OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

‘İt ürür kervan yürür’ siyaseti

“AKP-MHP oylarıyla reddedildi”, Türkçe deyimler sözlüğünde yerini almak üzere. Meclis’e önerge veriyorsun olmuyor, mahkemeden karar çıkartıyorsun olmuyor; protesto ediyorsun, dayak yiyorsun, gözaltına alınıyorsun, olmuyor; yazı, rapor yazıp, video çekip derdini anlatıyorsun, olmuyor.

Bir siyasi ve sosyal düzen olarak demokrasinin birçok gereği var. En önemli şart veya gereklerinden biri, sistem içinde muhalefete ve muhaliflere meşru bir pozisyon, alan ve işlev vermektir. (Burada ‘muhalefet’i geniş anlamıyla kullanıyorum; yani sadece siyasi partileri değil, iktidarın karar ve icraatlarına eleştirel yaklaşan toplumsal muhalefeti de kastediyorum.) Muhalefetin eleştiri yapması, yanlış gördüklerini söylemesi normal karşılanır, hatta beklenir. Fakat söz konusu alan ve işlev bununla sınırlı değil. Bu, tabiri caizse birinci adımdır; ikinci adım kanımca ilki kadar önemlidir. O da, muhalefetin sistemin kendine tanıdığı siyasi ve hukuki imkânlarla sonuç alabilme, eleştirdiği şeyleri düzelttirebilme, değiştirebilme ihtimali olmasıdır.

Örneğin, muhalefet Meclis’e bir önerge verirse bunun bir şeyleri fark ettirebileceğini, mahkemeden bir karar alırsa bunun uygulanacağını veya bir konuda yazı, bilimsel rapor ve yayınlarla kamuoyu oluşturulursa bunun karar alıcılar üstünde etkili olacağını düşünür ve bekler. Öyle de olması gerekir. Değiştirebilme, düzeltebilme ihtimali son derece hayatidir, çünkü demokratik sistemin işlemesini sağlayan budur. Muhalefetin bir şeyleri etkileme, değiştirme, sözünü duyurma yollarını tıkayanlar, demokratik sistemi tıkamış, sonuçta bütün ülkeye zarar veren bir iş yapmış olur. 

Türkiye bu açıdan uzun zamandır hayli kötü durumda. Türkiye’de Meclis içindeki ve dışındaki muhalefetin, işleyen bir demokraside kendilerine tanınması gereken imkânlarla değişim yaratma ihtimali neredeyse sıfırlanmış hâlde. Benzer şekilde, iktidarın karar ve icraatları üzerinde anlamlı bir denetim yapabilme imkânı da yok. Bu konuda birçok örnek verilebilir. Örneğin, muhalefetin TBMM’de verdiği tüm önergeler, içeriği ne kadar mantıklı olursa olsun, iktidar ittifakı tarafından âdeta otomatik olarak reddediliyor. “AKP-MHP oylarıyla reddedildi”, Türkçe deyimler sözlüğünde yerini almak üzere. Muhalefetin yapılan haksızlıklar karşısında başvurduğu ve hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin kararları ya geciktiriliyor, ya uygulanmıyor. Aynı şekilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararların da etrafından dolanılıyor, bu kararlar uygulanmıyor.

Benzer bir durum Boğaziçi Üniversitesi’nde de yaşanıyor. İktidar tüm itirazlara, demokratik açıdan mantıklı, haklı tüm argümanlara kulaklarını kapatmış durumda. Tepeden inme rektör okul içinde yeterli destek bulamayınca kendi dâhil bir-iki kişiyi tüm makamlara vekâleten atıyor, hukuksuz yollarla, üniversite senatosunda oy çokluğunu ele geçirmeye çalışıyor. Hocaların azimle sürdürdükleri protestolar dikkate alınmadığı gibi, öğrencilerin protestoları da tüm yetkiler aşılarak, şiddetle bastırılıyor. Bir üniversitenin tanımlayıcı unsuru olan öğrencilerin ve hocaların yolu, üniversitenin girişinde kesiliyor. Ekme rektör Bulu, “Şu öğrenciler, hocalar olmasa ben bu okulu çok iyi yönetirim” derse şaşırmayın.

Kanal İstanbul, başka bir örnek. Bırakın diğer partilerden gelen itirazları, çevreden tutun da uluslararası hukuka kadar, konuyla ilgili birçok alandan uzmanların yaptığı uyarılar dikkate alınmıyor. Yalnız İstanbul değil, bütün Marmara Bölgesi için risk yaratacağı söylenen projeye inatla devam ediliyor. Çevreyle ilgili böyle dikine gidilen birçok HES, taş ocağı, altın madeni projesini de siz listeye ekleyin.

Meclis’e önerge veriyorsun olmuyor, mahkemeden karar çıkartıyorsun olmuyor; protesto ediyorsun, dayak yiyorsun, gözaltına alınıyorsun, olmuyor; yazı, rapor yazıp, video çekip derdini anlatıyorsun, olmuyor (Peker hariç diyeceğim gerçi ama onun videoları da henüz somut bir sonuç doğurmadı. Bundan o ifşaları küçümsediğim anlaşılmasın, katiyen.) Peki, bu muhalefet ne yapsın? Hangi yolu denese bloke ediliyor. Bu, muhalefeti fiilen yok etmek demektir.

İktidar sahipleri bütün haksız, gayriadil, hukuksuz hatta kanunsuz yollarla muhalefeti bastırıyor, muhalefetlerin sözünü anlamsızlaştırıyor, etkisizleştiriyor ama o muhaliflerden biri veya birileri, itiraz ederken tırnak ucu kadar gayrimeşru bir yola başvursa, kronolojiyi altüst ederek onu alıp, kendi zorbalıklarının gerekçesi yapacaklar. Bunlar da gene eski numaralar. İyi biliriz.