PAKRAT ESTUKYAN

Pakrat Estukyan

Մենք ու մերոնք - BİZ VE BİZİMKİLER

Afyonla yozlaşanların göremediği

Dine ve dini kurumlara karşı giriştiği mücadele, sosyalist ideolojinin en densiz stratejisi olarak kabul edilebilir. Sosyalizm Çarlık Rusya’sında devleti ele geçirerek iktidara geldiğinde, imparatorluğun etki alanına giren ve Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan çok geniş bir coğrafyada din adamları yeni rejimin hedefi haline geldiler. 

Modern Yerevan kentinin planlı yapısı bu şehri ziyaret edenleri adeta büyülüyor. Ancak bu ziyaretçiler, söz konusu modern kentin inşası esnasında tarihi değere sahip kaç kilisenin yok edildiğini bilemezler. Dahası, kaç Ermenistan yurttaşının salt kiliseye girip bir mum yaktığı için fişlendiğini, takibata uğradığını öğrenebileceğimiz bir kaynak da yok henüz. Aynı ideolojinin hüküm sürdüğü başka ülkelerde de durum farklı değildi. Örneğin Enver Hoca yönetimindeki Arnavutluk’ta, namaz kıldığı ihbar edilen seksenlik insanların hapse atıldığına dair birçok tanıklık mevcut.

Sosyalizmin “Her şey zıddını geliştirir” tezi bir kez daha doğrulanmış, Polonya Gdansk’taki tersane işçileri greve gidip yürüyüş düzenlediklerinde, kortejin en önünde kendi de Polonyalı olan Papa 2. Jean Paul’un ve Meryem ananın posterlerini taşımışlardı.

Bilimsel sosyalizm açısından Karl Marx’ın “Din toplumların afyonudur” sözünü günümüz Türkiye’sinde acı bir deneyim olarak yaşamaktayız. İktidar toplum karşısında gücünü kitlelerin dini zaaflarından alıyor. İnsanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve onun mutlak hâkimiyetindeki hükümeti, partiyi salt İslam yanlısı olarak gördükleri için destekliyorlar. Bu kanaati tesis ettikten sonra devlet aygıtında tüm dengelerin bozulması, ülkenin bir bölümünün kendi silahları, askerler, polisleri eliyle harabeye çevrilmesi, sınır ötesinde girişilen tehlikeli savaş oyunları kimsenin umurunda değil.

Avrupa, Türkiye veya dünyanın her hangi bir ülkesi hiç fark etmiyor, durum aynı. Kitleler safdillikle inandıkları söylemlerle oyalanırken küresel sermaye kendi stratejilerini aksatmadan uyguluyor.

Fukuşima santralindeki kazadan sonra Almanya ülkedeki 23 nükleer santrali belli bir program dahilinde kapatma kararı aldı. Aynı dönemde Türkiye’de Akkuyu dışında, İğneada ve Sinop dahil üç nükleer santralin daha ihalesine hazırlanıyoruz. Kimse bu devasa enerji kaynağının Türkiye’nin ihtiyaçlarından kaynaklandığına inandırmaya çalışmasın bizleri.

Din afyonuyla yozlaşanların gündeminde ülkemizi çoraklaştıran, tarımımızı sabote eden, hayvancılığı yok eden, su kaynaklarını kurutan politikalar yerine idamı geri getirme, böylece şeriat ilkelerini tesis etme çabası var.