BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Anlat anlat bitmiyor

Merak ediyorum; acaba geçen haftaki –zor elde edilen– Agos’un orta sayfasında yer alan ‘Her Ermeni bir belgedir’ bölümünde anlatılanları okuyup da takılıp kalmayan var mıdır? Her birini, gözlerim iyice bulanana kadar, tekrar tekrar okudum. Ki benimki dahil, çoğu eksikli, anlatıldığı kadarı bilinen, kelimeleri usturuplu seçilen, kısıtlı yere sığdırılmak için özetlenen, okudukça “kim bilir daha neler neler” diye düşündüren... Ve aslında tümü, koca bir denizde minik birer kum tanesi. Ah, anlat anlat bitmiyor bu ‘Ermeni yalanları’, ki daha hiçbiri açık açık anlatılmadı. Özellikle her şeye rağmen ülkeyi terk etmeyen, terk edemeyen Ermeniler yüz yıl sustular ya da ancak fısıltıyla dile getirdiler acılarını, hiçbir zaman bağıramadılar, hani şöyle avaz avaz... Niye? Biraz efendilikten, biraz tevekkülden ama en çok da korkudan. Ya tekrarlanırsa? Ya bir gün çocuklarının, torunlarının da başına aynı şeyler gelirse? O kadar korkunç şeylerdi ki yaşadıkları, kimini dile getirmeye bile utandılar. Ama kötü oldu bu. 

Böylece, olan bitenler kolaylıkla ters yüz edilip ‘Ermeni yalanları’ ve ‘Ermeni mezalimi’ haline getirildiler. Gelecekte, dünyanın en ünlü feylesofları arasında anılacağı kesin olan o Cübbeli Ahmet denen ‘sözde’ Hoca’nın bile diline sakız oldu. Kim olduğunu bildiniz, değil mi? Hani Avrupa’da bir otelde ‘yanlışlıkla’ porno film izleyen, hani kısa süre önce, kapısında korumalar beklerken, bir hatunla çırılçıplak aşk yaparkenki hali sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan... Ve de bundan hiiiç utanmayan, hatta cevabının “Ne var yahu, biz erkek değil miyiz?” olacağı belli o Cübbeli... “Ermeniler ülkemizde zulüm yaptığı için ecdadımız da Allah’ın emrini uygulamıştır” buyurmuş, duymuşsunuzdur herhalde. “Onlar zalimlik yapmışken biz niye özür diliyoruz? Sen özür diledikçe üstüne üstüne geliyorlar. Güneydoğu’yu PKK’ye ver, öbür tarafı Ermeni’ye ver. Bir şey kalmadı yahu!” diye de laubali bir şekilde devam etmiş o tarihi yazısında.

Tabii ki bütün söylediklerini buraya almayacağım, zaten sinirim bozuluyor, daha neler döktürdüğünü merak edenler internetten okusunlar. Adını tuşladın mı hemen çıkıyor. Ermeni vahşetinden örnekler veriyor ve de (en müthişi bu) “Siz Ermeni dölleri, şimdi kalkmışsınız da Ermenilere soykırım yaptığımızı iddia edip tanımamızı istiyorsunuz. Sizde Ermenilik olmasa (Ermeni lafı zaten küfür ya) böyle yapar mısınız? 519 bin Müslüman’a katliam yaptı bu dinsiz kitapsız Ermeniler. Onlar yaptı.” Aslında Maide Suresi’ne göre kesilmeyi hak eden Ermenileri yalnızca tehcir etmişler, çünkü Müslüman soykırım yapmazmış, asıl soykırımı ise o gâvur Ermeniler yapmış. Bak sen...

Kestim. Daha fazla uzatmaya gerek yok. Şimdi bakın, “Savunmaya geçersek rezil oluruz. Özür dileyemeyiz. Özür dilemek caiz değil. Gâvurdan niye özür diliyorum?” cümlesinden de açıkça görüldüğü gibi panik halinde yazıldığı son derece belli o uzuuun yazının bir yerinde acayip bir şekilde hemfikir olduğum bir şey yakaladım. O iddia ettiği zulüm örnekleri için “En iyi savunma saldırıdır. Sen ona yaptığı suçu anlatacaksın, rezil olacak, susacak” diyor. Aferin Cübbeli, çok haklısın. İşte biz vaktinde bunu yapamadık. Keşke yıllarca destan destan yazıp, bağıra bağıra anlatsaydık. Korkmasaydık. Ne olacaksa olsaydı varsın. Çünkü eğer tüm o vahşet, detaylıca ve açık açık anlatılabilseydi, dinleyen ya da okuyan, gayriihtiyari şöyle bir irkilirdi. Öyle oluyor, bir an bile “Acaba?” demesi yetiyor. Sonra bir şey daha dikkatimi çekti. Yani empati yaptım ve günümüz Türk insanının bu olayı neden bir türlü kabul edemediğini anladım galiba. O kadar büyük ve insanlığa sığmaz bir vahşet söz konusu olduğunda, bunu kendi atalarına yakıştıramıyor, inanmak istemiyor insan ve de kabul edemiyor. İyi niyetle ve manevi açıdan bakılırsa, bu böyle; maddi açıdan bakıldığında doğacak sorunlar ise benim konum değil. Durmadan inkâr eden devletin konusu.

Sonuç olarak, sana göre aslında “kesilmeyi” hak eden o Ermeni dölleri, yalnızca sürülerek paçayı kurtaramadılar kardeş. Pekâlâ da kesildiler. Sen benden daha mı iyi bileceksin? Benim ailemin büyükleri tehcire falan gönderilmediler, resmen kesildiler. İşte bu kadar. Bugüne kadar tevekkülle susmuş olanlar, ne oldu da yüz yıl sonra böyle bülbül kesildiler acaba diye merak ediyorsan eğer, diyorum ki, her bardağı taşıran, bir tek damladır. Taştı mı durduramazsın.

Bir şey daha ekleyeceğim dostlar. Hoca demiş ki (onun sözlerine çok önem verdim sanılmasın, başkaları da boyuna söyleyip duruyor ya), “Arşivleri açalım diyorsun, yanaşmıyorlar, tarihçiler araştırsın diyorsun; yok! Kayıtlar var çıkaralım bakalım, kim kime ne yapmış diyorsun; yok!” Ben de diyorum ki, nerede bu arşivler, kayıtlar? Hadi bul ve aç!