OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

İsrail’in Karabağ’dan alacağı ders

İsrail bugün kendini askerî açıdan çok üstün görüyor olabilir, gerçekten öyle de olabilir. Fakat, bu tür sorunları insan ömrüyle veya bir nesille sınırlı şekilde değerlendirmenin yanlışlığı ortada. Düşünsenize, 2020’deki savaşta ölen binlerce Ermeni ve Azeri genç, kendilerinden önce başlamış bir kavgada ölmek için doğmuş oldular.

İsrail’in Gazze’deki yıkımı her düzeyde sürerken, dünya medyasında bu konu üzerine her gün herhâlde bir düzineden fazla yazı yayımlanıyordur. Bunları hepsini takip etmek mümkün değil ama bugün size, meselenin esasına kıyas yoluyla dikkat çeken bir yazıdan bahsetmek istiyorum. Bu, Marc Champion’ın 19 Aralık’ta Bloomberg sitesinde yayımlanan, ‘Birleşik Krallık ve Ermenistan İsrail’in Gazze Savaşı’nın Tehlikelerini Biliyorlar’ (‘The UK and Armenia Know the Dangers of Israel’s Gaza War’) başlıklı yazısı. Bloomberg’in köşe yazarlarından olan Champion, daha evvel Wall Street Journal gazetesinin İstanbul büro şefliğini yapmış.

Başlıktan da tahmin edebileceğiniz üzere Champion, temel olarak İngiltere’nin İrlanda/İRA tecrübesi ve Ermenistan’ın Karabağ tecrübesinden İsrail’in çıkarması gereken dersler olduğunu söylüyor. Champion, İRA örneğinde, İngiliz hükümetinin, kendi deyimleriyle ‘enterne etme’ stratejisi çerçevesinde askerî yollara başvurması ve İRA’yla bağlantısı olduğu düşünülen binlerce kişiyi izlenmesi gereken hukuki yolları göz ardı ederek mahkemeye çıkarmadan hapsetmesi üzerine tepkiler artınca, 1972’deki trajik Kanlı Pazar’ın yolunun açılmış olduğunu söylüyor.

Bilindiği gibi, Kanlı Pazar’da yani 30 Ocak 1972’de İngiltere askerleri, enterne etme politikalarını protesto etmek üzere Derry’de toplanan Katolik İrlandalıların üzerine ateş açmış ve 14 kişiyi öldürmüştü. Champion, bu olaydan sonra İRA’nın daha radikal bir kanadı olan ‘Provisional İRA’nın üye sayısının birkaç düzineden binlere çıktığını ve başta ABD olmak üzere farklı yerdeki İrlandalılardan gelen para yardımlarında patlama yaşandığını hatırlatıyor. Dahası, Kanlı Pazar’dan sonraki yirmi yıl boyunca kanlı bir dönem geçirildi, İRA bombalı eylemlerini İngiltere anakarasına kadar taşıdı. Champion’ın deyimiyle, şiddet, İngiliz hükümetinin asla yapmayacağını duyurduğu şeyi yapıp 1994’te İRA’nın siyasi kanadı olan Sinn Fein’le müzakerelere başlayana kadar durmadı. Sonunda İngiltere, yirmi senelik kayıplarının yanı sıra, başta verebileceğinden daha fazla taviz verdi. Üstelik, Champion’ın da dediği gibi, Gazze’de sergilenen vahşet sadece Hamas’ın değil, Ortadoğu’daki başka örgütlerin de üye sayısını artırma ihtimali taşıyor.

Champion, Karabağ Ermenilerinin başına gelenlerin Netanyahu ve hükümetinin tuttuğu yol konusunda İsraillilerin ‘aklını başına getirmesinin’ daha muhtemel bir örnek olduğunu söylüyor. Otuz yıl önce, 1992’de, Ermenistanlı bir generalin kendisine Ermenistan’ın “Kafkasların İsrail’i” olduğunu, yani soykırım niyeti beyan eden bir düşmanlıkla çevrili olduğunu ve dolayısıyla hayatta kalabilmek için silaha güvenmesi gerektiğini söylediğini aktarıyor. Sonra iyi bildiğimiz olayları özetliyor. Yani, Karabağ Ermenilerinin Ermenistan ve Rusya’nın desteğiyle askerî bir başarı elde ettiğini, bunun neticesinde ‘ya bağımsızlık, ya Ermenistan’la birleşme’den daha azına razı olmadıklarını söylüyor. “Gelecek güvenli görünüyordu. Hatta, Ermenistan’ın mağlup hasmına dikte ettirdiği ateşkes [kalıcı] siyasi bir çözüme bağlanmasa bile.”

Öte yandan, “ABD yönetimi ve Ermenistan’da Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan gibi kimseler bu durumun sürdürülebilir olmadığından endişe duyuyorlardı. Kozların çoğu Yerevan’ın elindeyken Bakü’yle uzun süreli bir anlaşma için müzakere edilmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Öneri, Karabağ’dakiler de dâhil, Ermenilerin Azerbaycan’ın bölge üzerindeki egemenliğini tanıması karşılığında Bakü’nün uluslararası barış gücünü, Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayacak bir yolu ve Karabağ için güçlü bir özerkliği kabul etmesi yönündeydi.” Sonrasında bunun başarılamadığını ve Ter-Petrosyan’ın istifaya mecbur bırakıldığını biliyoruz. Champion bu durumu şöyle ifade ediyor: “Ter-Petrosyan, diasporadaki şahinler de dâhil olmak üzere milliyetçilerin öfkesini çekti. Onlar için Ermenilerin 1915’te Osmanlı Türklerinin elinden uğradığı tehcir ve soykırım tarihi, bunun bir daha yaşanmasını önlemek için devamlı tetikte ve güçlü olmayı gerektiriyordu. Ayrıca, Ermenistan tam bir askerî zafer kazanmışken ve bölgesel hegemon Rusya’nın desteği de arkasındayken neden müzakere etsindi?”

Champion şöyle devam ediyor: “O sorunun cevabı bu yaz ortaya çıktı. Azerbaycan’ın petrol ve gaz yatakları, güç dengesini yıllar içinde yavaş yavaş değiştirdi ve ordusunu Ermenistan’ın hiçbir şekilde yetişemeyeceği bir düzeyde büyütmesini ve donatmasını mümkün kıldı. Bu arada, Rusya Ermenistan’dan uzaklaştı;Türkiye, Moskova ve Washington’ın karşı çıkışlarını göz ardı ederek, Türki Azerbaycan’dan yana ağırlığını koydu. Azerbaycan, 2020’de saldırdı ve kayıplarının birçoğunu telafi etti.” Gene hepimizin bildiği gibi dokuz aylık bir ablukanın ardından Karabağ Ermenileri, can korkusuyla kadim yurtlarını terk ettiler. Bugün Karabağ’da Ermeni kalmışsa herhâlde birkaç düzinedir. 

Champion buradaki hisseyi Thomas de Waal’den alıntı yaparak ifade ediyor: “Zaman değişir, ittifaklar değişir, askerî dengeler değişir. Ve bu olduğuna artık diplomasi için çok geçtir.” 

Velhasıl, İsrail bugün kendini askerî açıdan çok üstün görüyor olabilir, gerçekten öyle de olabilir. Fakat, bu tür sorunları insan ömrüyle veya bir nesille sınırlı şekilde değerlendirmenin yanlışlığı ortada. Düşünsenize, 2020’deki savaşta ölen binlerce Ermeni ve Azeri genç, kendilerinden önce başlamış bir kavgada ölmek için doğmuş oldular. 1990’larda Karabağ sorunu nihai şekilde çözülebilmiş olsaydı 2000’lerde doğmuş bu gençler çok muhtemel ki ölmeyeceklerdi. İsrail’i yönetenler de gelecek nesillerin hayatından ve güvenliğinden endişe ediyorlarsa bunun yolu bugün daha fazla bomba atmaktan değil, o nesillere uzun ömürlü bir uzlaşma bırakmaktan geçiyor.