“Sahte haberlere karşı yaptırımlar insan hakları hukukuna aykırı olabilir”

Birleşmiş Milletler İfade Özgürlüğü Özel Raportörlüğü, propaganda, sahte haber ve dezenformasyona ilişkin ortak bir deklarasyon yayımladı.

Birleşmiş Milletler İfade Özgürlüğü Özel Raportörlüğü, aralarında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Medya Özgürlüğü Temsilciliği gibi çeşitli ifade özgürlüğü kuruluşlarıyla birlikte ortak bir deklarasyon yayımladı. Deklarasyonda, medyada dezenformasyon ve sahte haber üretiminin sebep olduğu zararların yanı sıra sahte haberi kullanarak devletlerin medyayı baskı altına almasının yarattığı sorunlara da değiniliyor. 

3 Mart’ta yayımlanan, ifade özgürlüğü, sahte haber, dezenformasyon ve propaganda konularını kapsayan ortak deklarasyonda, medya ve sosyal medyada  ‘sahte haber’ olarak tanımlanan dezenformasyon ve propaganda içerikli haberlerin hem devlet hem de devlet dışı aktörler tarafından artarak kullanılmaya başlandığına dikkat çekildi. 

Ortak deklarasyonda örgütler, “dezenformasyon ve propagandanın toplumları yanlış yönlendirmek ve toplumların bilme hakkına müdahale etmek amacıyla tasarlandığını ve uygulandığını” belirtti;  bu konudaki kaygılarını dile getirdiler. 

Deklarasyonun açıklanmasının ardından yazılı bir açıklama yayımlayan BM İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye küresel bir sorun olan sahte haberlere karşı girişimlerin de sansüre, eleştirel düşüncenin sınırlanmasına ve insan hakları hukukunun ihlallerine yol açabileceğine dikkat çekti. 

Medyaya tehdit  

Deklarasyonda, kamu otoritelerinin medyayı “muhalefet” ve “yalancılık” ile itham ettiği örneklerin medyayı tehdit ettiği, kötülediği ve gözünü korkuttuğu belirtiliyor. Ayrıca bu gibi hareketlerin gazetecilere karşı şiddeti ve riskleri arttıracağını, kamuoyunun medyaya güvenini azaltacağını vurgulanıyor.  

İfade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkının bilinçli bir şekilde dolaşıma sokulan sahte haberleri kapsamadığının altını çizen deklarasyon, ifade özgürlüğünün aynı zamanda şoke edici, rencide edici ve rahatsız edici açıklamaları da kapsadığını da belirtiyor. İfade özgürlüğü, sahte haber, dezenformasyon ve propaganda hakkında genel prensiplerin çerçevesini çizen deklarasyona göre; devletler ancak ve ancak uluslararası hukuka uygun şekilde düşünce özgürlüğünü kısıtlayabiliyorlar. 

Gazetecilere yönelik baskı 

Bazı hükümetlerin muhalif medyayı bastırma ve kamu iletişimlerini kontrol altına almayı amaçlayan girişimlerini eleştiren deklarasyon, bu girişimler arasında olağanüstü halin keyfi olarak uygulanması, gazetecilerin yaşadığı akreditasyon sorunları, içerik engellemeleri ve servis sağlayıcılara bu yönde yapılan baskılar gibi yöntemlerin olduğunu belirtiyor.  

“İçerik filtrelemenin savunulacak yanı yok”

Devletlerin internet sitelerini, IP adreslerini ve protokol ağlarını engellemesinin en aşırı tedbirlerden biri olduğunu belirten deklarasyon, bu tip tedbirlerin ancak insan haklarını ve diğer kamu çıkarlarını korumak amacıyla gerekçelendirilebileceğinin altını çizdi. Ayrıca deklarasyon, hükümetler tarafından dayatılan içerik filtreleme sistemlerinin savunulacak bir yanı olmadığını belirtti. Filtrelemeden sorumlu servis sağlayıcılarının alacağı kararların objektif kriterler üzerine kurulması gerektiği vurgulandı. 

Deklarasyon, hakaretin hukuki olarak yargılanma usulüne de değinerek, ceza kanununda hakaret suçunun bulunmasının ifade özgürlüğünün haksız yere kısıtlanması anlamına geldiğini belirtiyor; bu tür kanun maddelerinin iptal edilmesi ve hakaretin medeni hukuk yargılamasına tabi olması gerektiğinin altını çiziyor. 



Yazar Hakkında