RONALD G. SUNY

Ronald G. Suny

MICHIGAN MEKTUPLARI

Salgından dersler

Virüs, her toplumun kendi içindeki ve farklı toplumlar arasındaki derin eşitsizlikleri açığa çıkardı ve güçlendirdi. Yoksullar daha sık hasta oluyor, daha çok ölüyor.

Evde oturmak, evden çalışmak bir ayrıcalık; bu sayede, etrafımızda olup bitenler hakkında kafa yoracak zaman bulabiliyoruz. Pencerelerimizden yalnızca sokağın değil, onun çok ötesinin, bütün gezegenin manzarası da görülebiliyor, çünkü bu salgında hepimiz birlikteyiz. Bir gözümüzü gelecekten ayırmadan, şu âna dair düşünerek, bu felaketten neler öğrendiğimiz konusunda bir takım muhakemelerde bulunmaya başlayabiliriz. Bu kısa yazıda sizlerle, evinde kapalı kalmış bir masabaşı tarihçisi olarak çıkardığım dersleri paylaşmak istiyorum. 

İlk ders: Sınıf önemlidir. Dünyaya yayılan bu ölümcül virüs başlangıçta büyük bir eşitleyici gibi görünüyordu; herhangi bir yerde, herhangi biri hastalığa yakalanabilirdi. Fakat sonra, virüsün aynı zamanda büyük bir eşitsizlik kaynağı olduğu anlaşıldı. Virüs, her toplumun kendi içindeki ve farklı toplumlar arasındaki derin eşitsizlikleri açığa çıkardı ve güçlendirdi. Yoksullar daha sık hasta oluyor, daha çok ölüyor. Bu hastalık ABD’de, benim yaşadığım Ann Arbor kasabasının yakınındaki Detroit gibi, iç bölgelerdeki şehirleri perişan etti; Siyahi, Hispanik ve diğer azınlık gruplarından aileleri kırıp geçirdi. Virüs, evden çalışması mümkün olmayanlara, hizmet işçilerine, otobüs şoförlerine, marketlerde çalışanlara, sağlık görevlilerine var gücüyle saldırdı.

İkinci ders: Virüs, insanların en kötü yanlarını açığa çıkarabilir. Bencil, kibirli davranışlar ödüllendiriliyor, cehalet teşvik ediliyor. Krizin açtığı fırsattan istifa edenler, temel ihtiyaç mallarını istifleyenler, kısa yoldan zengin olmaya çalışanlar, toplumun en savunmasız kesimlerinin zayıflığından acımasızca faydalananlar oldu. Demokrat olmayan liderler, bu fırsatı kendi güçlerini sağlamlaştırmak için kullandılar; dikkatleri, hastalığın ortaya çıktığı andan itibaren onunla etkili bir şekilde mücadele etmekte sergiledikleri kifayetsizliklerden uzaklaştırmak için, virüsün gücüne dair iyimser ve asılsız mesajlar yayınlayarak, ölenlerin sayısını düşük göstererek, kendi halklarının sağlığını tehlikeye atma pahasına yaptılar bunu. Suç başkalarının, Çin’in, siyasi muhalefetin, eleştirel medyanın üzerine atılıyor. Yanlış bilgilendirilme de bir tür virüse, yanılgıları yayan, hakikatin altını oyan, halkın en kolay aldatılabilen kesimini harekete geçiren bir hastalığa dönüşüyor. Benim yaşadığım eyalet olan Michigan’da insanlar, valinin virüsün daha fazla yayılmasını engellemek amacıyla koyduğu kuralları protesto etmek için ellerinde silahlarla Eyalet Kongre Binası’na giriyorlar.

Üçüncü ders daha ümit verici: Virüs, insanların en iyi yönlerini de açığa çıkardı – diğerkâmlık, gönüllü olarak sosyal mesafeyi koruma, maske takma, ihtiyacı olanlara yardım etme, kendini tehlikeye atma pahasına hastanelerde hizmet verme... En paragöz, en ben merkezci tutumlarla eşzamanlı olarak, gerçek anlamda insancıl ve toplumsal sorumluluk taşıyan hareketler de kendini gösterdi. 

Bu dersin kapsamı geniş. İnsan doğasına dair basit bir savdan hareketle mantıklı tezler üretilemez, çünkü insanların yaptığı, en kötücülünden en yüce gönüllüsüne kadar her türlü tercihin açıklaması insan doğasındadır. Bireyler ve gruplar nasıl davranacaklarını ve nasıl tepki vereceklerini, akıl yürütüp ferasetli kararlar almayı ya da kalabalıkları takip etmeyi kendileri seçerler. En kötü dürtülerimizi, geleceğe dair korkularımızı zapt edip ortak faydayı düşünebildiğimizi öğrendik

Dördüncü ders: İyi, sorumluluk sahibi, demokratik bir yönetime ihtiyacımız var. En üst mevkilerde liyakatsizlik ve böbürlenme lüksünün hükmüne artık müsamaha gösteremeyiz. Sıradan insanlar, kendilerini zorla iktidara taşıyanların aksine, bu olayda genel olarak iyi seçimler yapıyorlar. Fakat rasyonel, entelektüel, bilgiye dayalı kararlar alabilmeleri için imkânlara ve bilgilendirilmeye ihtiyaçları var. Pandemi ancak, insanlar küçük bir grubun, müesses nizamın veya salt kendilerinin değil herkesin çıkarı doğrultusunda hareket ederse alt edilebilir. Gerçek demokrasinin özü budur. Halk eğitimli ve bilgili olmadıkça hiçbir demokrasi işlemez. Basın özgürlüğü korunmalıdır. Bilime ve uzmanlığa saygı gösterilmelidir. Hükümetleri eleştirme hakkı güvence altında olmalıdır. 

Beşinci ve son ders ise şu: İçinde bulunduğumuz ânın temel hedefi, demokrasinin gelişmesi ve hükümetlerin halkların ihtiyaçları ve taleplerine karşılık vermesi için en çok ihtiyaç duyulan şey olan, daha fazla eşitliğin sağlanması olmalı. Dünya genelinde uzun süredir, toplumun en üst kesimi ile en alt kesimi arasındaki kutuplaşma büyüyor ve orta kesim arada eziliyor. Pandemi bize, sağlık alanındaki bu krizin temelde sınıflar arasında, çok fazla şeye sahip olanlar ile çok az şeyi olanlar arasında yaşanan bir çatışma olduğunu gösterdi. Yoksullar yalnızca hayatta kalabilmeleri için gerekli araçlardan değil, kendi hayatları hakkında özgür seçimler yapabilmek için ihtiyaçları olan şeylerden de mahrum. Pandemi bizi hayatta kalmak için demokratik, ihtiyaçlara ve taleplere karşılık veren, duyarlı bir yönetimin elzem, ortak faydayı düşünmenin kaçınılmaz olduğunu görmeye zorladı; o hâlde sıradan insanların, kendi hayatlarında belirleyici rol oynayan konulardaki seçim süreçlerine tam katılım için gereken araçlara sahip olmaları şart. Ayrıcalıklı olanların seçimleri satın alabildiği, basını ve kitle iletişim araçlarını orantısız ölçüde etkileyebildiği, yargı organlarını ve hükümeti kendi çıkarları doğrultusunda manipüle edebildiği durumlarda demokrasinin işleyişi zayıflar.

“Hiçbir ciddi kriz boşa harcanmamalı” diye bir söz var; bugün, yakın gelecekte daha güvenli, daha güçlü ve daha mutlu olmamız için neler yapılabileceği üzerine düşünmek için bir fırsatla karşı karşıyayız. Belki de, insanların zihin yapılarını ve davranış biçimlerinin değişmesi ancak bir pandemiyle mümkündür. Bir virüs deryasının ortasına bırakılmış hâlde debelenirken, hepimiz farkına varıyoruz ki, yönetimin bir tür normalliği geri getirmesine ihtiyacımız var. Bu da, hüsnükuruntu ve pazarları kendi hâline bırakmakla olacak bir şey değil. Asıl soru şu: Daha demokratik ve eşitlikçi, sosyal adalete ve bilgiye dayalı, yeni bir ‘normal’ mi gelecek, yoksa uzak bir şehirde çıkan bir virüsün dünyayı altüst etmesine izin veren önceki statükoya mı dönülecek?