ARA

TOPLUM ‘Müslümanlaşmış Ermeniler Türkler, Kürtler ve Ermeniler arasında köprü olacak’

Raffi Bedrosyan’ın ‘Trauma and Resilience, Armenians in Turkey: Hidden, not hidden and no longer hidden’ (‘Travma ve Direnç, Türkiye’deki Ermeniler: Gizli, Gizli Olmayan, Artık Gizli Olmayan’) başlıklı kitabı Londra merkezli Gomidas Enstitüsü tarafından yayınlandı. Bedrosyan’ın aile hikâyesiyle başlayan kitapta, yazarın son yıllarda Türkiye’deki faaliyetleri, Türkiye’deki Müslümanlaşmış Ermeniler, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, geçmişle yüzleşme ve kimlik üzerine pek çok yazısı yer alıyor. Toronto’da yaşayan inşaat mühendisi, yazar ve piyanist Raffi Bedrosyan, Türkiye – Ermenistan ilişkileri, Müslümanlaşmış Ermeniler, 1915’ten arda kalan Ermeni kiliselerinin tarihi üzerine yazılarıyla biliniyor. Raffi Bedrosyan kitabının hikâyesini anlattı.
31 Mart’a doğru manzara

Bu tablo içinde gidilecek seçimlerden ne beklemeliyiz? Sonuçları bugünden öngörmek elbette mümkün değil ancak gelen haberler iktidar ile muhalefet arasındaki makasın biraz daha daraldığı yönünde. Bu hafta sonu Türkiye tekrar sandık başına gidecek. Ancak bir yerel seçim yapıyor gibi değiliz pek. AKP-MHP bu seçim için argümanı ‘beka’ meselesinden kurdu. Ortalıkta bir beka meselesi elbette yok; daha doğrusu, iktidardaki AKP-MHP ittifakı için olabilir ancak bu beka meselesi. Zira ekonomik krizin tüm toplumu iyice zorladığı bir seçimde iktidar blokunun oy kaybı yaşaması muhtemel. İktidar bloku da bunu bildiğinden, seçimi yine bir ölüm kalım meselesine çevirmeye çalışıyor. Bunun toplumda ne kadar karşılık bulduğunu şimdiden bilmek zor, ancak seçime doğru iktidarın bu anlamda ‘çıta’yı yükselttiği de ortada.
İstanbul’u sevmezse gönül

Mesela, bahar başında adaya gittiğinizde sizi mimozalar karşılar. Zeynep Özatalay’ın tabiriyle, ‘mimoza yolma şenlikleri’ne denk gelmeden dalında görürseniz ve tatlımsı kokusunu duyarsanız, adaya da bu şehre de tekrar âşık olursunuz.
TOPLUM Dört yıllık yokluğunun ardından

Agos’un kurucularından Sarkis Seropyan’ı bundan tam dört yıl önce, 28 Mart 2015’te kaybetmiştik. Onunla uzun yıllar dirsek dirseğe çalışan Pakrat Estukyan dört yıl sonra Baron Sarkis’in hala zihnimize ve hatırlarımıza vuran ışığını yazdı.
GÜNCEL 'Yiğit'in neden tutuklu olduğunu anlayamıyorum'

Yiğit Aksakoğlu, yaklaşık 5 aydır tutuklu. Silivri Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tecrit altında. Yıllardır Türkiye’de faaliyet gösteren ve çocuklarda kapasite artırımı üzerine çalışan Bernard Van Leer Vakfı’nın Türkiye Sorumlusu olan Aksakoğlu, 16 Kasım 2018’de evine yapılan polis baskınıyla gözaltına alındı. Ertesi gün tutuklandı. Osman Kavala ve diğer 14 hak savunucusu ile beraber yargılanıyor. Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ istemiyle yargılanan Aksakoğlu, 24 Haziran'da Silivri'de hakim karşısına çıkacak. Eşi Ünzile Aksakoğlu, karşı karşıya kaldıkları bu durumu “korkutucu” olarak nitelendiriyor. Aksakoğlu, “Hukukçu ve sivil toplum çalışanı değilim. Sadece düz vatandaşım. İddianamede yazılanları okuyorum. Bütün bunlar suç muymuş? Yiğit, koca bir konuşma yapmış, sadece bir cümleyi almışlar, başka yerden bir cümle daha. Bunlar oldukça korkutucu geliyor” diyor. Ünzile Aksakoğlu sorularımızı yanıtladı.
DİASPORA / ERMENİSTAN Ermenistan’da ‘Diaspora Baş Komiseri’ Dönemi

Ermenistan’da geçen aylarda mevcut kabine yapısını revize etmek amacıyla 17 devlet bakanlığının 12’ye düşürülmesi ve daha verimli hale getirilmesini öngören hazırlanan tasarı gündemi karıştırmıştı. Kültür, Spor, Diaspora gibi bakanlıkların kapatılması önerisinin yılbaşı tatilinin ardından yapılacak ilk toplantıda oylamaya sunulması bekleniyordu, ama olmadı. Henüz parlamentoya getirilmeyen tasarının, oylandığı takdirde kabul edileceğine kesin gözüyle bakılıyor.
İki masa, bir heves

İşler istendiği gibi yürümemeye başlayınca, restoran sahibini bir telaş alır. Akla gelen ilk çözüm, garson sayısını azaltmak olur ki bu, batışı hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz. Kimse, istediğinin masaya gelmediği bir restoranda yemek yemez. Komisi olmayan bir meyhanede, ana yemek masanıza, siz artık kalkmaya hazırlanırken gelebilir.
Yeni Zelanda-Türkiye: Ne çok fark var değil mi?

İslamcı ve milliyetçi kesimin bir kısmı, nihayet alıştıkları sulara kavuşmuş gibiydi. Saldırı ve saldırganın dili, onlara bu canice ve ırkçı zihniyetle mücadele etmeye çalışan makul kesimden daha dikkate değer gelmişti sanki. Yoksa o görüntülerin mitingde dev ekranda yayınlanmasını nasıl açıklayabiliriz?
Tarihçinin elleri kirlenecek

Bugünün kavgaları tarih üzerinden veriliyor. Her kesim tarihin meşrulaştırıcı gücünü arkasına almak istiyor. Birçok akademik tarihçi bundan hoşlanmaz. Bunu tarihin, daha doğrusu tarihçiliğin ‘ayağa düşmesi’ olarak görürler. Özellikle Türkiye söz konusu olduğunda pek de haksız sayılmazlar. Payitaht gibi dizilerde tarih gerçekten de ayağa düşüyor. Peki, bu engellenebilir mi? Herhalde engellenemez. Öyleyse, tarihçi yakıcı bir soruyla karşı karşıya