BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Eğitim, eğit, eğ...

Hiç merak edip, ‘eğitim’ kelimesinin tanımını araştırdınız mı? Ki artık hiçbir kelime sözlükten aranmıyor.Elimizin altında derya gibi internet var, zaten artık gençler sözlüğe bakmayı da bilmiyorlar. Pıt diye bir tuşa basmak varken, kim uğraşacak alfabetik sıralamalarla falan? Boşa zaman kaybı... Ne diyordum? Ha, eğitim kelimesinin tanımı. Sözlük anlamı yalnızca çocuk yetiştirmek. İnternete baktığında ise karşına çıkan bir dolu şıkkın her birinde önce “Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımı zor olan bir kavramdır” cümlesi bulunuyor.Arkasından da sıra sıra açıklamalar geliyor. Birkaçı şöyle:

“Bireylerin, toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçler”; “Kişinin, yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümü”; “Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin, özellikle okulun etkisi ile sosyal yeterlilik ve en elverişli bireysel gelişmeyi sağlayan bir süreç”; “Önceden saptanmış esaslara göre, davranışlarda belli gelişmeler sağlamaya yarayan, planlı etkiler dizgesi.” İstediğinizi seçin.

Peki bir ülke, hem de dünyada önemli bir konumda olmayı hedeflemiş bir ülke, var olduğundan beri, durmadan eğitim sistemini değiştirerek, birkaç yılda bir yeni yeni kanunlarla darbeler vurarak, bir türlü “Bu sefer oldu” dedirtecek bir sistemi oturtamıyorsa ne olur? Buyurun size her yöne çekilebilecek bir soru.

Kanun koyucular, canları sıkıldıkça eğitim sisteminde değişiklik yapıyorlar. Hem de hepsi eğitim işinden çok iyi anlarmış gibi, hiçbir eğitimciye danışmadan, oldubittiyle, tüm sistemi kökünden sarsıyorlar. Bu kaçıncı yahu... Önce bütün çocukları dershanelere, kurslara mahkûm ettiler, şimdi de pat diye hepsini kapatıyorlar. Artık giriş sınavlarına yönelik, evlerdeki özel dersler de dahil olmak üzere, hiçbir kurs verilmeyecekmiş. Yoksul öğrencilerin ücretsiz eğitim aldığı etüt merkezleriyle ilgili bir geri adım var ama, güvenilmez ki.

Sıkı da cezalar konuyormuş ha... İzinsiz eğitim faaliyeti gösterenlere ceza. İnanılır gibi değil. Yasadışı faaliyet sayılacak yani. Bunca dershanede eğitim veren bunca öğretmen ne olacak? Mülakatla Milli Eğitim kadrosuna alınacaklarmış ama mülakatların nasıl olacağı henüz belli değil. Zaten atanmayı bekleyen bir dolu öğretmen de yok mu? Onların durumu dabirtakım vaatlere bağlı; artık, gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, bilinmez.

Şimdi ne olacak? Saygın kurumlar ve çalışanları zarar görecekler ama her işte olduğu gibi burada da kaçak kurumlar oluşacak. Malum, bizde her kanunu delecek bir yol bulunur. Fesatlık oluyor ama elde olmadan geliyor akla, acaba halkın eğitimsiz kalması, yönetenlerin daha mı çok işine gelir? Eh, genç nüfus bu kadar çok, nitelikli okul bu kadar az olunca, ne diye bir de dershane, kurs gibitakviyelerle bu okullara girmek kolaylaştırılsın? Varsın okuyamayan okumasın. Cahili yönetmek daha kolaydır.

Bu durumda, “Önce, özel dersler olmadan okullara giriş sınavlarını kazanamama durumunu ortadan kaldıracak bir sistem kurulsa daha mantıklı olmaz mıydı?” sorusu geliyor akla. Ne oldu da bu hale geldik? Bizim kuşak artık demode sayılan, eski usul eğitim sistemiyle okudu. Ama isteyen herkes üniversite sınavlarını kazandı. Bir dolu, kariyer sahibi insan yetişti. Ayrıca, nasıl oluyor da, vaktinde, çocukların kafasını gereksiz bilgilerle dolduran bir eğitim sistemi olduğu iddia edildiği halde, çağdaş eğitim sistemleriyle eğitilen genç kuşak bizden daha cahil oluyor? Yarışmalara katılan gençlere baksanıza. Odaklandıkları konu dışında hepsi de tın tın. Genel kültür diye bir şey yok. Geçen gün biri, ‘harman’ kelimesinin anlamını bilmediği gibi, ‘sarman’ı da ilk kez duymuştu. Başka bir genç de “Sahra Çölü Tayvan’dadır” dedi. Anlayın işte.

Biz okuma yazmayı bile eski usulle öğrendik. Yabancı dilleri de öyle. Ermeniceyi saymıyorum, Türkçeye imlasıyla, dilbilgisiyle köküne kadar vâkıf olduğumuz gibi, ben dahil birçoğumuz lise bittiğinde hem İngilizce hem Fransızca okuyup yazabiliyor ve konuşabiliyorduk. Bunları düşünen yok. Ha,bir de, bu sistemlerle uğraşırken koskoca Anadolu’yu düşünen yok. Bu tantanalar hep büyük şehirler için. Oysa okulu olmayan köy var. Okulu olup da öğretmeni olmayan köy var. Her ikisi olup da yolu olmayan köy var.

Eğitim sistemleriyle yapboz oynanacağına, okul yapılsa ya. Atanmayı bekleyen once öğretmene yer bulunsa ya. Üniversite bitirmiş gence iş imkânı sağlansa ya. Köprülerle, tünellerle, gökdelenlerle gelişmiş ülke olunmaz. Ha, bir de, her aileye üç beş araba aldırmakla... Ve de üç çocuk yaptırmakla...