GÜVEN BAYAR

Faik Ali Bey’in verdiği cevap; “Bu cinayetleri işlemeyeceğime göre istifamı kabul buyurun, başkasını tayin edin, emirlerinizi o uygulasın” olur. Aldığı tehditler ve İttihat ve Terakki Partisi’nin mutasarrıflık binası önünde topladığı grubun “Gâvur mutasarrıf, çık dışarı!” tehditleri onu korkutmaz. Faik Ali Bey, mutasarrıf olarak görev yaptığı 1915’in Ocak ayından 1916’nın Mart ayına kadar Kütahya’dan tek bir Ermeni tehcir edilmez.

Varlık Vergisi kanununun resmî gerekçesi, hükümet tarafından ‘olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek kârlılığı vergilemek’ herhangi bir dinî veya etnik grubu hedef almamak olarak dile getirilse de basına kapalı olarak yapılan CHP grup toplantısında başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun vurguladığı gerekçeler farklıdır: “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz.”

Ordu’daki Ermeni toplumunun tarihine yönelik çalışmalarıyla bilinen Güven Bayar, Fatsalı devrimci Sayim Şen’in hikâyesini Agos okurları için kaleme aldı. Sayim Şen, devrimcilikle nasıl tanıştığını, Fikri Sönmez'i, Nokta Operasyonu'nu, 12 Eylül'ü, cezaevinde Ermeni olmayı , cezaevi sonrasındaki hayatı anlatıyor ve ekliyor: Hayatımın en güzel yılları, mücadelenin içinde bulunduğum yıllarmış.

Geçen hafta da Şişli, Türkbeyi Sokak’taki Pembe Apartmanı’nın tabelasında karşılaştığım M. Haytayan imzasından sonra Mardiros ve Haygaz Haytayan kardeşlerin hikâyesini yazmaya karar verdim.

Raymond Kevorkyan’ın ‘The Armenian Genocide: A Complete History’ kitabında Ordu Ermeni Kilisesi’nin 1852’de inşa edildiği, Movsesyan Ermeni Okulu binasının ise 1857 yılında inşasına başlandığı yazıyor. 1915 Ermeni Tehciri’nden kurtulup dönebilen 135 aileden bugün Ordu’da yaşayan sadece üç kişi kaldı. Doktor Dikran Toraman, kız kardeşi eczacı Ardem Toraman ve Anjel Ömürbek. Harutyun Artun son üç yıldır sağlık sorunları sebebiyle kızı ile birlikte İstanbul’da yaşıyor. 1958’e kadar Ordu Ermeni Kilisesi Papazı olarak Ordu’da yaşayan Movses Sarkisyan’ın 97 yaşında olan oğlu Mıgır Bey ile o günlere dair konuştuğumuz her şey Ordu’daki Ermenilerin üstü örtülen hikâyelerini gelecek kuşakların doğru yorumlaması açısından çok değerli.

1915’te Ordu’dan gitmek zorunda kalan erkekler, 40 kadar Ermeni kadın ve kız çocuğunu Paşaoğlu Hüseyin Efendi’ye, konağa bırakırlar. O dönem kimse Paşaoğlu Hüseyin Efendi’ye “Evde kim var? Kim yok?” diye soramadığı için bu kişiler 2,5 yıla yakın konağın yol tarafındaki, kapatılan mutfak bölümü ve kiler odalarına yerleştirilir. Bugün bu alan Etnografya Müzesi ofis ve depo alanı olarak kullanılıyor.