New York Belediye Başkanı adayı Zohran Mamdani, New York'un göçmen, işçi ve azınlıkları için yeni bir umut olurken, Donald Trump ve destekçileri için ülkeden atılması gereken "komünist bir deli". 33 yaşındaki Ugandalı Müslüman ve demokratik sosyalist Zohran Mamdani ise sözünü sakınmıyor.
NARE DİNK-ARDA TABANLI
“Artık yeni nesil bir liderliğe ihtiyaç var.” Bu sözler, geçen hafta Demokrat Parti’nin resmi olarak New York Belediye Başkan adayı seçilen, Ugandalı Müslüman ve demokratik sosyalist Zohran Kwame Mamdani’ye ait.
Mamdani’nin adaylığı, Amerika’da hem sevinçle hem de tepkiyle karşılandı. Mamdani en ağır tepki, ABD Başkanı Trump’tan geldi ve belli ki gelmeye devam edecek. Trump “Komünist deli” olarak yaftaladığı Mamdani’yi, iki gün önce “sınır dışı etmekle” tehdit etti. Mamdani, halka seçildiği durumda Trump’ın göçmen düşmanı politikalarını uygulayan Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi ile işbirliği yapmayacağı sözünü vermişti. Trump ise "Bu ülkede bir komüniste daha ihtiyacımız yok. Ama eğer bir komünistimiz daha olursa Amerikan halkının selameti için onu dikkatle yakından izlerim. Ayrıca kendisinin Amerikan vatandaşlığını gayrimeşru bir şekilde elde ettiğine dair şüpheler de var, bakacağız" dedi ve Mamdani'yi sınır dışı etmek, hatta vatandaşlığını iptal etmekle tehdit etti. Mamdani ise geri adım atmadı ve “Göçmenlik Dairesi’nin şehri terörize etmesine izin vermeyeceğim” diye cevap vermedi. New York’un ilk Müslüman ve Güney Asya kökenli belediye başkan adayı Mamdani ve Trump arasındaki tartışma belli ki, 4 Kasım’daki seçimlere kadar devam edecek.
Ön seçimlerde tarihi zafer
24 Haziran’da yapılan New York Belediye Başkanlığı ön seçimleri, Demokrat Parti adına tarihi bir sonuçla tamamlandı. 33 yaşındaki Zohran Kwame Mamdani, oyların yüzde 43,5’ini alarak yüzde 36,4’te kalan eski vali Andrew Cuomo’yu geride bıraktı ve 4 Kasım’daki seçimde Demokrat Parti’nin resmi adayı oldu.
Gece geç saatlerde destekçilerine seslenen 67 yaşındaki Cuomo, “Bu gece bizim gecemiz değildi. Zohran’ın gecesiydi. Hak etti ve kazandı” diyerek yenilgiyi kabul etti.
Bu açıklamanın ardından Nelson Mandela’nın “Bazı şeyler yapılana kadar imkansız gibi görünür” sözüyle konuşmasına başlayan Mamdani, Amerikan demokrasisine ve ülkenin politik durumuna dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Başkan Trump’a ve ABD’nin varoluşu kapitalizme açıkça karşı olan Mamdani, 32. Amerikan başkanı Franklin D. Roosevelt’in demokrasinin çaresizliğin bir sonucu olarak halkın özgürlük yerine karın tokluğunu seçmesiyle yok olduğunu öne süren konuşmasından alıntı yaparak, “Biz bu iki seçenek arasında kalmak zorunda değiliz” dedi. Ayrıca bu durumun Trump gibi “Korkuyla hükmeden otoriter bir lider” olarak tanımladığı kişilerin kendilerini bir ‘çare’ olarak tanıtmasını kolaylaştırdığını belirtti. Ön seçimde kendisini destekleyen bir başka aday Brad Lander’ı da geride bırakan Mamdani, Lander’a jest yaparak, kürsüye davet etmeyi de ihmal etti.
Cuomo’nun kampanyasının yasal sınırı 8 milyon dolar olsa da, milyarder bağışçıların desteğiyle 33 milyon doları aştığı belirtiliyor. Mamdani ise tamamen halktan gelen bağışlarla kampanyasını yürüttü ve sınırlar içinde kalarak 8 milyon dolarlık bir bütçeyle yarıştı. Bu sınır aşıldığında ise sosyal medyadan yayımladığı bir videoyla destekçilerine artık bağış göndermemelerini rica etti.
Bir göçmenin hikâyesi
Mamdani’nin başarısını anlamak için geçmişine dönmek gerekiyor. 1991’de Uganda'nın başkenti Kampala’da dünyaya gelen Mamdani, Columbia Üniversitesi’nde sömürgecilik üzerine çalışan profesör Mahmood Mamdani ile Oscar ve BAFTA adaylığı bulunan sinemacı Mira Nair’in oğlu.
Ailesiyle birlikte yedi yaşında ABD’ye göç eden Mamdani, devlet okullarında okudu, ardından Bronx Bilim Lisesi'ne ve Bowdoin College’da Afrika çalışmaları üzerine yüksek öğrenimine devam etti.
Krizler karşısında örgütlü mücadele
Mamdani’nin siyasi bilinci, erken yaşlarda dahil olduğu örgütlenme faaliyetleriyle şekillendi. Lise döneminde okulunun ilk kriket takımını kurdu, üniversitede ise okulun ilk “Filistin İçin Adalet Öğrencileri” kulübünü açan ekip içindeydi. Ayrıca ABD genelinde sağlık hizmetlerine erişimi artırmayı hedefleyen kampanyalarda aktif görev aldı.
Üniversitenin son yılında İsrail’le akademik bağları protesto ederek okulun bu ilişkileri kesmesini talep etti. Bu çıkışı dönemin rektörüyle karşı karşıya gelmesine neden oldu.
Siyasete giden yol: Tahliye danışmanlığı
Üniversite sonrası düşük gelirli, çoğunluğu beyaz olmayan kiracılara tahliye sürecinde danışmanlık yapan Mamdani, her gün “insanlar yerine kârı önceleyen” sistemle savaşmak zorunda kaldı. Bu deneyim, onu siyasete yönelten temel motivasyon oldu.
Konut krizinin doğal bir sonuç değil, kasıtlı bir tercihin sonucu olduğunu belirten Mamdani, bunun ABD genelinde uygulanan şirket yanlısı politikaların net yansıması olduğunu savunuyor.
Rap kariyeri ve evlilik
Zohran Mamdani, aynı zamanda müzikle de uğraşıyor. “Young Cardamom” ve “Mr. Cardamom” mahlasıyla rap müzik yapan Mamdani’nin, 2017’de yayımladığı “Salaam” adlı parçası -New York’ta Müslüman olmayı konu alıyordu- son seçim sürecinde rakipleri tarafından sıkça hedef gösterildi.
2019’da büyükannesine adadığı “Nani” adlı parçasıyla da dikkat çeken Mamdani, bu yılın başında tanıştığı Suriyeli sanatçı Ruwanda Duwaji ile evlendi.
Kendisine rap kariyeri ve aile geçmişi hakkında yöneltilen sorulara “Oy almak mixtape satmaktan daha kolay olacak” ve “Babam akademisyen, annem sinemacı. Ama ben Albany’nin ışıklarını seçtim” diyerek cevap veriyor.
Mamdani, gerek dini, gerek etnik arka planı, gerek ABD dışında doğmuş olması, gerek politik görüşü, gerek kişisel geçmişiyle Amerikan politika arenasında ardı arkası kesilmeyen eleştirilere, önyargılara ve yaftalara maruz kaldığı ve kalmaya devam edeceği gerçeğiyle barışık olduğunu dile getirerek, “Bazı kimliklerimin dünyanın en kötü PR’ına sahip olduğunun farkındayım, üstüne üstlük de Arsenal taraftarıyım” cümlesiyle şakayla karışık ifade ediyor.
Kamucu vaatlerle yükseliş
Mamdani’nin seçim kampanyasındaki başarısında somut ve kolektif çözümler sunan vaatleri önemli rol oynadı. Rakibi Cuomo’nun olumsuz ve vizyonsuz söylemleri karşısında Mamdani; ücretsiz toplu taşıma, evrensel çocuk bakımı, ücretsiz kreşler, sübvansiyonlu konutlarda kira dondurma ve zenginlerden alınacak vergilerle finanse edilecek belediye marketleri gibi vaatlerde bulundu.
Sosyal medya videolarında ise New York’un emekçilerine, küçük işletme sahiplerine ve kent yoksullarına odaklanarak geleneksel siyaset dilinin çok dışında, samimi ve kolektif bir atmosfer sundu.
ABD’de seçmen ve politikacıların çoğunluğu tarafından şeytanlaştırılan, ciddiye alınmayan ve basit argümanlarla çürütülebileceği zannedilen ekonomi alanındaki sosyal politikaları kampanyasının önemli bir parçası haline getiren Mamdani, “New Yorklular tutarlılık istiyor. Önceki yönetimler emekçileri dışladı ve şu an işçi sınıfı merkezli siyasete karşı yeniden bir heyecan var”, “Sosyal politikalar uğruna yapılan harcamalar zarar oluşturmaz, şayet bu politikaların eksikliği de bize zarar veriyor. Emekçiye yatırım yaparsak karşılığını alırız” diyerek ekonomi politikalarını savundu.
Filistin meselesindeki tavrı net
Mamdani'nin yükselişi, Filistin konusundaki açık ve kararlı duruşuyla da bağlantılı. Hem kendisi hem ailesi uzun süredir Filistin dayanışma hareketlerinde aktif. Annesi yönetmen Mira Nair, 2013’te İsrail'deki Hayfa Film Festivali’ne onur konuğu olarak davet edilmiş, ancak bu teklifi reddederek “duvarlar yıkıldığında” İsrail’i ziyaret edeceğini belirtmişti.
NBC TV’de yayınlanan adayların bir araya gelip soruları cevapladıkları ve tartıştıkları bir programda sunucular tarafından tüm adaylara sırayla yöneltilen “Seçildikten sonra ilk diplomatik ziyaretinizi nereye yaparsınız?” sorusuna Mamdani dışındaki bütün adaylar peş peşe “Kutsal Topraklar” ve İsrail cevabını verirken Mamdani ise “Şu an planlarım arasında herhangi bir ziyaret yok, burada kalacağım. Buradaki Yahudi asıllı vatandaşları dinlemek de benim görevimdir” dedi.
Eşi Duwaji ise sosyal medya paylaşımlarında Gazze’deki İsrail saldırılarını çizimlerine yansıtarak Filistin halkına destek verdi.
Mamdani, İsrail’in kuruluşunun 77. yılına ilişkin meclis kararını imzalamayı reddetti, 6 Ekim’den önce bile Biden hükümetinin İsrail’e yardımlarını protesto etmek amacıyla açlık grevine katıldı. Net bir dille “soykırım” tanımını kullanmaktan çekinmedi.
Rakiplerinin aksine, “Netanyahu gelirse tutuklarım” diyerek İsrail politikasına karşı net bir tavır aldı. Seçim sürecinde en çok karşı karşıya geldiği iki Cumhuriyetçi rakibi olan İtalyan asıllı Andrew Cuomo ve Yahudi asıllı Whitney Tilson’ın kendisine karşı sürekli tekrarladığı ‘antisemitizm’ iddiasına cevap olarak, “Yahudi grupları dinleyeceğim. Yahudilikle bugünkü İsrail hükümeti iki apayrı şeydir” diyerek ayrıca diğer iki adayın da “İslam düşmanları” olduğunu belirterek bu polemiğin iki taraflı olduğunu da gözler önüne serdi.
Trump’a cevap: "Bu ilk olmaz"
ABD Başkanı Donald Trump, Mamdani’yi “yüzde yüz komünist bir deli” olarak tanımladı. Mamdani ise bu ifadeye şu yanıtı verdi: “Başkan Trump’ın hakkımda yaptığı ilk yorum olmayacak.”
Trump yönetimiyle çalışıp çalışmayacağı sorulduğunda ise şu açıklamayı yaptı: “Eğer bu New Yorkluların yararınaysa Trump yönetimiyle çalışırım. Ama bu iş birliği halkın zararına olacaksa asla.”
Ayrıca, Trump yönetiminin aksine, LGBTİ+ bireyler için bakım, fırsat ve koruma sağlayan bir New York vizyonuna sahip olduğunu da açıkladı.
Konuşma ve tartışmalarda ‘minimum filtre’
Değil sadece ABD’deki, dünyadaki çoğu politikacının aksine mikrofonu her eline aldığında ‘filtresini’ neredeyse tamamen kapatan Mamdani, klişeleşmiş sorulara karşı olsun oldukça sert ve direkt cevaplar veriyor. 13 Haziran 2025’teki ikinci tartışma programında kampanyasını sunarken vaatlerini açıklarken kendisine sürekli sorulan ve sorulacak olan “Bunları hangi parayla yapacaksın?” sorusuyla karşılaşmadan hazırcevaplılığını konuşturarak “Ve siz sormadan söyleyeyim, tüm bunları zenginleri vergilendirerek yapacağım” dedi.
İnternet ortamında aynı güne ait viral olan bir başka kesitte, Andrew Cuomo’nun başka bir soruyu cevaplandırırken deneyimlerinden bahsetmenin yanında ismini sürekli yanlış telaffuz ettiği Mamdani’ye göndermede bulunarak sunduğu “Tecrübe önemlidir ve tecrübesizlik de bir o kadar tehlikelidir” argümanına karşılık olarak oldukça sıradışı ve şaşırtıcı derecede sert bir cevap veren Mamdani, “Ben hiçbir zaman utanç içinde istifa etmedim. Hiçbir zaman tıbbi yardımları kesmedim. MTA’dan milyonlarca dolar çalmadım. 13 farklı kadının bana yönelttiği cinsel taciz suçlamalarını örtbas etmeye çalışmadım. Onların jinekolog raporlarını istemedim. Çünkü ben siz değilim Sayın Cuomo. Ayrıca, adım Mamdani. M-A-M-D-A-N-İ. Söylemeyi öğrenin” diyerek açık sözlülüğüyle güven veren bir profil çizdi.
Tilson ve Cuomo’yla polemiği bir türlü bitmeyen Mamdani programın ilerleyen dakikalarında da “Mamdani’nin vergi politikaları şirketleri şehirden kaçırır” ve Mamdani’nin ‘komünist’ olduğunu ima edecek benzer söylemlere karşı “Trump’ı tekrardan Beyaz Saray’a sokan Tilson ve Cuomo’nun Cumhuriyetçi milyarder bağışçıları medyada benim hakkımda yalanlar söylüyorlar. Beni ‘korkunç bir Müslüman’ olarak göstermek için bir fotoğrafta sakalımı uzatıp karartmışlar. Ben nitelikli bir aday olduğumu düşünmesem aday olmazdım. Bütçemi de tamamen halktan gelen bağışlarla tamamladım, Cuomo da bağışlarını iade etsin çünkü aynı kişilerden Trump’a da bağış gitti” dedi.
Adaylık zaferi ne anlama geliyor?
Hint kökenli bir Müslüman olan Mamdani, Boykot, Tecrit ve Yaptırım (BDS) Hareketi’ne destek verdiğini açıkça beyan ediyor.
2021’de yaptığı bir X paylaşımında, “Seçilmiş temsilcilerimiz, bizi temsil etmek yerine İsrail’e ücretli gezilere gidiyorlar” sözleriyle ABD’li siyasetçileri eleştirmişti.
New York Eyalet Meclisi’nde görev yapan ilk Güney Asyalı erkek, ilk Ugandalı ve üçüncü Müslüman olan Zohran Kwame Mamdani, kendisini “sosyal demokrat” olarak tanımlıyor. Ayrıca Amerika Demokratik Sosyalistleri hareketinin de bir üyesi.
Ona göre siyaset, “herkesin onurlu bir yaşam sürdüğü bir geleceği inşa etme” mücadelesi olmalı. Ve bu onur, piyasaya değil adalete göre dağıtılmalı.
Seçilmesi hâlinde Mamdani, New York’un ilk Güney Asyalı ve Müslüman belediye başkanı olacak. Ancak onun zaferi sadece bir kimlik meselesi değil; halktan kopmuş, teknokratlara teslim edilmiş, vaatlerden arındırılmış yönetim anlayışına karşı gelişen radikal bir halk hareketinin parçası.