İnsan hakları ve hakikate adanmış bir hayatın kapı önüne konması

Mahmut Konuk bir insan hakları savunucusu… İnsan Hakları Derneği’nin 25 yıllık aktif üyesi, Ankara Şubesi’nin yönetiminde de görev aldı.

Mahmut Konuk Siirt Kurtalan doğumlu… Babası, yörede yaygın olan deyimle, 1915’in “kılıç artıklarından”, bir yetimdi. 1975 yılında Van Sağlık Kolejini bitirip Hakkâri/Çukurca'da Sağlık Memuru olarak işe başladı. Türkiye Cumhuriyetinin olabilecek en ücra köşesinde.

Aynı zamanda çalışanların sosyal haklarını savunmak için yoğun çaba harcamış, bunu dert edinmiş biri. Tüm sağlık çalışanlarının haklarını savunmak üzere 1991'de kurulan Tüm Sağlık Çalışanları Sendikasının, kurucularından ve yöneticilerinden biri. Daha sonra bu alanda çalışan Sendikayı (Tüm Sağlık-Sen, Sağlık-Sen, Genel Sağlık-İş ve Sosyal Hizmet-Sen) birleştirerek kurulan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)'nın ilk Genel Eğitim Sekreterliğini üstlendi.

Konuk, aynı zamanda, azınlık ve halkların haklarına inanmış, bunu savunmuş, bunun bedelini ödemiş biri. 25-26 Aralık 1993'te İstanbul Hilton Otelinde Yapılan; açılış konuşmasını Yaşar Kemal'in yaptığı, benim de çalışmalarına katıldığım ve açılış bildirgesini kaleme aldığım, "DEMOKRASİ KURULTAYI"nda yaptığı konuşmadan dolayı, Mahmut Konuk,  Terörle Mücadele Kanununun 8/1 maddesinden 1 yıl hapis ve 100 milyon TL para cezasına çarptırıldı. Yaşar Kemal ve diğerleri de yargılandı, ama bir tek ceza alan o oldu. Çünkü Mahmut Konuk'un fezlekesinde Susurlukçulardan Hüseyin Kocadağ'ın imzası vardı. Sendikal çalışma yaptığı ve özelleştirmeye karşı çıktığı Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi ile terse düşmüştü. Bir şekilde hastaneden temizlenmesi gerekiyordu.

1997 yılında kesinleşen cezasını 21 Ekim 1997-21 Temmuz 1997 tarihleri arasında Ulucanlar hapishanesinde yatarak, para cezasını da 10 taksitte ödeyerek çekti. 2000'li yıllarda "Avrupa Birliğine giriyoruz, düşünce suçu olmaz" denilerek ceza aldığım yasa maddesi lağvedildi. Bunun üzerine geriye dönük bir "beraat" kararı almayı başardı, zorlu bir hukuk mücadelesi vererek. Yine de "Devlet Memurluğuna" doğrudan değil, "açıktan atama kurasıyla geri dönebildi.

Konuk, insan hakları savunuculuğunda, düşünce ve ifade, basın ve yayınlama özgürlüklerine büyük önem verdi. 10 yıldır bu alanda başarılı ve ses getirici kampanyalar yürüten Ankara Düşünce Özgürlüğü Girişimin kurucu ve aktivistlerinden biri oldu.

On yıllardır sendikal mücadele ile birlikte insan hakları ve demokratik haklar mücadelesi içinde yer alan  Konuk, bu nedenle sayısını kendisinin bile hatırlayamadığı gözaltı, sürgün ve davalar kıskacına alındı. En son kamuoyunda, "Ayşe Öğretmen Davası" olarak bilinen davanın "sanık"larından biri oldu.

Konuk’un birçok yayını da var. Kendi kitabı, “Özelleştirmenin Pilot Hastanesi Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesinde Neler Oluyor?” / SES Yayını, Ankara 1997/ yanında; “Hrant’ın Bıraktığı Yerden Öncesi ve Sonrasıyla 1915, İnkar ve Yüzleşme”, Ütopya Yayınları, Ankara 2013 /; “İsmail Beşikçi ve Türkiye’de İfade Özgürlüğü” / Ütopya Yayınları, Ankara 2013 /; “Din: Teorisi-Pratiği, Dünü-Bugünü” / Ütopya Yayınları, Ankara 2013 /; “Hrant Dink Cinayetine 2015 Perspektifinden Bakmak”/ Ütopya Yayınları, Ankara 2014/; "1915 ve Sonrasında Pontos Soykırımı - Konferans Belgeleri”/Pencere Yayınları, İstanbul 2016/ adlı derlemelerin yazar ve editörleri arasında yer aldı.

Mahmut Konuk, 22 Kasım Kararnamesine kadar, kurucularından biri olduğu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)'nın, Çankaya Toplum Sağlığı Merkezindeki İşyeri Temsilcisiydi.

Hakkında açılmış herhangi bir idari soruşturma olmamasına karşın,  "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından, OHAL Kanununa dayanarak çıkarılan 22 Kasım 2016 tarihli Kanun Hükmünde  Kararname ile; hiçbir gerekçeye bakılmaksızın kamu hizmetinden tasfiye edilenler"  arasına katıldı.            

Mahmut Konuk, 3 Kız çocuğu olan bir ailenin reisi. Kızlarından biri evlilik hazırlığında, biri ise Üniversite öğrenimi görüyor. 

Mahmut Konuk, “12 Eylül'de bile olmayan, (33 gün gözaltı, sonrasında "sürgün", 1.5 yıllık yargılanma ve sonrasında beraat edince işime dokunulmamıştı) bir "hukuksuzluk" süreci ile karşı karşıyayız” diyor."

Bir “Ferman" gibi ansızın ilan olunan bir KHK ile Mahmut Konuk’un 40 yıllık emeği gasp edilmiş durumda.

Birçok kamu çalışanı gibi…

Ancak 30’lar Almanya’sı ve Rusya’sı ya da Çin’deki Kültür Devrimi dönemiyle, Humeyni İran’ı ile mukayese edilebilecek, daha önceki darbe dönemlerindeki uygulamaları da aşan ideolojik bir temele dayanan bir “temizlik” hareketi ile yüz yüzeyiz.

Mahmut Konuk’un babası, Kurtalan’a Camii yapılmasına öncülük etmişti. Yeni dinine inanarak bağlanmıştı da, ondan. Yoksa kimseye yaranmak için değil. / Bu Camiinin öyküsü için bak: Ferman Toroslu, “Sürgün- Mutkili Ermeni Bir Aile”, Aras Yayınları, 2013/.

Babam, Balıkesir Vali Muavini Remzi Zarakol da, 27 Mayıs Darbesinin General Cemal Gürsel imzalı bir kararnamesindeki temizlik operasyonlarından birine maruz kalmıştı, Mahmut Konuk gibi. Gönüllü Köy Öğretmenliği yapmıştı 6 yıl bir Alevi köyü Geyran’da, lise ve üniversite eğitimini de bir yandan sürdürüp, kardeşlerinin okumasına destek çıkarken. Her türlü ayrımcılığa karşı tam bir hukuk insanıydı. Vazife yaptığı her yerde, devleti beklemeden, kampanyalar ile okul açmasıyla nam salmıştı. En son yurdu olmayan Tokatlı üniversite öğrencileri için Beyazıt’ta bir Yurt açılması gibi zor bir işi başarmıştı.

Biraz da bunun için askeri ya da sivil bütün darbelere karşı oldum.

Acısını bilirim.

Zor olacağını bilsem de, yanlıştan dönülerek, Mahmut Konuk ve diğer temizliğe uğrayan kamu çalışanlarının görevlerine iade olunması dileği ile.

Kategoriler

Güncel Türkiye

Etiketler

KHK Mahmut Konuk


Yazar Hakkında