bir pazarlık olduğunu iddia ediyorlar. Böyle bir pazarlık varsa, adı üstünde gizli olduğu için  bilmemiz mümkün değil ama bu bana mümkün gözükmüyor; kaldı ki eğer böyle bir pazarlık varsa onu boşa çıkarmanın en etkili yolu HDP’nin barajı geçecek oyu almasıdır! 

Komplo teorisini bir kenara bırakıp risk meselesine geri dönecek olursak, meclis dışı kalmak Kürt hareketi açısından ne kadar büyük bir risktir? Şüphesiz mecliste olmak önemlidir, bir avantajdır, bir maniveladır. Öte yandan, eğri oturup doğru konuşalım, Kürt siyaseti bu noktaya meclisteki varlığı sayesinde değil, tam tersine, gerek kanun zoruyla gerek kaba kuvvetle meclis dışında bırakılmasına rağmen geldi. Meclis dışında etkili siyaset yapmanın tecrübesine de birikimine de sahipler. Dolayısıyla, meclis dışında kalmak onlar için dünyanın sonu değil. Yanlış anlaşılmasın, meclise girmenin önemsiz olduğunu asla söylemiyorum. HDP’nin meclis dışında kalması, Kürt hareketi için olduğundan daha çok, bu harekete doğrudan dahil olmayan özgürlükçü, laik demokratlar için bir risktir diyorum.   

Öte yandann eğer AKP ve Erdoğan “çözüm süreci”nde samimi iseler, HDP’nin meclis dışında kalmasından asıl onların endişelenmesi lazım çünkü barış tek taraflı, hele hele muhatabınızı ezerek sağlanacak bir durum değildir. Kalıcı bir barış için masanın öbür tarafında da temsil kabiliyetine ve belli bir güce sahip muhataplarınızın olması lazım. Öcalan’ın bu işlevi daha ne kadar sürdürebileceği belirsizdir. Ayrıca, eğer HDP yüksek ama barajın altında bir oy alırsa, hükümet edecekler açısından zor bir durum ortaya çıkabilir. Seçim barajı istikrar adına savunuluyor ama yüzde dokuz hatta yedi-sekiz oy alıp da meclis dışında kalmış bir partinin istikrarsızlık kaynağı olmasında şaşıracak bir şey de yok. Şartları bile bile seçimlere girdiklerini söylemek de hakkaniyetli bir argüman olmaz çünkü bu düpedüz bir zorbalık olan gayrimeşru baraja boyun eğmelerini istemek manasına gelir. Velhasıl, istikrar kaynağı olarak öne sürülen baraj, sonunda pekala istikrarsızlık kaynağı olacaktır. Kaldı ki, baraj ülkenin siyasetine ve sosyolojisine dışarıdan yapılan bir müdahale yoluyla istikrar sağlar ki bu da yapay ve kırılgan bir istikrardır. Misal, partilerin oy dağılımı birbirine daha yakın olsaydı istikrar adına barajı daha da mı yükseltecektik? Veya HDP gibi yüzde dokuz civarlarında oy alan ikinci bir parti olsaydı, yüzde onsekiz küsur oyun meclis dışı kamasını olabilir mi kabul edecektik?

Bu kararla siyasi HDP aslında Türkiye seçmeninin önüne de bir seçenek koymuş oluyor ki o da şu: bu harekete öteden beri getirilen en önemli eleştirilerden biri ‘Türkiye partisi’ olamaması idi; bu karar o yönde atılmış önemli bir adımdır. Kürt hareketinin Türkiyeli bir parti olup olmayacağına da seçmen karar verecek. Partiyi yüzde onun üzerine taşırsa bu net bir mesajdır. Yok gerekli oyu toplayamazsa, bu partiyi bundan sonra Türkiyelileşememekle suçlamak eskisi kadar kolay olmaz. Zira, hem Demirtaş’ın hem partinin diğer yetkililerinin söylediklerinin sadece Kürt kimliğiyle ilgili olduğunu söylemek insafsızlık olur. Onların dillendirdikleri ilkelere, mesajlara, duruşa kendileri yakın görüp de Kürt veya PKK alerjisinden dolayı eli oy vermeye gitmeyenler, ülkedeki muhalefetin etkisizliğinden şikayet ederken iğneyi kendilerine batırmalılar. Ayrıca, barajın yüksekliğinden şikayet edenlerin de HDP’nin barajı geçmesini istemeleri akla yakın olandır çünkü HDP’nin barajı geçmesi halinde baraj anlamsızlaşacak ve işlevsiz hale gelecektir. HDP’nin barajı geçmesi yüksek barajın da sonunu getirebilir. HDP’ye verilecek her oy barajın kaldırılmasına veya en azından düşürülmesine verilecek oy manasına gelecek.

Son tahlilde, riskli hatta hatalı bir karar olsa da, ülkenin özgürlükler ve demokrasi geleceği açısından hayati olacağı için bize düşen HDP’nin barajı geçmesine çalışmaktır, zira AKP’nin daha doğrusu Erdoğan’ın siyaseti ve rejimi istediği gibi dizayn etmesinin önündeki en büyük engel HDP’nin barajı geçmesi olacaktır. CHP’nin yüzde iki-üç fazla veya eksik oy alması birşeyi değiştirmez. Sonunda “Ben demiştim”, diyebilmek uğruna HDP’ye destekten geri durmanın vebali vardır. HDP barajı geçerse kimse yanılmış veya kaybetmiş olmayacak, kaldı ki malum, galiptir bu yolda mağlup.