Ermenistan’da neler olup bittiği, dünyanın farklı yerlerine dağılmış olan Ermenileri çok yakından ilgilendirmedi bugüne dek. Ermenistan elbette ki önemsendi, bağımsızlığı kazanması mutluluk kaynağı oldu, varlığını sürdürmesi için çaba harcandı, ama Ermenistan dışındaki çok az Ermeni, ‘anayurt’ sayılan toprakları gerçekten tanımak için çaba sarf etti.
Buna karşın Ermenistan sürekli kan kaybetti. Depremin ve savaşın kötü izleri, yolsuzluklarla, yozlaşmış politikacılarla, mafyalaşmayla, göçle derinleşti. Kapalı sınır ve Türkiye’nin tek taraflı ambargosu tabloyu daha da kararttı. Fırsatını bulan Ermenistanlılar kendilerini ülke dışına attı hemen. Ermenistan’ın nüfusu zaten azdı; iyice azaldı.
Ermenistan dışındaki çoğu Ermeni için ülke, ya turistik bir seyahat güzergâhı ya da ‘orada bir köy var uzakta’ şarkısındakine benzer, yardımda bulunularak rahatlanacak bir uzak-ev oldu. İki şekilde de, ülkenin yönetim yapısına, demokrasinin gelişimine, toplumsal sorunlara, ekonomik koşullara, altyapıya dair kaygılar geri plandaydı. Örneğin Mart 2008’de protesto gösterileri sonrasında ülkede kan gövdeyi götürürken, diasporada tek tük sesler yükselmişti. Ermenistan dışındaki Ermeniler, ülkenin siyasi konularıyla hiç ilgili değildi.
Ancak son seçim gösteriyor ki, eğer Ermenistan diye bir ülke varlığını sürdürecekse, eğer orada Ermeni kültürü yaşamaya devam edecekse, eğer Ermenistan Ermenisiz kalmayacaksa, bu ancak gerçek bir demokrasinin, çoğulcu, katılımcı, çok sesli bir toplumsal yapının sağlanmasıyla mümkün olabilir. Halihazırdaki kapalılık, biz bize benzeriz tavrı ve otoriter eğilimler, ülkeyi ancak daha da kötüye, yani yok oluşa götürecektir.
Bu yüzden, Ermenistan’da olan bitenler, bütün Ermeniler için çok önemli. Orada yaşanan siyasi ve toplumsal gelişmelere müdahil olmak, Ermenistan’ı düzlüğe çıkarmak, Amerika’daki, Fransa’daki, Avustralya’daki ve de Türkiye’deki Ermenilerin de görevi.
AGOS