LORA BAYTAR ÇAPAR

Lora Baytar Çapar

MUTLU AZINLIK

Neye üzülsek 6 Şubat’a ağlar olduk

Zor bir gündü, ağır bir geceydi. Upuzundu, bitmek bilmedi. Kimse uyumadı o gece, 5 Şubat akşamından 6 Şubat akşamına kadar neredeyse her ilçede düzenlenen etkinliklerle deprem kayıpları anıldı. 04.17’de herkes nöbetteydi, genç, yaşlı çoluk çocuk üşenmemiş, soğuk havaya rağmen katılmıştı anmaya. Bahurlar yakıldı, meşalelerle yürüyüşler yapıldı.

Bugün artık 7 Şubat. Hep gelmesinden korktuğumuz o tarih geldi ve geçti sonunda. Zor bir gündü, ağır bir geceydi. Upuzundu, bitmek bilmedi. Kimse uyumadı o gece, 5 Şubat akşamından 6 Şubat akşamına kadar neredeyse her ilçede düzenlenen etkinliklerle deprem kayıpları anıldı. Sessiz yürüyüşler düzenlendi; Medeniyetler Korosu ve Akademi Orkestrası hüzünlü şarkılarla andı kayıpları. 04.17’de herkes nöbetteydi, genç, yaşlı çoluk çocuk üşenmemiş, soğuk havaya rağmen katılmıştı anmaya. Bahurlar yakıldı, meşalelerle yürüyüşler yapıldı. 

Gece boyu açık işletmeler çorbalarla ağırladı yoldan geçenleri. Karanfiller dağıtıldı. 

Vakıfköy’de, depremde kaybedilenler için ayin yapıldı. 

Şehir bir yıldır olmadığı kadar kalabalıktı. Bakanlar, belediye başkanları, milletvekilleri, gazeteciler... Geçen yıl yaşadığımız yalnızlık, kimsesizlik hissini hatırlattı bize; keşke o gün de olsaydı bu kalabalık diye düşündük içten içe. Ama biz o gün o kadar yalnızdık ki, bu hissi tarif edecek bir benzetme bile bulamıyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Şubat Cumartesi günü Hatay’da, aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşma öfkelendirmişti pek çok Hataylıyı. Öte yandan CHP’nin yerel seçimler için sunduğu aday da memnun etmemişti Hatay halkını. Ve zaten yaralı olan halk öfkeliydi. Anma etkinliklerinde zaman zaman protestolar duyulduysa da acı, öfkeden büyüktü. Gece ve gün boyu hep kaybettiklerimizi andık, ağladık, ‘o an’ hikâyelerimizi anlattık, ama bitmedi. Daha çok yıllar ister, konuşurken gözlerimizden yaşlar dökülmemesi için. Çünkü biz ne zaman, neye üzülsek, hep 6 Şubat’a ağlar olduk. 

Bugün artık normalleşemeyen hayatımızdan 1 yılı devirdik ve geçen haftasonu hayatımızın en ağır iki gecesini yaşadık. Biri malum, 6 Şubat’tı, diğeri ise okullarda 5 Şubat günü ikinci dönemi başlatacak olan 4 Şubat Pazar gecesiydi. Geçen yıl o gece çocuklar “Kar yağsa, bir şey olsa da okullar yarın açılmasa” diye dualar etmişlerdi. Bu yıl çocuklar bu hevesi akıllarına bile getirmediler. Ya yine duaları tutar da bir şey olursa... O gün hep geçen yılla kıyaslandı ister istemez, korkuyla kapandı gözler, güvensiz, tedirgin.

Biz şükretmeyi öğrendik, elimizde olanın kıymetini bilmeyi, hayatı anlık yaşamayı, kin ve nefret biriktirmenin ne kadar gereksiz olduğunu... 

Şüphesiz ki yas yıllarca bitmeyecek. Peki ya şimdi hayat ne olacak? Acılar baki, ona şüphe yok ama ya somut yaşam koşulları? Onlar da mı mevcut hâliyle baki kalacak? Yaşam koşullarında biraz iyileşme olsa artık... Yollar bile daha ilk günkü gibi. Altyapı, sağlık hizmetleri gibi alanlardaki temel, yaşamsal sorunların bir an önce çözülmesi gerekiyor. Akıllarda hep aynı soru: Tüm bunlar için yerel seçimler mi belirleyecek Hatay’ın kaderini?