Belki ilk yapılması gereken teşhis, oy kaymalarının iktidar ve muhalefet blokları arasında değil, daha ziyade blokların içinde yaşandığıdır. Başka bir deyişle, CHP’deki oy artışı tamamen değil ama büyük ölçüde diğer muhalefet partilerinden oy kaymasıyla yaşanırken, AKP’den kopan oylar da daha ziyade Yeniden Refah Partisi’ne gitmiş gibi görünüyor. Dolayısıyla, eğer maksat gelecek seçimlerde bir iktidar değişikliği ve cumhurbaşkanlığını kazanmaksa, değerlendirmeleri ve projeksiyonları sadece parti oyları üzerinden değil blokların oyları üzerinden de yapmak gerekiyor
Yerel seçimlerden sonra AKP ve MHP’deki oy düşüşü ve CHP’deki oy artışı hem kurumsal hem toplumsal muhalefet katında, anlaşılır şekilde, iyimser bir havanın doğmasına yol açtı. Bu, iktidar değişimi yolunda bir ‘kırılma noktası’ veya ‘sonun başlangıcı’ olarak değerlendirildi ve bir dahaki genel seçimlerde AKP+MHP iktidarının sonlanacağı, cumhurbaşkanının da değişeceği yorumlarını beraberinde getirdi. Fakat, insanlar her ne kadar unutmaya meyilliyse de, 2019 yerel seçimlerinden sonra da, özellikle İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyesi başkanlıklarını CHP’nin kazanması üzerine benzer bir iyimser hava doğmuş ve 2023 Mayısı’ndaki genel seçimlere kadar sürmüş, ama bu seçimlerin sonucu muhalefet için hayal kırıklığı olmuştu. Şimdi, 2024–2028 arasında benzer bir süreç mi yaşanacak, yoksa bu gerçekten bir kırılma noktası mı? Bunu, ABD’de Xavier Üniversitesi’nde sosyoloji programı direktörü olan ve birçok diğer konunun yanı sıra AKP’nin sosyoekonomik tabanı, buradaki üretim ilişkileri, sosyal ve siyasi ilişkiler üzerine saha çalışmaları bulunun Utku Balaban’la konuştuk.
Utku Balaban, son yerel seçim sonuçlarının doğru yorumlanmaması, yanlış sonuçlar çıkarılması neticesinde benzer bir sürecin yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Dahası, ona göre, muhalefet içinde yanlış sonuçların çıkarılması için sistematik biçimde çalışan bir kesim var. Bunun sonucunda da iktidar ve Erdoğan için “Nasıl olsa gidiyorlar” rehaveti doğuyor ve yapılması gereken bazı işler, atılması gereken bazı adımlar atılmıyor. Dolayısıyla, muhalefet içindeki bu kesimlere karşı da bir mücadele vermek gerekiyor.
Söyleşimizden bazı satır başlarını burada özetlersek, denmek istenen daha net anlaşılacaktır. Belki ilk yapılması gereken teşhis, oy kaymalarının iktidar ve muhalefet blokları arasında değil, daha ziyade blokların içinde yaşandığıdır. Başka bir deyişle, CHP’deki oy artışı tamamen değil ama büyük ölçüde diğer muhalefet partilerinden oy kaymasıyla yaşanırken, AKP’den kopan oylar da daha ziyade Yeniden Refah Partisi’ne gitmiş gibi görünüyor. (AKP’den eksilen oyların bir kısmının sandığa gitmeyen seçmen sebebiyle olabileceğini geçen yazıda söylemiştim ki, son yerel seçimlerde katılımda gözle görülür bir düşüş olmuştu.) Dolayısıyla, eğer maksat gelecek seçimlerde bir iktidar değişikliği ve cumhurbaşkanlığını kazanmaksa, değerlendirmeleri ve projeksiyonları sadece parti oyları üzerinden değil blokların oyları üzerinden de yapmak gerekiyor. Yani, örneğin sadece AKP oylarına değil İslamcı siyasetin oylarına bir bütünlük içinde bakmak da icap ediyor. Buradan baktığımızda, oyların AKP’den Yeniden Refah Partisi gibi bir partiye geçmesinin bir iktidar değişikliğine yol açmaktan ziyade YRP’nin pazarlık gücünü yükseltmeye yaracağını görmek gerekiyor.
İktidar değişikliğini getirecek daha yapısal bir değişimin yolu iktidar bloğundan muhalefet bloğuna oy geçişiyle, o da Utku Balaban’ın deyişiyle sınıf ve istihdam odaklı politikaları hayata geçirmekle mümkün. Şöyle ki, Balaban’a göre ücretler düşük olsa bile istihdamın, özellikle de KOBİ istihdamının belli bir seviyenin altına düşmemesi, AKP oylarının dramatik biçimde düşmesini engelleyen, önemli bir unsur. Nitekim, KOBİ emekçileri arasında AKP’nin yüksek bir oyu olduğu görülüyor. Bunların AKP’den kopup muhalif partilere oy verebilmesi için o partilerden istihdama ve kendi çalışma koşullarına dair somut ve inandırıcı projeler görmeleri gerekiyor. Aksi takdirde, AKP’den kopsalar bile kendilerine ideolojik anlamda yakın buldukları ikinci bir partiye (mesela YRP’ye) kayıyorlar. Bu dediğimizi, seçmenlerin önemli bir kısmının yoğunlaştığı İstanbul bazında somutlaştırırsak, AKP oylarında İstanbul genelinde geçen seneki seçimlere göre İBB adayı bazında %5, il genel meclisi bazında %3,3’lük bir düşüş olsa da, Ümraniye, Sultanbeyli, Esenler, Başakşehir, Sultangazi, Bağcılar, Güngören gibi, KOBİ istihdamının yüksek olduğu ilçelerde belediyeleri AKP kazandı ve Utku Balaban’ın dediğine göre bu ilçelerdeki AKP oyu, AKP’nin bütün Türkiye’deki oyunun %8 ila 10’una denk geliyor, ki bu hayli yüksek bir oran. Dolayısıyla, iktidar olmak isteyen partinin veya partilerin bu kesimlere yönelik politikalar geliştirmesi elzem görünüyor.
Son olarak, muhalif kesimlerde yaygın olan “Tencere iktidarı götürür” söyleminin yukarıda zikrettiğim atıllığa sebep olan, zımni bir imasına dikkat çekmek istiyorum. Bunu söyleyen, aslında farkında olarak veya olmayarak şunu söylemiş oluyor: İktidar, yanlış ekonomi politikalarıyla halkın geçim sıkıntısını artırırsa gider; yok, doğru ekonomi politikaları izlerse gitmez. Böyle olunca da, muhalefetin iktidarın gitmesinde veya kalmasında bir rolü olmamış, neredeyse pasif bir izleyici konumuna yerleştirilmiş oluyor. Başak bir deyişle, iktidarı tencere götürecekse muhalefet ne yapacak?
Not: Utku Balaban’la söyleşimizin ayrıntılarını Ohannes Kılıçdağı YouTube kanalında bulabilirsiniz.