OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

"Hamdolsun"

Gelelim, “hamdolsun” sözünün neden ağızdan çıktığına veya kaçtığına. Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Ermeni Soykırımı’nın gündeme gelmemesine sevinse bile, hele bir gün önceki sözü düşünülecek olursa, bunun kamu önünde ifade etmemesi beklenirdi.

Heyecanla beklenen Biden-Erdoğan görüşmesi oldu bitti. Görüşme sonrasında o heyecanı karşılayan bir durum olmadı. Aslında, olması da beklenemezdi. Söz konusu heyecan, herkesin kendi siyasi cenahına göre muhataplardan birinin ötekine yapacağı çıkış(ma) beklentisinden kaynaklanıyordu. Fakat, böyle çıkışmalar olduysa bile kapalı kapılar ardında, üstelik iki liderin ‘baş başa’ yaptığı konuşmaları, konuşulduğu biçim ve tonda dışarı yansıtmaları diplomatik teamüllerin ötesinde bir şey olurdu. İki taraftan biri çıkıp “Ağzının payını verdim, yapması gerekenlerin talimatını verdim” diye açıklama yapmayacaktı tabii ki. Nitekim, açıklamalar da “Çok verimli bir görüşme oldu”, “İşbirliğini sürdürme kararlılığındayız” gibi klişelerdi. Bu görüşmenin ilişkilerde istikamet ve ton değişikliğine yol açıp açmayacağını zaman gösterecek.

Biden, geçen 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyan açıklamasını yaptıktan sonra, bunun birçok açıdan önemli olmakla birlikte ABD-Türkiye ilişkilerinde belirleyici bir önemi olmasının beklenmemesi gerektiğini, zira ortada daha güncel ve daha yakıcı somut sonuçları olacak sorunlar olduğunu söylemiştim. Bırakın soykırımı, S-400, Suriye’deki ittifaklar gibi o yakıcı sorunlarda dahi dışarıya yapılmış net bir açıklama yok. Kabil Havaalanı’nın korunması meselesinden öyle anlaşılıyor ki Türkiye ‘klasik’ asker olma rolünü ve kartını masaya sürmüş gibi. Kim demişti, “Türkiye’nin en önemli ihraç malı askeridir” diye? Bu sözü doğrulayan başka bir durumla karşı karşıya gibiyiz. Türkiye, askerî katkı yoluyla genel anlamda Batı’ya, özel olarak ABD’ye ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir ülke olduğunu hatırlatmaya çalışıyor. Eğer diğer meselelerde kendini fazla sıkıştırmazlarsa, Batı ittifakına muhafız olarak katkıda bulunacağının mesajını veriyor.

Gelelim görüşmedeki, Ermeni Soykırımı’yla ilgili tuhaf duruma. Bu Erdoğan’ın çelişkili ifadelerinden kaynaklanan bir tuhaflık. Görüşmeden bir gün önce, yani 13 Haziran’da 24 Nisan’ın kendileri için “çok çok olumsuz bir süreç” olduğunu, “bu yaklaşımın kendilerini ciddi manada üzdüğünü” ve “bunu gündeme getirmeden geçmeyi doğru bulmalarının mümkün olmadığını” söylüyor. Fakat, bir gün sonra Biden’la görüşmesinin ardından, gazetecinin bu konunun gündeme gelip gelmediğini sorması üzerine “Hamdolsun, hiç gündeme gelmedi” diyor! Bu “hamdolsun” sözü üzerinde biraz durmak lazım, zira hem ilginç hem de bilmece gibi bir durum yaratıyor. 

Bir söz akıldan geçmeden ağızdan çıkmayacağına göre, bu “hamdolsun” sözünü de o şekilde değerlendirmek lazım. Akıldan geçen bir şeyin ağızdan kaçmasıdır bu. Yok, ağzından kaçmadı da bilerek söylediyse, o zaman da şunu sormak lazım: İnsan bir gün evvel söylediğini unutarak, özellikle gündeme getireceğini vurguladığı bir şeyin gündeme gelmemiş olmasına nasıl şükreder, nasıl bir psikolojiyle bunu yapar? Bu çelişkiyi nasıl açıklayacağız?

Dolayısıyla, elimizde iki temel soru var. Erdoğan neden böyle düşündü, düşünüyor ve bunu niye ağzından kaçırdı? Bu sorulara kesin cevaplar veremesek de bazı akıl yürütmeler yapabiliriz. Ermeni Soykırımı’nın gündeme gelmemesine sevindiğine göre oradan doğabilecek daha fazla risk ve zarar olduğuna inanıyor, ABD’den soykırımla ilgili başka talepler bekliyor; dolayısıyla bu işin ‘sözle tanıma’ düzeyinde kalmasına seviniyor olabilir. İkincisi, bu konuda muhatabına onu ikna edecek söyleyeceği fazla bir şey olmadığı için konu açıldığında ‘altta kalmak’tan çekinmiş olabilir. Biden’a ‘Rus cephesinin arkasında faaliyet gösteren Ermeni hainler’i mi anlatacaktı? Üstelik Biden, senatörlüğünden beri Ermeni Soykırımı konusunu bilen bir siyasetçi.

Gelelim, “hamdolsun” sözünün neden ağızdan çıktığına veya kaçtığına. Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Ermeni Soykırımı’nın gündeme gelmemesine sevinse bile, hele bir gün önceki sözü düşünülecek olursa, bunun kamu önünde ifade etmemesi beklenirdi. Bunu neden ağzından kaçırdığına cevap olarak benim aklıma gelen, psikolojik manada çok gergin olduğu. O gerginlikle aklından geçeni tartmadan ağzından çıkardı. Artık kendisinin vücut diline aşinayız. Zor durumda kaldığında yüzüne oturan bir gülümseme var. Gazetecinin sorusu sonrasında yüzünde beliren o gülümsemeyi görebilirsiniz. 

Tabii, bir ihtimal de şu: Ermeni Soykırımı görüşmede gündeme geldi ama Türkiye açısından dışarı yansıtılmamasını gerektirecek kadar olumsuz şekilde konuşuldu veya Erdoğan Biden’dan o konuda beklediği ‘pişmanlığı’ duyamadı. Dolayısıyla “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi”, bunu gizlemek, “Gündeme geldiyse ne konuşuldu?” sorusunun önünü kesmek için söylenmiş bir söz. “Hiç gelmedi” vurgusu da doğrusu bu şüpheyi kuvvetlendiriyor. Yalan söyleyeceğin zaman önüne yemin eklemek gibi... Yoksa, Erdoğan “Ermeni Soykırımı konusunu sordum, Biden yapılması gereken ama çoktan gecikmiş doğru bir iş yaptığını söyledi, ben de ‘canınız sağ olsun’ dedim” mi diyecekti?