OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Tekrar Fransa

Fransa’da soykırımların inkârını suç sayan tasarı senatodan da geçti. Sarkozy de onaylayınca yasalaşacak. Bu tür bir yasanın düşünce özgürlüğüne aykırı olduğuna dair fikrimi daha evvel bu köşede yazmıştım. Benim açımdan değişen bir şey yok. Toptancı, yani ifade biçimleri arasında net ayrımlar yapmayan böyle bir yasanın düşünce özgürlüğünü kısıtladığını ve olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Yaşanmış bir örnekle açıklamaya çalışayım. Geçenlerde, Ermeni olmayan, hukuk eğitimi ve formasyonu almış iki arkadaşımla, Ermeni olayları ve bu yasa tasarısı üzerine tartışıyorduk. Onlar, Ermenilere yapılanın soykırım olmadığını, çünkü 1948 BM Soykırım Sözleşmesi’nde yer alan ‘bir grubu tamamen veya kısmen yok etme kastı’nın bu örnekte oluşmadığını ileri sürüyorlardı. Bunu yaparken kastın ne demek olduğu, nasıl oluşacağı ve nasıl tespit edileceğine dair bazı hukuki argümanlar ileri sürüyor ama kurbanlara yani Ermenilere dair hiçbir ırkçı, ayrımcı vs. ifade kullanmıyorlardı. Bu insanların, Fransa’da –veya başka bir yerde– bunları söyledikleri zaman hapse atılması gerektiğini kabul etmek mümkün değil.

Tamam, olayın kapsamı ve niteliği hakkındaki bilgi eksikliklerinden dolayı bunları söylüyorlar ama bilgi eksikliği ceza konusu olamaz, olsaydı dışarıda adam kalmazdı. Aslında burada ‘inkâr’ lafından kaynaklanan olumsuz bir etki de var, çünkü inkâr bir şeyi bilip kasten reddetmeyi, bulandırmayı çağrıştırıyor. Halbuki biz biliyoruz ki 1915 söz konusu olduğunda Türkiye kamuoyunda derin bir bilgisizlik veya yanlış bilgi birikimi var. Tabii, ne kadar bilmek istedikleri de ayrı bir tartışma konusu. Bunca laftan sonra, örneğin, geçen Cuma (27 Ocak) Tvnet’te, aralarında Ali Bulaç’ın da olduğu üç kişi bu konu üzerine konuşurken, “Batı bölgelerinden Ermeniler sürgün edilmedi” diyebildiler. Bu konuda söz söylemek isteyenler de, bir zahmet, hiç olmazsa olayın genel çerçevesi hakkında biraz bilgi sahibi olsunlar.

Öte yandan, bir noktanın altını tekrar çizmekte fayda var. 1915’te Ermenilere yapılanları konuşurken kullanılan dilin, ırkçı nefret dili veya kurbanlarla dalga geçen bir dil olmaması gerekir. Cezalandırılması gerekenler bu çeşit bir dil ve ifade biçimi kullananlardır. Eğer bir ülkenin yasal mevzuatında nefret suçlarıyla ilgili yeterli hüküm varsa zaten bu ifadeler o kapsamda ceza konusu olabilir, olmalıdır.

Hükümet cenahından tasarıya tepki verilirken kullanılan ifadeler de ayrıca ilgiyi hak ediyor. Gerek Başbakan, gerek kabinenin diğer üyeleri bu yasayı ırkçı, ayrımcı bir yasa olarak nitelediler. Onlara göre bu, Engizisyon’a geri dönüş, Avrupa’da faşizmin ayak sesleri vs. Bu yasanın neden ırkçı olduğunu anlayamadım. Acaba sadece belli bir grubun cezalandırılmasını mı öngörüyor? Veya yasada, “Soykırımı Türkler veya Müslümanlar inkâr ederlerse cezalandırılırlar, Fransızlar ederse cezalandırılmazlar” gibi bir hüküm mü var? Yasanın düşünce özgürlüğüne aykırı olduğu argümanı yeterince kuvvetli bir argüman. Yukarıdaki gibi abartılı ifadeler kullanarak, ırkçılık nedir, Engizisyon nedir, faşizm nedir bilenlerin nezdinde fevri ve gayriciddi bir görüntü arzetmek, hükümetin de amaçladığı bir şey olmasa gerek. “Canım, Türkiye’de bunların derinini kim bilecek? Biz sözümüzü söyler, içeride primimizi yaparız” diyorlarsa, doğrudur, bu tür çıkışlar bu topraklarda her zaman prim yapar.

Böyle zamanlarda Türkiye’de sıkça söylenen bir söz de, Ermeni lobiciliğinin ne kadar çalışkan ve maharetli olduğudur. Özellikle ‘2015 tehlikesi’ne dikkat çekmek isteyenler, Ermeni lobiciliğini kastederek “Adamlar çok iyi çalışıyor, uyanık olmamız lazım” diyorlar. Ermeni lobileri iyi mi çalışıyor, onu bilmem ama durup bir düşünmekte fayda var: Acaba Ermenilerin 1915’in bir soykırım olarak tanınmasında dünya çapında gösterdikleri ‘başarı’ salt bir lobicilik başarısı mı? Bu dış dünya o kadar saf ki, Ermeniler onları kandırıp, ortada hiçbir şey yokken olduğuna mı inandırıyorlar? Hadi diyelim ‘Avrupalı güçler Türkiye üzerindeki oyunları’nın bir aracı olarak ‘Ermeni iddiaları’nı kullanıyorlar. Peki Arjantin’in, Uruguay’ın, Litvanya’nın, Şili’nin de mi Türkiye üzerinde oyunları var? Eğer öyle değilse, başka sorular sorup başka cevaplar aramanın vakti gelmedi mi?